Cumhurbaşkanlığı sistemi geliyor (7)

Cumhurbaşkanlığı sistemi geliyor (7)

Anayasa değişiklik teklifinin genel gerekçesinden: "Anayasa değişikliği teklifiyle sunulan model, Türkiye'nin sistem tecrübesi ve dünya hükümet sistemi pratikleri gözetilerek geliştirilmiş rasyonel bir modeldir"- "Ülkemizdeki siyasi hayatın istikrara kavu

TBMM (AA) - AK Parti'nin Anayasa değişiklik teklifinin genel gerekçesinde, "Anayasa değişikliği teklifiyle sunulan model, Türkiye'nin sistem tecrübesi ve dünya hükümet sistemi pratikleri gözetilerek geliştirilmiş rasyonel bir modeldir." denildi.

Gerekçede, Anayasaların toplum tarafından devleti hukukla sınırlamak için hazırlanan metinler olduğu aktarıldı.

Ancak Türkiye'de tam tersi bir anlayışla anayasaların hazırlandığı belirtilerek, "Ülkemizde anayasalar, toplum ve temsilcileri tarafından değil vesayetçi zihniyete sahip elitler tarafından, devleti sınırlamak için değil, toplumu hizaya sokmak için hazırlanmış metinler olmuştur." ifadesi kullanıldı.

1961'de ve 1982'de askeri darbelerden sonra yapılan anayasalar bir toplum mühendisliği projesi anlayışıyla hazırlandığı, gerek 1961 gerekse 1982 anayasalarının esasen, millete, milli iradeye ve seçimle oluşan iktidara güvensizlik üzerine bina edildiği vurgulanarak, şu değerlendirmeler yapıldı:

"Anayasa, millet iradesi ile oluşan iktidara ortak kurumlar ve yöntemler geliştirmiştir. Adeta, seçimle oluşan iktidarın yanında seçime ihtiyacı olmayan bir iktidar alanı açmıştır. Böylece milli iradeye ortak, milli iradeyi kontrol eden bir 'vesayet" sistemi oluşturulmuştur.

Vesayet sistemi ile millet iradesine ve iktidara ortak olmak isteyen çevreler, seçimle oluşan iktidarı bölmek ve zayıflatmak düşüncesiyle hareket etmişlerdir. 1961 Anayasası döneminde yasama kuvveti zayıflatılmış, yürütme iktidarı da çift başlılık ve az yetki ile çalışamaz hale getirilmiştir. Darbelerle oluşan ve beslenen vesayetçi anlayış, zaman zaman açık veya üstü örtülü şekilde milletin seçtiği iktidara müdahalelerde bulunmuş, daima kendini iktidarın asıl sahibi olarak görmüştür. Son olarak, 15 Temmuz 2016'da millet iradesiyle oluşan iktidarı hazmedemeyen bu anlayış, başka bir kisve ile başını kaldırmış, iktidarı, devleti ve vatanı işgal etmek için harekete geçmiştir. Milletimizin asil duruşu, iradesine sahip çıkması ve işbirlikçi hainlerin karşısına kahramanca dikilmesi sayesinde bu kalkışma engellenmiş ve darbeciler alaşağı edilmiştir.

Artık yepyeni bir Türkiye, demokrasiye ve millet iradesine canı pahasına sahip çıktığını tüm dünyaya gösteren bir millet vardır. Türkiye'nin hükümet sistemini millete ve onun iradesine güveni esas alan bir şekilde düzenlemek, sadece demokrasi ve hukukun gereği değil aynı zamanda milletimizin canı pahasına ortaya koyduğu bir talep haline gelmiştir.

Öte yandan, 1961'den itibaren, anayasalarda bürokrat kökenli bir kişi olarak tasarlanan Cumhurbaşkanının konumu ve yetkileriyle ilgili bir gelişme dikkat çekicidir. Önce sembolik yetkilere sahip olan Cumhurbaşkanının 1982 Anayasasında yetkilerinin çok önemli derecede arttırıldığı görülmektedir. 1961 ve 1982 anayasalarının Cumhurbaşkanının görev ve yetkileriyle ilgili maddelerinin karşılaştırılması, izaha çalışılan hususu açıkça ortaya koymaktadır. 1980'lerin sonunda bürokratik kökenli Cumhurbaşkanı yerine demokratik siyasetten gelen bir Cumhurbaşkanının seçilmesi, vesayetçi tasarımı bozmuştur."

-"Siyasetçi Cumhurbaşkanı profiline geçiş yaşandı"

2007 yılında Cumhurbaşkanının parlamentoda seçtirilmemesi sonrasında yapılan anayasa değişikliğiyle Cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçilmesi esası benimsendiği anımsatılarak, parlamentonun seçtiği sembolik yetkileri olan "bürokrat" Cumhurbaşkanından, milletin doğrudan seçtiği geniş yetkileri bulunan "siyasetçi" Cumhurbaşkanı profiline geçiş yaşandığı ifade edildi.

Hükümet sistemini bütüncül bir yaklaşımla ele almayı engelleyen sosyal ve siyasi şartlar ve gelişmelerin, sonuçta bir sistem karmaşasına yol açtığı belirtilerek, sistemin işleyişinde sorunlar doğurması kaçınılmaz olan bu karmaşanın aşılmasının hükümet sisteminde esaslı bir anayasa değişikliği zaruretini ortaya çıkarttığı aktarıldı. Gerekçede, şunlar kaydedildi:

"Devlet ve siyasal tarihimiz göstermiştir ki yürürlükteki anayasaların tercih ettiği hükümet sistemleri, beklenen kamusal faydayı istenen düzeyde sağlayamamış, istikrarsızlıkların, krizlerin ve vesayetlerin önünde mutlak bir güvence oluşturamamıştır. Özellikle 1982 Anayasası, saf­ parlamenter sistem yerine, Cumhurbaşkanı ve güçlü yürütme ekseninde konumlanan bir yapı özelliği göstermektedir. Özü itibarıyla 1961'de oluşturulan mevcut hükümet sisteminin Türkiye'de bir türlü istikrar üretemediği görülmüştür. 1983'ten günümüze kadar geçen 33 yılda 21 hükümet kurulmuş, bu hükümetlerin ortalama ömrü yaklaşık 1,5 yıl sürmüştür.

Ülkemizdeki siyasi hayatın istikrara kavuşturulması ve tartışmasız istikrar üreten bir sistemin benimsenmesinin önemi açıktır. Bu bakımdan, milletin sadece yasama organını seçtiği, yürütme organının yasama organı içinden çıktığı ve TBMM dengelerinin hükümet kurma ve hükümet düşürmede etkili olduğu bir sistem yerine; yasamanın ve yürütmenin ayrı ayrı ve doğrudan millet tarafından seçildiği bir sistemin benimsenmesinin ülkemizin şartları ve ihtiyaçlarına daha uygun olduğu anlaşılmıştır. Seçim ve sistem bizatihi istikrar üretmelidir; istikrarı konjonktürün dalgalanmalarına bırakmak doğru değildir. Bu anayasa değişikliği ile öngörülen hükümet sisteminin kurgulanırken, Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin eş zamanlı olarak yapılması ve sistemde bir tıkanmanın ortaya çıkması halinde parlamento ve başkanlık seçimlerinin birlikte yenilenmesine imkan verilmektedir. Anayasa değişikliği teklifiyle sunulan model, Türkiye'nin sistem tecrübesi ve dünya hükümet sistemi pratikleri gözetilerek geliştirilmiş rasyonel bir modeldir."

(Bitti)



AA

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :