Dink suikastı 11. yılında: Tanıklar da FETÖ'yü işaret etti (2)

Dink suikastı 11. yılında: Tanıklar da FETÖ'yü işaret etti (2)

Agos gazetesi genel yayın yönetmeniyken 19 Ocak 2007'de uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybeden Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin 11 yıldır devam eden davada polislerin yanında FETÖ'nün jandarma ayağı da sanıklar arasında yer alırken dinlenen tanık

İSTANBUL (AA) - MURAT KAYA - Agos gazetesi genel yayın yönetmeniyken 19 Ocak 2007'de uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybeden gazeteci Hrant Dink'in ölümünün ardından 11 yıl geçti. FETÖ bağlantısı olduğu gerekçesiyle aralarında kamu görevlisi polis ve askerlerin de bulunduğu toplam 85 sanığın yargılandığı davada dinlenen tanıklar da FETÖ'yü işaret etti.

AA muhabiri, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) soruşturmaları kapsamında görevden uzaklaştırılan ve haklarında yakalama kararları çıkarılan eski İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili Fikret Seçen ve dönemin özel yetkili İstanbul cumhuriyet savcısıyken kendi isteğiyle düz savcılığa geçen Selim Berna Altay'ın ortak yürüttüğü Dink cinayeti soruşturması kapsamında hazırlanan iddianameyle görülmeye başlanan davanın, Ocak 2018'e kadar geçen 11 yıllık sürecini derledi.

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesince görülen dava geçen yıl hız kazandı. Mahkeme, duruşmaları sıralı yapılmak üzere 15 gün arayla gerçekleştirdi. Hrant Dink cinayetine ilişkin yeni soruşturmalar ise 35 sanıklı yargılama devam ederken sürdürüldü. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Gökalp Kökçü, yürüttüğü Dink cinayeti soruşturmasının boyutunu genişletti.

Dink cinayeti hükümlüsü Ogün Samast'ın Samsun Otogarı'nda yakalanması, kentin jandarma komutanlığı ve emniyet müdürlüğüne bağlı birimlerinde gözaltında tutulması, "Vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk edilemez" sözünün yer aldığı Türk bayrağı önünde fotoğraflarla videolarının çektirilmesi ile görüntülerin 2007 ve 2016 yılının eylül ayında bazı medya kuruluşlarında yayınlanması iddialarıyla ilgili gözaltı kararı verilen, aralarında gazeteci Muammer Ay'ın da bulunduğu 6 kişi 21 Mart'ta yakalandı.

- "Cinayet, FETÖ/PDY'nin şiddet içeren başlangıç eylemidir"

Savcı Kökçü aynı gün, firari terör örgütü lideri Fetullah Gülen, eski savcı Zekeriya Öz, gazeteciler Faruk Mercan, Ekrem Dumanlı ve Adem Yavuz Arslan ile avukat Halil İbrahim Koca hakkında da tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarılması talebinde bulundu. Talep yazısında, "Cinayetin Türkiye kamuoyu ve Ermeni diasporasının etkin olduğu Avrupa ve Amerika'daki etkisi, gerçekleştirilen eylemin şiddet içeren silahlı örgütsel konumları ve sonucunda bürokrasi kadrolarının ele geçirilmesi nedeniyle, eylemin FETÖ lideri Gülen'den bağımsız olarak, bilgi ve onayı dışında gerçekleştirildiğinin kabulü mümkün değildir. Başka bir düzen getirmek, yasama, yürütme, yargı ve diğer tüm devlet kurumlarını silahlı kuvvetler ve emniyet teşkilatını denetimlerine almak için FETÖ/PDY'nin şiddet içeren bir başlangıç eylemidir." ifadeleri kullanıldı.

Talebi 22 Mart'ta kabul eden İstanbul 6. Sulh Ceza Hakimliği, elebaşı Gülen, eski savcı Öz, gazeteciler Mercan, Dumanlı ve Arslan ile avukat Koca hakkında "kasten öldürme" ve "silahlı terör örgütüne üye olma" suçlarından tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkardı.

- Yeni soruşturmada ilk tutuklamalar 28 Mart'ta

Soruşturması kapsamında gözaltına alınan gazeteci Muammer Ay ile Samsun Jandarma Komutanlığında görevli Asayiş Müdürü Atilla Güçoğlu, eski KOM şube müdürü Murat Bayrak, istihbarat şube müdürü Birol Ustaoğlu, astsubay Yüksel Avan, eski Samsun Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube Müdürü Yakup Kurtaran, TEM Şube nöbetçi amiri Ahmet Çetiner ve emniyet amiri Metin Balta, ''silahlı terör örgütüne üye olma'' ve ''anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs'' suçlarından 28 Mart'ta tutuklandı.

Savcılığın sevk yazısında, bu kişilerin bir kısım şüphelilerin cinayetin faili Ogün Samast'ın kimlik bilgileri, nerede olduğu veya nereye gittiğine ilişkin bilgileri, yakalanmadan 2 saat önce bildikleri, buna FETÖ irtibatları sayesinde ulaştıkları, şüphelilerden dördünün 15 Temmuz darbe girişiminin ardından meslekten ihraç edildiği ve FETÖ mensubu asker ve polislerle irtibatlı oldukları belirtildi.

Cinayet tarihinde fail Ogün Samast ve maktul Hrant Dink'i izledikleri, cinayetin işlenmesine nezaret ettiklerine dair teşhis ve görüntülerinin olduğu iddiasıyla gözaltına alınan dönemin İstanbul Jandarma İstihbarat görevlileri astsubaylar Hacı Şefik Şimşek ve Bekir Yokuş, "kasten öldürme", "silahlı terör örgütüne üye olma" ve "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçlarından 12 Nisan'da tutuklandı.

- En kapsamlı iddianame: "Dink cinayeti darbeye giden süreçte ilk kurşun"

Dink cinayetine ilişkin en kapsamlı soruşturmayı tamamlayan savcı Kökçü, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, eski savcı Zekeriya Öz, kapatılan Zaman gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, gazeteciler Adem Yavuz Arslan, Ercan Gün ile meslekten ihraç edilen Tuğgeneral Hamza Celepoğlu, dönemin Trabzon İl Jandarma Komutanı Ali Öz, Trabzon Jandarma İstihbarat Şube Müdürü Metin Yıldız ve İstanbul Jandarma İstihbarat görevlisi yüzbaşı Muharrem Demirkale'nin de aralarında bulunduğu 51 şüpheli hakkında iddianame hazırladı. İddianamede, cinayetin FETÖ ile bağlantısı anlatıldı.

Tüm şüpheliler hakkında "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme" suçundan ağırlaştırılmış müebbet, Gülen ile Öz ve jandarma görevlilerinin de aralarında olduğu 40 şüpheli hakkında ise ayrıca "kasten öldürmeye iştirak'' suçundan müebbet hapis cezası istenen iddianamede, "Dink cinayetinin, Fetullah Gülen'in sapkın dini inançları referans alınarak başka bir düzen getirmek için FETÖ/PDY'nin şiddet içeren bir başlangıç eylemi olduğu" belirtildi.

"15 Temmuz başarısız darbe kalkışmasına giden süreçte, Hrant Dink cinayeti bu yolda ve bu amaç için attırılan ilk kurşun olması nedeniyle yürütülen soruşturmanın mahiyeti, niteliği ve ne kadar önemli olduğu, yabancı devlet destekli bu çete faaliyeti ile ülkemizin ve devletimizin zor duruma düşürüldüğü bugünlerde daha iyi idrak edilebilmektedir." ifadeleri de yer alan iddianamede, "Coşkun İğci'den, Yasin Hayal'in Dink'i öldürmeyi planladığı bilgisini alan Trabzon Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlilerinin, kontak kurdukları İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlisi şüphelilerle, cinayetin planlanması ve icrası noktasında müşterek hareket ettikleri" belirtildi.

- Zekeriya Öz detayı

İddianamede, "hükümlü Ogün Samast'ın Trabzon'dan İstanbul'a gittiği ve Samsun'da yakalandığı sürede, jandarma tarafından sürekli takip edildiği, Temmuz 2006'da Trabzon Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlileri Okan Şimşek ve Veysel Şahin'in Dink'in öldürüleceği bilgisine ulaşmasının ardından 9 Ağustos'ta Hrant Dink'in Bakırköy'deki konutu ve Beyaz Adam Yayıncılık unvanlı iş yeri çevresinde keşif yapıldığı,15 Kasım 2006'da, Trabzon İl Jandarma görevlisi Ünsal Gürel ile Resul Kütükoğlu'nun cinayetin tetikçisi Ogün Samast ile telefon irtibatı kurduğu, 16 Ocak 2007'de, 17 yaşındaki Samast'ın kendisine cinayet fikrini veren Mc Donalds saldırısının faili Yasin Hayal ile Trabzon'da yaylada atış talimi yaptığı, 17 Ocak 2007'de de Hrant Dink'i öldürmek için Trabzon'dan yola çıktığı" bilgileri de yer aldı.

Aynı iddianamede, "Cinayet mahallinde tetikçi Ogün Samast'ı takip eden jandarma istihbarat görevlilerinin komutanı olan şüphelilerden yüzbaşı Muharrem Demirkale'nin, kendisine ait iki hatla, cinayetten bir gün önce ve bir gün sonra dönemin özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz ile 7 kez görüşme yaptığının tespit edildiği" de belirtilirken, "Güvenlik kamera görüntüleriyle eşleşen HTS kayıtları, baz ve sinyal bilgilerinden, olay yerinde, cinayet öncesi ve sonrasında bulunarak Ogün Samast ve Hrant Dink'i izleyen, Dink'in öldürülmesine nezaret eden İstanbul Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlilerinin Emre Cingöz, Ecevit Emir, Yavuz Karakaya, Bekir Yokuş, Yusuf Bozca, Kadir Yıldırım, Eyüp Temel, Hacı Şefik Şimşek ve Niyazi Malkoç isimli şüpheliler oldukları tespit edilmiştir" ifadesi kullanıldı.

- İddianame iki iadeden sonra kabul edildi, davalar birleşti

Dink cinayetine ilişkin ana davayla birleştirilmesi talebiyle İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilen 3. iddianame, 10 Mayıs'ta, mahkeme heyetince eksiklikler bulunduğu gerekçesiyle savcısına iade edildi. Savcı Kökçü, iddianamede ilk gönderildiğinde şüpheli olarak yer alan ve ''Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs'', ''silahlı terör örgütüne üye olmak'' ve ''kasten öldürme'' suçlarından cezalandırılması istenen Osman Kırçalı hakkında takipsizlik kararı verdi. Ayrıca şüpheliler Tevfik Cantürk, Önder Araz, Hüseyin Yılmaz, Cevat Eser ve Adnan Acar hakkında eksik olan hususları da iddianameye ekleyerek yeniden gönderdi.

Savcının düzenlemeden sonra mahkemeye gönderdiği iddianame, mahkeme heyetince 24 Mayıs'ta bir kez daha, yine eksiklikler olduğu gerekçesiyle iade işlemi gördü. Mahkemece 26 sayfalık iade gerekçesi tebliğ edilen savcı Kökçü, ikinci iade işlemine itiraz etti ve itiraz mahkeme heyetince reddedildi. Son kararı vermek üzere itirazı değerlendiren İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesinin itirazı kabul etmesi üzerine İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, 29 Mayıs'ta 50 şüpheli hakkında hazırlanan üçüncü Dink cinayeti iddianamesini bu kez kabul etti.

Mahkeme heyeti, 2 Haziran'da 50 sanıklı yeni iddianameyle 35 sanıklı ana dava dosyasının birleştirilmesine hükmetti.

- Gülen'e gıyaben tutuklama, Öz ve Dumanlı'ya yakalama kararı

Birleşmeyle 85 sanığa çıkan Hrant Dink cinayeti davası kapsamında, Fetullah Gülen'in yurt dışında bulunması ve kendisine ulaşılamaması nedeniyle 2 Haziran'da gıyaben tutuklanmasına, aralarında Ekrem Dumanlı, Zekeriya Öz'ün de bulunduğu 6 sanık hakkında da yakalama emri düzenlenmesine karar verildi.

Eski tuğgeneral Hamza Celepoğlu, dönemin Trabzon İl Jandarma Komutanı Ali Öz, gazeteci Ercan Gün, 15 Temmuz darbe girişimi sırasında çatışarak yakalanan ve meslekten ihraç edilen Yüzbaşı Muharrem Demirkale'nin de aralarında bulunduğu 28 sanığın tutukluluk hallerinin devamı ise oy çokluğuyla kararlaştırdı. Üye hakim, aralarında jandarma istihbarat görevlilerinin de bulunduğu 12 sanığın tahliye edilmesi yönünde görüş bildirerek, çoğunluğun kararına katılmadığını belirtti.

Mahkeme heyeti, jandarma görevlisi sanıklar Ali Barış Sevindik, Emre Cingöz, Ecevit Emir, Hacı Şefik Şimşek, Yavuz Karakaya ve Bekir Yokuş'un cezaevinde fotoğraflarının çekilerek, Adli Tıp Kurumuna gönderilmesine ve dosya içerisinde yer alan güvenlik kamera kayıtlarındaki kişilerin bu şahıslar olup olmadığı hususunda rapor istenmesini de hükme bağladı.

- Eski Trabzon İstihbarat Şube Müdürü'nden FETÖ itirafı

Tutuklu sanıklardan Ali Fuat Yılmazer'in savunmasının alındığı 20 Ocak tarihli 33. duruşmada heyet, eski İçişleri Bakanı Muammer Güler, eski emniyet müdürleri Hanefi Avcı ve Emin Erslan ile gazeteci Nedim Şener'in de aralarında bulunduğu 51 kişinin tanık olarak dinlenilmesine karar verdi.

Cinayet davasının 10 Nisan'daki duruşmasında ise eski Trabzon İstihbarat Şube Müdür Faruk Sarı'nın mahkemeye gönderilen ifadeleri okundu. Sarı'nın, "Cemaat olarak adlandırılan oluşum, dönemin istihbarat şube müdürleri arasında yüzde 60 oranındaydı. Yapı ile kurduğum ilişkiden dolayı çok pişmanım. İlerleyen süreçte yaşadığım sosyal hayata uygun olmadığını gördüm. İlişkilerin illegal yapılanmaya müsait olduğunu değerlendirdim." beyanları dikkat çekti. 11 Nisan'daki duruşmada ise tutuklu sanık Ali Fuat Yılmazer'in çapraz sorgusu sona erdi.

- Eski BTK müfettişi Genç: "İstihbarat dairesi gerekli tedbirleri almadı"

Davanın 13 Nisan'daki duruşmasında tanık olarak beyanı alınan eski Başbakanlık Teftiş Kurulu (BTK) müfettişi, Dink cinayeti davasıyla ilgili çarpıcı bilgiler verdi. Cinayetteki ihmalleri araştırmakla görevlendirilen eski Başbakanlık Teftiş Kurulu Üyesi Ayşegül Genç, raporunda da yer alan ihmaller ve rapor yazıldıktan sonra gördüğü baskıları anlattı.

Genç duruşmada, şu ifadeleri kullandı:

"Trabzon'daki Bahçecik Cezaevi'nde olan Yasin Hayal'in arkadaşlarından bir çocuk, 'Yasin, Mc Donalds'ı bombaladıktan sonra kaçarken bir inşaatta saklandı. Saklandığı süreçte beyaz bir ekip otosu geldi, hafif kır saçlı birisi otomobilden çıkıp Yasin'i aldı.' şeklinde bilgi verdi. İlgimizi çeken bu bilgiyle ilgili araştırma yapmamıza rağmen, konuya netleştiremedik. Haber alma şubelerinden bazı bilgileri süzüp bir kayda sokup koruma tedbiri istenmese dahi, koruma sürecinin gerçekleştirilebileceği kanaatine vardık. İstihbarat Dairesinin bu süreci iyi yönetemediğini düşündük mevcut olan verilerle. Gerekli tedbirleri almadığını düşündük. Hazırladığımız raporu 10 Ekim 2008'de başkanlığa teslim etmeden önceki süreçte Başkanımız Muttalip Ünal bizi çağırdı. Başkan Bey bize, 'Ramazan Akyürek ve Ali Fuat Yılmazer'in isimlerini rapordan çıkaralım.' dedi. 'Bunun olmayacağını' kendisine ifade ettik. Ramazan Akyürek, 'Kendinize dikkat edin arkadaşlar' diyen Müttalip Ünal'ı aramış. Başkan Ünal bize, 'Akyürek çok sıkıntılı şeyler söyledi, anlatamayacağım şeyler, ajandama not aldım, ne olur ne olmaz siz de dikkatli olun.' dedi."

Dink cinayeti davasının 14 Nisan'daki duruşmasında tanıklığına başvurulan eski emniyet müdürü Emin Arslan ise, "Bence bu kesinlikle FETÖ çetesinin bizlere, askerlere, aydınlara, yani Türkiye'nin kendilerine engel olabilecek kişilerine operasyon yapabilmek için o yıllarda bile bile kasıtlı olarak yol verdikleri bir cinayetti. Öyle komplike, şimdiye kadar dünyada örneği görülmemiş bir şekilde, ahtapot kolları gibi olan, örgütten ziyade istihbarat örgütlenmesi gibi çalışan, hem dikey hem de yatay örgütlenmesi olan bir örgütle yüz yüzeyiz." şeklinde konuştu.

- Hanefi Avcı'nın tanıklığı

Aynı duruşmada tanıklık yapan eski emniyet müdürü Hanefi Avcı ise "Bu yapıyla bağlantım oldu, çocuklarım okullarında okudu onları tanıyorum ama organik ilişkim yoktur. İstanbul emniyetine olayı fatura etmeye çalıştılar. Amaç orayı ele geçirmekti. Kendileri dışında, herkesi gayrı milli tanımlayıp makamları ele geçirdi. Sahte belgeler ve delillerle operasyon yaptılar." dedi.

Duruşmada, Emniyet Genel Müdürlüğünden gelen yazıya göre, eski İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek'in de aralarında bulunduğu 13 sanıkta, FETÖ'nün şifreli haberleşme programı "ByLock" tespit edildiği bildirildi. Bu sanıkların Ali Poyraz, Coşgun Çakar, Hamdi Egbatan, Mehmet Uçar, Mehmet Akif Yılmaz, Osman Gülbel, Ömer Faruk Kartın, Özkan Mumcu, Ramazan Akyürek, Serkan Şahan, Tamer Demirel, Yılmaz Angın ve Yunus Yazar olduğu aktarıldı.

Yeni iddianamenin birleştirilmesi kararının verilmesinin hemen ardından 5 Haziran'da gerçekleştirilen 35 sanıklı dava duruşmasında, eski Bayburt Emniyet Müdürü Burhan Gümüş ile Hrant Dink cinayetinin soruşturma aşamasında bilirkişilik yapan Levent Yarımel tanık olarak dinlenildi.

- "Dink cinayetine bilerek göz yumuldu"

Tanık Yarımel, "Nasıl böyle göz göre göre ölüme göz yumulabilir? Ben yıllarca yaptım bu işi. Bu işin kasıtlı olduğunu düşünüyorum. Dink cinayetine bilerek göz yumuldu. Elemanı dinliyorsunuz, takip ediyorsunuz ve eylem yaptırıyorsunuz." dedi.

Davanın 6 Haziran'daki duruşmasında ise 5 tanık dinlenildi. 9 Haziran'da yapılan duruşmada gazeteci Nedim Şener'in tanıklığına başvuruldu. Dink cinayeti davasında tanık olmasının önemine işaret eden Şener, cinayeti araştırdığı gerekçesiyle Ergenekon sanığı olduğunu ve tanıklığının "ilahi adalet" olarak değerlendirdiğini söyledi. Şener, bu sırada tutuklu sanıklardan Ali Fuat Yılmazer ile tartışmalar yaşadı. Yılmazer'in bazı sözleri nedeniyle tehdit edildiğini söyleyen Şener'e Yılmazer, "Ben tehdit etmiyorum, gerçekleri söylüyorum. Ben ne kendisine ne de başkasına kumpas kurdum. İstihbaratçıyım, gücüm olmasına rağmen bu tür tuzaklara girişmedim. Kendisi istihbaratçılığı Hanefi Avcı, Emin Arslan ve Ahmet İlhan Güler'den öğrendiği için beni anlayamaz." ifadelerini kullandı.

Heyet, dönemin İstihbarat Daire Başkanlığı C-5 büroda komiser olan sanık Hamdi Egbatan hakkında FETÖ'nün şifreli mesajlaşma programı "ByLock" kullanıcısı olduğu gerekçesiyle tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarılmasına hükmetti. 3 Temmuz'a ertelenen duruşmada, tanık dinleme işlemlerine ara verileceği ve birleşen dosya sanıklarının savunmasının alınacağını bildirildi.

- Dava birleşme kararı sonrası 85 sanık üzerinden devam etti

Eski emniyet müdürleri Akyürek, Yılmazer, Çakar ve ana dava dosyası sanıklarının da aralarında bulunduğu 35 kişinin yargılandığı dava ile FETÖ elebaşı Gülen, eski savcı Zekeriya Öz, gazeteciler ve jandarma görevlilerinin yer aldığı 50 sanıklı dosyanın birleştirilmesi kararı sonrasındaki ilk duruşma 3 Temmuz'da gerçekleşti.

Birleşme sonrası davanın 4 Temmuz'daki ikinci duruşmasında, Samast'ı Samsun garındaki otobüste gözaltına alan polisler arasında yer alan Ahmet Çetiner, 6 Temmuz tarihli 3. duruşmada da Astsubay Birol Ustaoğlu'nun savunması alındı. Ustaoğlu, "Samast bana, 'bayrak açmasına izin verilmesi durumunda her şeyi anlatacağını' söylemişti. Ben de bu bayrak talebini üstlerime ilettim. Başsavcı, 'Bayrağı verin o da adam gibi size her şeyi anlatsın' deyince ben de onunla mülakat yaptım. Ben bu konuda zaten eğitim aldım, uzmanım. Bayrak açmayla ilgili hiçbir zorlama yok." ifadelerini kullandı.

Mahkeme heyeti, 7 Temmuz tarihli 4. duruşmada, jandarma görevlisi tutuklu sanıklar Abdullah Dinç, Yusuf Bozca, Ali Barış Sevindik ve Volkan Şahin ile yayınevi sahibi Adem Sarıgül'ün tahliyesine karar verdi.

Aynı duruşmada savunma yapan dönemin İstanbul Jandarma İstihbarat TİM komutanı Yüzbaşı Muharrem Demirkale, "Zekeriya Öz ile Mutki'de tanıştık. Ailece görüşüyorduk. Tayinim çıkınca irtibatımı kestim. İstanbul'da görüşmek istedi, görüştük. Savcılarla görev gereği görüşürüz. (15 Temmuz) Ben Jandarma Genel Komutanlığı Harekat Merkezine, görevlendirildiğim için, çok ivedi bir şekilde intikal etmemin istenmesi üzerine gittim. Girdiğimiz andan itibaren çevremiz sarıldı zaten polislerce. Bir sürü arkadaşımızı kaybettik. Sabahleyin de biz polis kanı dökmemek için teslim olduk." şeklinde konuştu. Demirkale, savcının tanımladığı şekilde "FETÖ'nün altın çocuğu" olduğu iddialarını da kabul etmedi.

- "Dink'le göz göze geldim, ilk başta cesaret edemedim"

Sanık Birol Ustaoğlu 31 Temmuz tarihli 5. duruşmada savunma yaptı. Samast'ın ifadesinde, olay öncesi Hrant Dink'le göz göze geldiğini ve Dink'in kendisinden biraz şüphelendiğini anlattığını belirten Ustaoğlu, "Samast, ifadesi sırasında, 'Dink'le göz göze geldiğim için ilk başta cesaret edemedim. Bankaya girip biraz bekledikten sonra çıktı. Ben de burada silahla ateş edip kaçtım' dedi." ifadesini kullandı.

Davanın 2 Ağustos'taki 6. duruşmasında savunma yapan dönemin Samsun İl Jandarma Komutanlığı Asayiş Şube Müdürü emekli Yarbay Atilla Güçlüoğlu ise "Katil zanlısının yakalanma olayına katıldığımız için çok heyecanlı ve gururluyduk. O zaman 'Jandarma mı, polis mi yakaladı?' diye tartışılıyordu. 'İki jandarma Samast'ın sağına ve soluna geçerek fotoğraf çektirsin.' dedim. Bayraklı fotoğraf çekilmesi için kesinlikle emir vermedim. Hatta ben de gidip Samast'ın yanında fotoğraf çektirdim. Bu tamamen doğaçlama, spontane şekilde kurgulanmadan meydana gelen bir şeydi." diye konuştu.

- 7. duruşmada 4 kişi tahliye edildi

Mahkeme heyeti, 3 Ağustos'taki 7. duruşmada, tutuklu sanıklardan dönemin Samsun İl Jandarma Komutanlığı Asayiş Şube Müdürü emekli Yarbay Atilla Güçlüoğlu, yine suç tarihinde Samsun Jandarma Komutanlığında görevli Yüzbaşı Murat Bayrak, Astsubay Birol Ustaoğlu ve Astsubay Yüksel Avan'ın tahliyesine karar verdi.

Aynı duruşmada beyanı alınan Hükümlü Ogün Samast da "Hayatımda unutamadığım şeylerden biri Samsun Otogarında alınmamdır. 16 yaşındaydım. Onu (Bayrağı açmama izin verirseniz her şeyi anlatırım) söyleyecek kapasiteye sahip değildim." şeklinde konuştu.

Mahkemenin 2 Ekim'deki 8. duruşmasında savunma yapan tutuklu sanık gazeteci Ercan Gün, "Bu görüntüler (Samast'ın Samsun'da çekilen görüntüleri) 30 Ocak'ta kargoyla bize geldi. Bu görüntüleri ilk yayınlayan ben değilim. Görüntünün kime, nereye, nasıl, kim tarafından geldiğini ben bilemem." dedi. 3 Ekim'deki 9. duruşmada savunması alınan MİT tırlarının durdurulması kapsamında da tutuklu olan eski Tuğgeneral Hamza Celepoğlu, "Olay tarihinde Türkiye'de değildim. Ekim 2006 - Temmuz 2007 arası İtalya'da kurstaydım. Haberde bile aramızdaki irtibatı ortaya koyacak beyan yok. Geçmişte olduğu gibi belki gizli tanık beyanları olabilir.' diye belirttim. Ama savcıya çıkmadan sulh hakimliğine çıktık ve tutuklandık." dedi.

- 18 sanıkta ByLock tespit edildi

Davanın 5 Ekim tarihli 10. duruşmasında tutuklu sanıklar Veysel Şahin ve Okan Şimşek'in savunmaları alındı. 6 Ekim'deki 11. duruşmada ise, tutuklu sanıklardan dönemin Samsun Emniyet Müdürlüğü görevlileri Metin Balta ve Ahmet Çetiner ile Trabzon jandarma görevlileri Gazi Günay, Ergün Yorulmaz ve Hüseyin Yılmaz'ın tahliyesi, tutuklu 16 sanığın bu hallerinin devamı kararlaştırıldı.

Celse arasında 31 Ekim'de Dink cinayetinden yargılanan 18 sanıkta ByLock tespit edildiği belirtildi. Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele (KOM) Daire Başkanlığının 17 Ekim 2017 tarihli yazısında, firari sanıklardan Adem Yavuz Arslan, eski savcı Zekeriya Öz, eski emniyet müdürü Metin Canbay ile tutuklu sanıklar eski emniyet müdürü Yakup Kurtaran ve gazeteci Ercan Gün'ün de ByLock kullandığı kaydedildi. Aynı şekilde eski kamu görevlileri Ramazan Akyürek, Serkan Şahan, Tamer Bülent Demirel, Yılmaz Angın, Yunus Yazar, Mehmet Altınel, Özcan Mumcu, Ömer Faruk Kartın, Osman Gülbel, Mehmet Uçar, Hamdi Egbatan, Coşgun ve Ali Poyraz'ın da ByLock kullandıkları öğrenildi.

- "İstihbarat kusuru vardır, bunun bir mazereti yok"

Devam eden davanın 4 Aralık tarihli 12. duruşmasında dönemin Trabzon Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlisi olan tutuksuz sanıklar Ergün Yorulmaz ve Gazi Günay'ın savunması alındı. 5 Aralık'taki 13. duruşmada savunma yapan eski Trabzon İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürü Yarbay Metin Yıldız, "Yasin Hayal'in ve 3-4 kişinin bu eylemi gerçekleştireceği kesindi. İstihbarat kusuru vardır, bunun bir mazereti yok." dedi.

Aynı duruşmada savunması alınan dönemin Trabzon İl Jandarma Alay Komutanı Ali Öz ise "Ne Hrant Dink'i ne de çıkardığı gazeteyi bilmiyordum. O gazeteyi ne aldım ne de okudum. Ogün Samast ve Yasin Hayal veya gözaltına alınan şahısların tamamı ile ne olay öncesi, ne olay sırasında ne de sonrasında bir irtibatım, ilişkim yoktur. İsimlerini basından öğrendim." şeklinde konuştu.

Davanın 7 Aralık tarihli 14. duruşmasında, eski Trabzon İl Jandarma Komutanlığı görevlisi Uzman Çavuş Ahmet Faruk Aydoğdu savunma yaptı.

- Son duruşmada 5 tahliye

Davanın 8 Aralık'taki 15. duruşmasında dönemin İstanbul Jandarma Komutanlığı görevlileri Bekir Yokuş, Ecevit Emir, Emre Cingöz, Hacı Şerif Şimşek ve Şeref Ateş'in tahliye edilmesine karar verildi. Heyet bu sanıkların tahliyesini, "HTS kayıtlarındaki baz bilgilerinin cinayet tarihi, saati ve yeriyle örtüşmemesine, Adli Tıp Kurumundan gönderilen 10 Ekim 2017 tarihli raporda, 'olay mahallinde (Şişli) olduğu iddia edilen kişilere ait görüntülerin sanıklarla uyuşmadığı' bilgisinin yer almasına ve tutuklu kaldıkları süreye" göre kararlaştırdı.

Tutuklu sanık sayısı 11'e düşen davanın bir sonraki duruşması 29 ve 30 Ocak ile 1 ve 2 Şubat 2018 tarihlerinde gerçekleşecek.

- Diğer soruşturmalardaki Dink cinayeti ayrıntıları

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen diğer soruşturmalarda da Hrant Dink cinayeti soruşturma, davasında yer alan kimi savcı, avukat ve sanık isimleri geçti.

FETÖ'nün avukatlık yapılanması soruşturması kapsamında, Dink cinayeti davası sanıklarından Erhan Tuncel'in avukatlığını yapan ve 12 Eylül'de tutuklanan Erdoğan Soruklu'nun, "örgütsel kontrol altında tutulabilmesi amacıyla Tuncel'in avukatlığını yaptığı" iddia edildi.

7 Nisan'da, başsavcılıkça FETÖ'ye iltisaklı oldukları gerekçesiyle meslekten çıkarılan hakim ve savcılara yönelik soruşturma sonucunda hazırlanan ilk iddianamede, Hrant Dink ana davasının duruşma savcısı Hikmet Usta'nın da aralarında bulunduğu 16 şüphelinin "ByLock" kullanıcısı olduğu belirtildi.

- "Dink cinayetini araç suç olarak işlediler"

ByLock soruşturmaları kapsamında 27 Mart'ta Dink cinayeti sanığı Ali Fuat Yılmazer'in kızları avukat Fatma Saadet Yılmazer ve hukuk öğrencisi Rabia Fitnat Yılmazer "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan tutuklandı.

FETÖ-DHKP/C bağlantısına ilişkin Yılmazer'in de aralarında bulunduğu 13 şüpheliyle ilgili 5 Ekim'de hazırlanan bir iddianamede, "Hrant Dink cinayeti davası sanıkları Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer ve Coşgun Çakar'ın, Fetullah Gülen cemaati olarak bilinen örgütlenmenin amacını gerçekleştirmek için Dink cinayetini araç suç niteliğinde işledikleri ve Dink'in öldürüleceğini, cinayete hazırlık yapıldığını, Dink'i öldürecek tetikçinin de Ogün Samast olduğunu bilmelerine rağmen bu cinayetin işlenmesini bekledikleri anlaşılmıştır." denildi.

(Bitti)


AA

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :