M. Mustafa Özdemir

M. Mustafa Özdemir

Derdine neydi Başkanlık?

AK parti bu ülkede yüzde 34 oyla tek başına iktidara gelmiş parti.

Sonraki seçimlerde da oyunu artırarak hep iktidarda kaldı.

Peki Cumhurbaşkanı sayın Erdoğan neden sistem değişikliği istedi de şimdi yüzde 50+1 oy alabilmek için tabiri caizse çabalayıp duruyor.

Eski sistemde AK Parti deyim yerindeyse otura otura iktidarda kalmaya devam ederdi.

En kötü ihtimalle düşsün oyu yüzde 35’e, 2 partili koalisyonun büyük ortağı olarak iktidarını yürütür giderdi.

 

DERDİNE NEYDİ BAŞKANLIK?

Peki derdine Recep Tayyip Erdoğan’ın neydi başkanlık sistemi?

Sayın Cumhurbaşkanı’nın;

- Yasama ve yürütme daha net şekilde ayrılsın,

- Muhalefeti zaten olmayan ülkede denetim ve kontrol mekanizması daha işlesin,

- Türkiye daha güçlü olsun, daha sağlam temeller üzerine otursun, devlet kurumsallaşsın,

- Bürokratik oligarşi ülkenin önünde engel olmaktan çıksın,

- Ülke kısır çekişmelerle zaman kaybetmesin, 2023 başta olmak üzere belirlenen hedeflere daha hızlı yürüsün diye bir derdi olmasaydı inanınız “başkanlık sistemi” diye de bir derdi olmazdı.

Sayın Cumhurbaşkanı, şayet koltuğunu, kendi partisinin menfaatlerini düşünseydi Türkiye bugün “partili cumhurbaşkanlığı” diye adlandırılan bu sisteme geçiş yapmazdı.

İşe Türkiye’ye 15 yılda çağ atlatan Recep Tayyip Erdoğan, bunun için büyük lider.

 

MUHALEFET NEDEN KARŞI ÇIKTI?

Peki bizim muhalefet başkanlık sistemine neden karşı çıktı?

Cevabı sayın Kemal Kılıçdaroğlu versin: “Cumhurbaşkanı ile Başbakan ayrı partiden olursa ne olacak?”

İnanınız Türkiye başkanlık sisteminde yönetiliyor olsaydı da sayın Erdoğan, “parlementer sisteme geçelim” deseydi ona da karşı çıkarlardı.

Hatta espri olsun diye söylemiyorum; Türkiye “padişahlıkla” yönetiliyor olsaydı da sayın Erdoğan; “sistemi değiştirelim, seçimli, demokratik sisteme geçelim” deseydi ona da karşı çıkarlardı.

Muhalefet etmeyi; yola, köprüye, baraja, hastaneye, havalimanına dahi karşı çıkmak olarak algılayan bir kafadan her şeyi beklemek mümkün.

Erdoğan düşmanlığı, Erdoğan nefreti, “gitsin de nasıl giderse gitsin, ülke için bedeli ne olursa olsun” noktasına gelmiş  bu muhalefetten her şeyi beklemek mümkün.

Aslında onlar da biraz “kapasite” olsaydı bu sistemin onların da işine yarayacağını anlarlardı.

Yeni sistem ve ittifak düzenlemesiyle mesela “sıfırcı” Saadet’in bile TBMM’de vekili olabilecek.

 

SINIF ATLATACAK

Güçler ayrılığının daha net ayrıştığı, devlet başkanının daha güçlü ama denetim ve kontrol mekanizmalarının da güçlü olduğu yeni sistem Türkiye’ye sınıf atlatacak.

Türkiye’de demokrasinin ve yönetim sisteminin kurumsallaşmasını sağlayacak.

Özal, Erbakan, Demirel, Türkeş, Yazıcıoğlu….

Hepsinin de hayaliydi…

Ama bunu da gerçekleştirmek Recep Tayyip Erdoğan’a nasip oldu.

Tabuları yıkan, statükoları yıkan, ezber bozan Erdoğan, bir kez daha tarihe geçti.

 

NİTELİK DAHA ÖN PLANA ÇIKACAK

Yeni sistemde; parti ve Cumhurbaşkanına ayrı oy vermeye olanak kıldığı için bundan sonra nitelik daha çok ön plana çıkacak.

Aday listeleri daha önemli olacak.

AK Parti’de teşkilatlarda temayül yapıldı.

Teşkilat temayülü bir yere kadar önemli.

Burada tercihler, eş, dost, tanıdık çerçevesinde şekilleniyor.

Önemli olan halkın temayülü…

AK Parti’de listeler halkın temayülünü iyi ölçmeli anlamalıdır.

 

AK PARTİ’NİN GÜCÜ SESSİZ MİLYONLARDIR

AK Parti için 24 Haziran aynı zamanda bir arınma ve yenilenme fırsatı olacaktır.

Sorumluluk almayan, gerektiğinde bedel ödemekten korkan, FETÖ’yle arasına mesafe koyamayan, halkın içerisine giremeyen, halkın hakkını koruyamayan, Sayın Cumhurbaşkanının deyişiyle; halk için çalışmayı bırakıp kendisi için çalışmaya başlayanlardan, işin cefa kısmında olmayıp sefam kısmında olanlardan arınması noktasında da önemli bir zaman dilimi olacaktır.

AK Parti’nin gücü, eski Türkiye’de horlanmış dışlanmış, aşağılanmış; köylü, çiftçi, işçi memur, asgari ücretli, işsiz, küçük esnaf… sessiz milyonlardır.

AK Parti’nin gücü; “Dağdaki çobanla benim oyum bir mi” diyen çakma elit, züppe sanatçı-aydın-siyasetçi takımı ile “oyu birebir eşit olan” ancak vatan, millet sevgisinde kıyaslanamayacak kadar önde olan emekçi, kazancının her kuruşunda alın teri olan, üreten Anadolu insanıdır.

AK Parti’nin asıl gücü, geride 5-6 yetim bırakma pahasına 15 Temmuz’da meydanlara çıkan “Ev kira ama vatan bizim” diyenlerdir. 

AK Parti’nin gücü; güç para ve statü sahipleri, hele hele kendini seçkin görenler, makam mevki ve kimlik peşinde koşanlar, gittiği her yerde “ayrıcalık” isteyenler değildir!

17-25 Aralık, 15 Temmuz ve öncesinde demokrasiye milli iradeye yönelik her türlü saldırı girişiminde; çoğu güç, statü sahibi çil yavrusu kaçışıp, pozisyon almak için dumanın dağılmasını beklerken bu insanlar meydanlardaydı.

Zor günlerinde hep yalnız kalan sayın Erdoğan’ın etrafında işte bu millet vardı.

Ona sahip çıktılar, korudular, kol kanat gerdiler, vermediler, düşmanlarına yem etmediler.

Onun nezdinde milli iradeyi, istiklal ve istikbali canı pahasına savundular.

AK Parti, sırtını bu insanlara dönmediği, dönenlere izin vermediği sürece kaybetmeyecektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum