Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu Washington'da

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu Washington'da

Çavuşoğlu, Carnegie Endowment for International Peace'de konuştu: (1)

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Türkiye'nin yabancı savaşçı akışını önlemede tüm tedbirleri aldığını belirterek, "Bu bizim kendi kendimize çözebileceğimiz bir şey değil. Özellikle kaynak ülkelerden olmak üzere, daha ileri bilgi paylaşımına ve daha fazla uluslararası işbirliğine ihtiyacımız var. Kaynak ülkeler de kendilerine şu en zor soruyu sormaya başlamadı: Bu zincirde en zayıf (halka) olanlar gerçekten kimler?" dedi. 

Çavuşoğlu, ABD'nin başkenti Washington'daki temasları kapsamında, düşünce kuruluşu Carnegie Endowment for International Peace'de "Çalkantılı Bir Ortadoğu'da Türkiye'nin Rolü" konulu konferansta konuştu. 

Ortadoğu’nun büyük ölçüde çalkantı içinde olduğunu dile getiren Çavuşoğlu, ancak aynı Ortadoğu’nun tarih boyunca insanoğlunun felsefi, kültürel ve bilimsel ilerlemesine önemli katkılar sağladığına dikkati çekti. Çavuşoğlu, ABD Başkanı Barack Obama’nın da bu katkıların bazılarına tarihi Kahire konuşmasında değindiğini hatırlatarak, bu bölgenin hala büyük işler başarma potansiyeline sahip olduğuna inandıklarını kaydetti.

Bu noktada, bu potansiyelin nasıl somut başarılara dönüştürülebileceği sorusunun ortaya çıktığını ifade eden Çavuşoğlu, bölgede on yıllardır süren baskı ortamı ve savaşlardan sonra Arap Baharı’na şahit olduklarını ve halkların öncülük ettiği dönüşüm süreçlerinin bölgedeki yüz yıllık statükonun temellerini sarsmaya başladığını söyledi. 

Bu süreçte Türkiye olarak olumlu ve destekleyici rol oynadıklarını belirten Çavuşoğlu, Mısır, Tunus, Libya ve Yemen'e 3 milyar dolarlık mali yardımın yanı sıra siyasi ve teknik uzman desteği sunduklarını, AB ve Avrupa Konseyi’nin çabalarına da destek verdiklerini bildirdi. 

Çavuşoğlu, ancak dönüşüm sürecinin şu anda çok büyük zorluklar geçirdiğine işaret ederek, bu bağlamda Suriye’deki krize değindi. 

-"Suriye’ye istikrar getirmenin tek yolu temsiliyetçi hükümet"-

Suriye'deki krizin en fazla Türkiye’yi etkilediğini anlatan Çavuşoğlu, ülkedeki durumun, DAEŞ’in ortaya çıkmasıyla daha da karmaşık hale geldiğini, bunun da ötesinde Türkiye açısından ciddi ulusal güvenlik kaygısı oluşturduğunu söyledi. 

DAEŞ’e karşı uluslararası koalisyonun aktif üyesi olarak önemli katkılarda bulunduklarına, askeri ve diğer kaynakları seferber ettiklerine dikkati çeken Çavuşoğlu, dolayısıyla yakın coğrafyadaki önemli bir tehdidin varlığı noktasında mutabakat içinde olduklarını ancak sadece terörizmle mücadeleye odaklanan “seçici yaklaşımın" Suriye'deki duruma çare olmayacağı mesajını da verdiklerini dile getirdi.

Çavuşoğlu, Suriye’deki siyasi boşluğun Suriye halkının meşru isteklerine dayanan temsiliyetçi bir hükümet tarafından doldurulması gerektiğini anlatarak, “Suriye’ye istikrar getirmenin tek yolu bu” dedi.

Cenevre deklarasyonunun bu tür bir siyasi çözümün başarılması için gerekli yol haritasını tanımladığını ancak Cenevre-2 görüşmelerinden sonra Suriye rejiminin, halkına karşı şiddeti sürdürmede özgür olduğunu düşündüğünü kaydeden Çavuşoğlu, “Bu durdurulmalı. Uluslararası toplum, müzakere masasına oturması için rejime baskı uygulamalı” yorumunda bulundu.

Suriye’de siyasi çözüme gidilebilmesi için ABD ile yakın çalışma içinde olduklarını belirten Çavuşoğlu, bu noktada Türkiye’nin ev sahipliğini yapmayı kabul ettiği eğit-donat programının açık kanıt niteliği taşıdığını bildirdi.

Çavuşoglu, eğit-donat programının Suriye içinde güvenli alanlar inşa edilmesini amaçladığını, bunun yanında DAEŞ ile savaşmak isteyen Suriyelilere tutunma noktası sağlayacağını ifade etti.

-"Irak'ta askeri başarı yeterli olmaz"-

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Irak’ta yıllardır süren krize dikkati çekerek, DAEŞ’in bunun son ve en karmaşık perdesi olduğunu söyledi.

DAEŞ’in Irak’ın 3’te 1'inden fazlasını kısa sürede ele geçirmesinin birçoklarını şaşırttığını ama Türkiye olarak uzun süredir bu yönde uyarılarda bulunduklarını hatırlatan Çavuşoğlu, Amerikan askerlerinin ayrılmasından sonra Irak’ın önceki yönetiminin baskıcı ve mezhepçi politikalarının ülkenin bu noktaya gelmesine neden olduğunu kaydetti.

Çavuşoğlu, “Bu nedenle baskı altındaki insanlara ulaşan, onların tekrar güvenini kazanan politikalara ihtiyaç var. İbadi başkanlığındaki yeni Irak hükümeti uluslararası desteği kazandı. Türkiye olarak biz de bu yeni kapsayıcı hükümeti tamamen destekliyoruz. Ama yine de Irak hükümetine, ülkenin ‘diğerleri’ni kazanmak için daha fazlasını yapması gerektiğini hatırlatmak da bizim görevimiz. Sözler, daha fazla gecikme olmadan somut adımlara dönüşmeli” değerlendirmesinde bulundu. 

Çavuşoğlu, Irak’ta kısa dönemde belki askeri başarı kazanılabileceğini ama hükümet ile halk arasındaki güven eksikliğinin ne yazık ki hala devam ettiğini aktararak, “Askeri başarı yeterli olmayacak. Aynı zamanda siyasi ve insani adımların da atılması gerekiyor. Tikrit ve diğer kurtarılan kentler yerel kişiler tarafından idare edilmeli ve insanlar başka bir baskı dönemi altına girdiklerini hissetmemeli. Irak, DAEŞ öncesi dönemdeki gibi yönetilmemeli, işleyen bir federal devlete dönüşmeli” diye konuştu.

Türkiye olarak Irak’a siyasi, askeri ve insani destekte bulunduklarını ve Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) ile Musul ulusal muhafızlarına eğitim ve ekipman desteği verdiklerini kaydetti. 

-"Zincirin en zayıf halkası kim?"-

Çavuşoğlu, Türkiye’nin Irak ve Suriye’den gelen yaklaşık 2 milyon sığınmacı için 6 milyar dolar civarında harcama yaptığını ve bu noktada uluslararası desteğin sadece 300 milyon dolarla sınırlı kaldığını söyledi.

Türkiye’nin, aynı zamanda, yabancı savaşçıların geçişini önlemede üzerine düşeni yaptığını ve gereken tüm önlemleri aldığını belirten Çavuşoğlu, şu ana kadar 12 bin 800 kişinin Türkiye’ye girişine yasak getirildiğini, bin 300 kişinin de sınır dışı edildiğini, sınır dışı edilenlerin yarısını da kaynak ülkelerden hiçbir bilgi gelmeden, Türkiye’nin kendi güvenlik ve istihbarat camiasının dikkatli çalışmaları sayesinde yaptıklarını bildirdi.

Çavuşoğlu, “Ancak bu bizim kendi kendimize çözebileceğimiz bir şey değil. Özellikle kaynak ülkelerden olmak üzere daha ileri bilgi paylaşımına ve daha fazla uluslararası işbirliğine ihtiyacımız var. Kaynak ülkeler de kendilerine şu en zor soruyu sormaya başlamadı: Bu zincirde en zayıf (halka) olanlar gerçekten kimler?” dedi.

-"Mezhepsel tabanlı politikaların kazananı yok"-

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Suriye ve Irak’ın yanı sıra bölgede de mezhepçiliğin genel bir tehdit olduğunu ifade ederek, “Tüm aktör ve taraflara aynı mesajı veriyoruz: Mezhepsel tabanlı politikaların kazananı yoktur. İlk ve en önde bu politikaların yanında olanlar dahil olmak üzere, mezhepsel çatışmalarda herkes kaybeder. Yemen bunun en yakın örneği. Yemen ve Libya’da ihtiyacımız olan ulusal uzlaşıya dayanan siyasi diyalog” yorumunda bulundu.

(Sürecek)

Kaynak:Haber Kaynağı