Destanlar bir milletin şahlanışıdır

Destanlar bir milletin şahlanışıdır

Dedem Korkut ve destansı hikâyelerini anlatan edebiyatçı Hasan Özücan, “Destanlar, milletlerin ölü ruhlarını uyandırma ve tekrar şaha kaldırmadır” dedi.

Kısa adı HİSDER olan Hikmet, İlim ve Sanat Derneği tarafından düzenlenen Taş Camii Sohbetleri, Konya Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Dr. Mustafa Güçlü’nün Sille’deki evinde gerçekleştirildi. HİSDER üyeleri ile yazarları yemekli olarak ağırlayan Dr. Mustafa Güçlü, Dede Korkut’a, Türklere gönderilen peygamber olarak bakıldığı ve gönderilen 125 bin peygamberden biri olabileceği üzerinde de durulması gerektiğini ifade etti. 

Konuşmacı eğitimci Hasan Özücan, konuyu Türkler’in, Türkistan olarak bilinen Orta Asya’dan Anadolu’ya göç ederken kendi kültürlerini de taşıdıklarını ve Dede Korkut’un hikâyelerinde yer alan yer isimlerinin bugünkü merkezinin de Türkistan olarak ortaya çıktığını söyledi. Bir ölüm esnasında ağıt yakmanın ve ağıt yakıcı bulundurmanın Orta Asya’dan bize aktarıla gelen bir gelenek olduğuna işaret eden Hasan Özücan, 7, 40 ve 41 rakamlarının Türklerde çok önemli olduğunu belirterek “Bizim düşüncemizin temel felsefesi Dede Korkut’ta var” dedi.  Dede Korkut’ta yer alan hikâyelerin birer destan olduğunu kaydeden eğitimci Özücan, “Destanlar bir milletin ölü ruhlarını uyandırma ve şaha kaldırmada çok önemlidir. Bu Almanlar’da Green Kardeşler’in hikâyeleri, Farisilerde ise Fridevs’in Şehnâme’sidir. Bizde ise Dede Korkut hikâyeleridir” şeklinde konuştu.

 

TANRI-ALLAH KELİMELERİ BİR ARADA

Dede Korkut Hikâyeleri’nin yer aldığı yazma eserin bir nüshasının Dresden Kütüphanesi’nde, diğerinin ise Vatikan Kütüphanesi’nde olduğunu belirten Özücan, “12 hikâyenin yer aldığı Dresden’deki yazma nüsha 1812’de bulunuyor ve Almancaya çevriliyor. Biz ise, Kilisli Muallim Rifat tarafından neredeyse 100 yıl sonra 1916’da günümüz Türkçesine çevriliyor. Dede Korkut hikâyelerinde verilmek istenen, Türk’ün değer yargılarının İslâm’a bürünmüş halidir. Çünkü Dede Korkut, hikâyelerinde Hz. Musa ile Peygamber Efendimiz’den bahsetmektedir. Tanrı ve Allah kelimelerini ise bir arada kullanmaktadır. Bu da İslâmiyet öncesi ve İslâmiyet sonrası kültürün bir tezahürüdür” dedi.

Dede Korkut’un Türkistan’da “Dedem Korkut”, Azerbaycan’da ise “Atam Korkut” olarak bilindiğini ve Bayburt başta olmak üzere pek çok yerde makamı (türbe) bulunduğuna işaret eden Özücan, Dede Korkut’un Oğuzların Bayat boyuna mensup olduğunu ve yapılan araştırmalarda ise, 12 hikâyede yer alan 7 boyun Orta Asya’da tesbit edildiğinden dolayı Dede Korkut hikâyelerinde yaşanmış boyların anlatıldığını söyledi. Bir inanışa göre Dede Korkut’un, hikâyelerinde “peygamberimiz” ve “Allah” kelimelerinin geçmesi üzerine peygamberimiz zamanında yaşadığı ve Selmânî Farisî’yle görüştüğü öne sürülürken, ona “bilgelik” ve “kutsallık” atfedenlerin de olduğunu vurgulayan edebiyatçı Özücan, şunları dile getirdi:

 

DEDE KORKUT OMBUDSMANLIK YAPIYOR

“Dede Korkut hikâyelerinde kadına çok değer vererek “kadın hakkı”ndan söz ediyor. Bir kadının savaşa katılmasını erkeğe hakaret kabul ediyor.  Boylardaki “Alp”lerden “cengâverler” olarak vatandaşlardan da “halk” olarak hitap ediyor. Ayrıca devlet adamlarına; “ülkenize sahip çıkın, eşinize sadık olun” diye öğütler veriyor. Yeni doğan çocuklara ad koyuyor ve Bamsı Beyrek-Banu Çiçek’e münasiptir şeklinde önerilerde bulunuyor. Misafire karşı sövüş ediniz diyor. Yâni misafire kesilen hayvanın etinin en güzel yerinden ikram ediniz diyor. Sonra devamlı olarak dua ediyor. Yani Dede Korkut, karşımıza ağzı dualı ak sakallı bir er kişi olarak çıkıyor. İnsanların arasını buluyor. Günümüzdeki ombudsmanlık görevini yapıyor. Türkistan’da günümüze kadar 17 boy tesbit edildiğine göre; Dede Korkut Hikâyelerinin 12 değil, daha fazla olabileceği de buradan ortaya çıkıyor.”

Özücan, Dede Korkut ve hikâyeleri üzerine araştırmaların her zaman olduğu gibi yabancıların yaptığını belirterek Türkiye’de, Orhan Şaik Gökyay tarafından “Dede Korkut” adıyla 1938’de, ilavelerle birlikte 1973’de “Dedem Korkud’un Kitabı” adıyla yeniden yayımlandığını söyleyen Özücan, Muharrem Ergin’in ise Dresden ve Vatikan nüshalarının tıpkı basımlarını vererek eseri “Dede Korkut Kitabı I” adıyla 1958’de neşrettiğini sözlerine ekledi. Eserin Rusça’ya İtalyanca’ya Almanca’ya), İngilizce’ye, Sırpça ve Farsça’ya da çevrildiği belirtildi.