Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: (4)

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: (4)

"PKK'nın PYD ile PYD'nin YPG ile YPG'nin PKK ile bağını herkes biliyor. Yani bununla ilgili yeni bir izahata girmek biraz bizim aklımıza, zekamıza hakaret olur. Amerikalı yetkililer de kendileri de geçmişte bunları birçok defa ifade ettiler"- "PKK terör ö

ANKARA (AA) - Cumhurbaşkanlığı Sözcücü İbrahim Kalın, terörle mücadeleye ilişkin, "PKK'nın PYD ile PYD'nin YPG ile YPG'nin PKK ile bağını herkes biliyor. Yani bununla ilgili yeni bir izahata girmek biraz bizim aklımıza, zekamıza hakaret olur. Amerikalı yetkililer de kendileri de geçmişte bunları birçok defa ifade ettiler." dedi.

Kalın, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlediği basın toplantısında, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.

Halep'teki durumun her gün kötüye gittiğini, eylül ayında ABD ile Rusya arasında sağlanan çatışmaların durdurulması anlaşmasının bir hafta bile sürmeden çöktüğünü belirten Kalın, konuya ilişkin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın hem ABD Başkanı Barack Obama hem de Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve diğer aktörlerle görüşmeler yaptığını hatırlattı.

Kalın, arzu ve beklentilerinin, çatışmaların durdurulması anlaşmasının bir hafta değil daha uzun süreyle hayata geçmesi ve can kaybının önlenmesi olduğunu ama bunun gerçekleşmediğini belirtti.

Kalın, Suriye ile ilgili birinci acil konunun, Halep'teki çatışmaların durdurulması ve insani yardımların buraya ulaştırılması olduğunu vurguladı. İkinci olarak Birleşmiş Milletler çatısı altındaki siyasi müzakere sürecinin tekrar başlatılması gerektiğini dile getiren Kalın, bu konunun da mayıs ayından beri kesintiye uğradığına dikkati çekti.

Üçüncü olarak Suriye topraklarında yer alan DEAŞ ve diğer terör örgütlerine karşı mücadeleye işaret eden Kalın, Halep'te çatışmaların durdurulması ve insani yardımların ulaştırılmasıyla ilgili bu hafta sonu İsviçre'de bir toplantı yapılacağını hatırlattı.

Kalın, Türkiye adına Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun katılacağı toplantıya çeşitli tekliflerle gidileceğini, uzmanlar düzeyindeki müzakerelerin devam ettiğini bildirdi.

- "Türkiye ile Rusya ilişkilerinin normalleşmesiyle ilgili önemli bir süreç yaşıyoruz"

Konuyu, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Putin'in, İstanbul'da düzenlenen Dünya Enerji Zirvesi dolayısıyla gerçekleştirdikleri görüşmede ele aldıklarını hatırlatan Kalın, "Verilen talimatlar çerçevesinde de bu hafta sonu oraya birtakım tekliflerle gidilecek ve tekrar çatışmaların durdurulması ve insani yardımların Halep halkına ulaştırılması için bir girişim yapılacak. Bizim umudumuz ve beklentimiz, bu müzakerelerden somut bir sonucun, bir yol haritasının çıkması ve Halep merkezli olarak çatışmaların bir an önce durdurularak insani yardımların buraya ulaştırılması. Yine bu çerçevede Sayın Putin'in Türkiye'ye yaptığı ziyaret bağlamında, 10 Ekim'de Türkiye ile Rusya ilişkilerinin normalleşmesiyle ilgili önemli bir süreç yaşıyoruz." ifadelerini kullandı.

24 Haziran'da Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Putin'e gönderdiği mektupla başlayan normalleşme sürecinden bu yana liderlerin İstanbul'da üçüncü kez görüştüklerini ifade eden Kalın, görüşmede ele alınan konulara ilişkin şu bilgileri paylaştı:

"Görüşmede, özellikle ikili ilişkilerin normalleşmesi, vize, birtakım tahditler, Türk ihracat mallarının Rusya'ya gönderilmesi, taşımacılık ve diğer konularla ilgili son engellerin de ortadan kaldırılması konusunda mutabık kalındı. Ziyaretin en önemli başlıklarından biri de Türk Akımı anlaşmasının orada imzalanmasıydı. Bu, bölgenin enerji haritasını değiştirecek nitelikte, çok önemli bir anlaşma. Hem bizim kendi ulusal enerji ihtiyaçlarımız açısından hem de Avrupa'nın enerji ihtiyaçları açısından büyük önem arz ediyor. Bu anlaşmanın yapılmış olmasını da tabii ki memnuniyetle karşılıyoruz."

Kalın, iki liderin görüşmesinde ayrıca Suriye ve bölgesel konuların da etraflıca ele alındığını aktardı.

- Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki güvenlik zirvesi

Terörle mücadelenin Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında bu akşam gerçekleştirilecek güvenlik zirvesinde de etraflıca bir şekilde ele alınacağını dile getiren Kalın, terör örgütü PKK ile mücadele konusunda devletin, ilgili kurumların, Türk Silahlı Kuvvetlerinin, İçişleri Bakanlığının, Jandarmanın, emniyetin, korucuların tam bir kararlılık içinde olduğunu belirtti.

Kalın, terörle mücadeleye ilişkin şunları kaydetti:

"Özellikle son dönemde terör örgütünün saldırıları neticesinde dünyanın, bu terör örgütünün vahşet yüzünü daha net bir şekilde görmesini de bekliyoruz. Zaman zaman DEAŞ terörü söz konusu olduğunda en şiddetli açıklamaları yapan ülkelerin ya da mercilerin PKK saldırıları söz konusu olduğunda bunları çok zayıf açıklamalarla geçiştirmesi de bizim için anlaşılmaz bir durumdur. Çünkü PKK'nın DEAŞ'tan bir farkı yoktur. YPG'nin, DEAŞ'tan, PKK'dan, diğer terör örgütlerinden bir farkı yoktur. Terör örgütleri arasında birtakım hiyerarşiler kurmak, iyi-kötü gibi ayrımlar yapmak, terörle mücadeleye verilecek en büyük zarardır. Özellikle yine PKK terör örgütünün, son dönemde siyasi parti mensuplarına yönelik saldırılarını da şiddetle kınadığımızı ifade etmek istiyorum. Bu, siyasete, milletin iradesine de yapılmış bir saldırıdır aynı zamanda. Bunun da PKK'nın Avrupa'daki destekçileri tarafından artık açık ve net bir şekilde görülmesi, en net ve gür bir sesle de kınanmasını da beklediğimizi bu vesileyle ifade etmek istiyorum."

- "Sorunun biz müzakere ve diyalog yoluyla çözülmesinden yanayız"

Türkiye'nin Bağdat Büyükelçisi Faruk Kaymakcı'nın Irak Dışişleri Bakanlığına çağrılarak, protesto notası verildiği yönündeki haberlerin hatırlatılması üzerine Kalın, "Bu konudaki görüşmeler devam ediyor. Bu sorunun biz müzakere ve diyalog yoluyla çözülmesinden yanayız. Fakat bunu söylerken, dediğim gibi özellikle Türkiye Cumhuriyeti'ni, Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanını hedef alan asılsız iddiaları da en şiddetli şekilde reddettiğimizi bir defa daha ifade etmek istiyorum. Burada birileri bu konu üzerinden, Musul, Başika meseleleri üzerinden sadece Türkiye ile Irak arasında değil adeta Sünniler ile Şiiler arasında yeni gerginlikler yaratmanın peşinde olabilir. Bunları peşinen reddettiğimizi bir kez daha ifade ediyorum. İçinde bulunduğumuz şu muharrem ayının da ruhuna uygun bir şekilde tekrar bunun altını çizmek istiyorum. Bizim için Sünnilik, Şiilik diye bir üst kimlik yok. Geçen Cumhurbaşkanımız da Avrasya Din Şurası'nda açıkça ifade etti, 'Benim Sünnilik ya da Şiilik diye bir dinim yok, bizim dinimiz İslam'dır.' Tabii ki mezhepler haktır, bunlar hem teolojik hem tarihi manada birer gerçekliktir. Bunları inkar etmiyoruz ama bunlar üzerinden çatışma ortamı yaratmaya çalışmak sadece ve sadece bölge halkına zarar verir, bölgenin düşmanlarını sevindirir. Bizim burada da bütün Iraklı taraflara çağrımız; bu meselelerin müzakere, diyalog yoluyla çözülmesi ve İslam'ın her zaman emrettiği bir merhamet ve anlayış diliyle ve ruhuyla hareket edilmesidir." ifadelerini kullandı.

- FETÖ elebaşının iadesi

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dünkü konuşmasında, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşının iadesi, Musul'a yapılması planlanan operasyon ve PKK'nın unsurlarının desteklenmeye devam edileceği yönünde Amerikan siyasetçilerden gelen açıklamalar hatırlatılarak "Türkiye'nin bu konuda Amerika Birleşik Devletleri'ne kısa ve orta vadede, konjonktüre bağlı olarak hukuki ve diplomatik anlamdaki yaptırımları olacak mı? Olacaksa bunlar neler olacak?" sorusu üzerine Kalın, Türkiye'nin FETÖ'nün elebaşı Fetullah Gülen'in gerek iadesi gerekse gözaltı yapılması ve tutuklanmasıyla ilgili taleplerinin bilindiğini belirtti.

Konuya ilişkin hukuki sürecin de devam ettiğine işaret eden Kalın, önümüzdeki günlerde Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın ABD'ye bir ziyaret gerçekleştireceğini ve bu konuları mevkidaşlarıyla detaylı bir şekilde konuşacağını belirtti.

15 Temmuz darbe girişimine ilişkin dava dosyalarının Amerikan makamlarına ulaştırıldığına işaret eden Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Orada zaten aslında yeteri kadar delil var, hep delilden falan bahsediyorlar, ayrıca 15 Temmuz sonrasıyla ilgili yürütülen bir hukuki süreç var. Şimdi o dava dosyası da şekilleniyor. Bunlar ortaya çıktıkça zaten Amerikalı mevkidaşlarla muhataplarla bunlar paylaşılıyor. Bakın burada Amerikalıların belki anlaması gereken bir husus var, o da şudur; şimdi delil vesaire dedikleri zaman sanki delil yok da zorlama bir dava oluşturuluyor, bir talep yapılıyormuş gibi bir algı yaratıyorlar. Türk kamuoyunda da bu tabii ki büyük bir tepkiye yol açıyor ve Fetullah Gülen'in Amerikan yönetimi veya Amerikan devleti tarafından bir şekilde korunduğu intibasını uyandırıyor. Bundan da rahatsızlık duyuyorlarsa bunun önüne geçeceklerse de Türkiye'nin bu konudaki hassasiyetlerine daha fazla kulak kabartmaları gerekir. Çünkü bu konu ne sadece Cumhurbaşkanı'nın konusudur ne de sadece iktidarın konusudur. Bu konu Türkiye'nin konusudur."

Darbenin arkasında FETÖ'nün olduğuna yönelik Türk kamuoyunda en ufak bir tereddüt olmadığını vurgulayan Kalın, şunları kaydetti:

"Dolayısıyla hukuki delilleri de süreçleri de dikkate alarak bu konuda Türkiye'nin hassasiyetlerini dikkate alan bir yaklaşımın sergilenmesi esastır. Bildiğiniz gibi FETÖ meselesinin yanında bir de YPG, PYD terör örgütlerine destek meselesi var. Yani şu anda Amerikan yönetimiyle ihtilaf ettiğimiz iki ana temel konudur bunlar. Bu konuda da pozisyonumuzu baştan beri çok net bir şekilde koyduk, bir terör örgütünü bir başka terör örgütüyle bertaraf edemezsiniz diye. Cerablus operasyonu aslında alternatif modellerin olabileceğini de bir kez daha gösterdi. Dolayısıyla burada Suriye'nin hem sosyolojik dinamiklerini dikkate alan hem de bölgeye yansımalarını hesaba katan bir yaklaşımın içinde olunması gerekir. Ama aynı zamanda Türkiye'nin bu konudaki güvenlik kaygılarını da mutlaka müttefiklerimizin dikkate alması gerekir. Çünkü PKK'nın PYD ile PYD'nin YPG ile YPG'nin PKK ile bağını herkes biliyor. Yani bununla ilgili yeni bir izahata girmek biraz bizim aklımıza, zekamıza hakaret olur. Amerikalı yetkililer de kendileri de geçmişte bunları birçok defa ifade ettiler. Ama şimdi sadece Suriye'de DEAŞ'la mücadeleyi, YPG ile işbirliği üzerine bina ederek bu süreci yürütmeye çalışırsanız tabii ki burada bizim bununla mutabık kalmamız, buna onay vermemiz elbette söz konusu değil. Dolayısıyla biz bunu noktada da YPG gibi terör örgütlerine destek verilmemesi, silah, mühimmat verilmemesi konusundaki çağrımızı yineliyoruz. Suriye'de oldubittilere eğer bir şekilde göz yumulursa bunun orta ve uzun vadede her şeyden önce Suriye'ye ve bütün bölgeye zarar vereceğini hepimizin görmesi lazım. Nitekim bunun örneklerini Irak'ta 2003'te, sonrasında yaşanan süreçte hep birlikte gördük. Yeni acıların yaşanmasını hiçbirimiz istemeyiz."

(Sürecek)

AA

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :