Cumhurbaşkanı Erdoğan Letonya'da

Cumhurbaşkanı Erdoğan Letonya'da

Erdoğan, Letonya Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesinde konuştu: (2)

RİGA (AA) - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye ve Irak'tan kaçıp Avrupa'ya sığınanların sayısının 130 bin olduğunu belirterek, "Acaba Avrupa bu kadar imkanlara sahip olduğu halde niçin kapılarını bu sığınmacılara açık tutmaz, niçin onları kabullenmez? 'Ey Türkiye sen bir buçuk milyon insanı kabul ettin, bize ne düşüyor, biz acaba ne gibi katkıda bulunabilir, nasıl destek verebiliriz' diye Batı'nın herhangi bir derdi yok, başta Avrupa Birliği de buna dahil. Bu çifte standart değil, bu çoklu standart" dedi. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Letonya Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesinde öğrenci ve akademisyenlere hitaben yaptığı konuşmada, Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Avrupa'nın doğusunda önemli gelişmelerin yaşandığını, Türkiye'nin hem coğrafi konumu hem de bu bölgelerle olan tarihi ve kültür bağları itibarıyla yaşanan krizleri çok yakından izlediğini belirtti.

Küreselleşen dünyada krizlerin yalnız yakın coğrafyalarını değil tüm dünyayı derinden sarsabildiğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu bölgelerde insanlığı ilgilendiren, vicdan, kalp sahibi herkesi ilgilendiren ya da ilgilendirmesi gereken trajediler yaşanıyor. Letonya, Ortadoğu'dan, Irak ve Suriye'den fiziken çok uzak bir ülke olabilir, belki medya bölgede yaşanan trajediyi her boyutuyla ve yoğun olarak yansıtmıyor olabilir. Yaşanan trajedi, sosyal medyada belki tüm boyutlarıyla görülmüyor olabilir. Ben, Suriye ve Irak'taki feryatların, orada yaşanan acıların buraya kadar ulaştığını ve buradaki yüreklere de etki ettiğini biliyorum" değerlendirmesini yaptı.

Irak'ta işgalin ardından istikrarlı ve her kesimi kucaklayan bir yönetim oluşturulamadığını, Bağdat yönetiminin, mezhepler ve etnik kökenler arasında yaptığı ayrımın Irak'ı, huzursuz, bölünmenin eşiğinde bir ülke noktasına getirdiğini dile getiren Erdoğan, IŞİD terör örgütünün de El Kaide'nin doğurduğu bir yapı olduğunu söyledi. 

Erdoğan, Musul'da yaşananların üzerinde önemle durulması gerektiğini kaydederek, Maliki ordusunun başta ağır silahlar olmak üzere bütün silahlarını bırakarak Musul'u terk ettiğini anlattı. Erdoğan, ABD'nin Irak ordusuna verdiği bu silahların IŞİD'in eline geçtiğini, silahların alınmasının ardından da IŞİD operasyonlarının çok daha etkin hale geldiğini anlattı.

 

-"Uyarılarımızı ne yazık ki ne Suriye ne Irak değerlendirmeye dahi tabi tutmadılar"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, IŞİD'in Irak'ın üçte birine sahip olduğunun altını çizerek, şimdi IŞİD'in Suriye'de yaptığı operasyonlara bakıldığında da benzer şeylerin görülebileceğini kaydetti. Erdoğan, şöyle konuştu:

"Irak'ta hava operasyonlarıyla kısmen de olsa ABD'nin etkinliğinin faydası olmuştur. IŞİD'i biraz caydırmıştır. Ama hakimiyet yine IŞİD'tedir. Havadan yaptığınız operasyonları eğer kara harekatıyla tamamlayamıyorsanız, kara harekatıyla tamamlamadığınız sürece sizin orada herhangi bir yeri ele geçirme diye bir durumunuz olamaz. Kendinize ait olan yerleri de koruyamazsınız. Şu anda da yaşanan budur, gördüğümüz de budur. Ülkedeki memnuniyetsizliği çok iyi değerlendiren, mağduriyetleri çok iyi istismar eden IŞİD, terör örgütü olarak çok kısa sürede Irak'ta ciddi bir tehdit haline geldi. Ülkenin önemli bir kısmını kontrol ederken, onun bu caydırıcı gücü sebebiyle oradaki halkların bir kısmı da bunlara katılma durumunda kaldı. Irak'ta farklı mezhepler arasında kanlı saldırılar olurken, bu sefer de IŞİD terör örgütü acımasızca kan akıtmaya başladı. 

Suriye'de ise uzun yıllardır devam eden baskı rejimi, Kuzey Afrika'da ortaya çıkan 'Arap uyanışı' kapsamında halkın protestolarına muhatap oldu. Suriye rejimine, bu protestoları dikkate alması, talepleri karşılaması yönünde çok samimi ve dostane uyarılarımız oldu. Bizim Suriye ve Irak ile olan sınırımız bin 295 kilometredir. Bu kadar uzun bir sınıra sahibiz. İlişkilerimiz geçmişi itibarıyla çok önemli. Tarihi, kültürel, dini ilişkiler bizi birbirine farklı bir şekilde bağlıyordu. Demokratik bir sisteme geçiş için yaptığımız uyarıları ne yazık ki ne Suriye ne Irak değerlendirmeye dahi tabi tutmadılar. Otokratik rejimler çökerken demokrasiye geçmek herkesin işine gelmiyordu. Yaklaşık 4 yıl içinde Suriye'de kimyasal silahlar, konvansiyonel silahlar, işkence ve diğer metotlarla 300 bine yakın insan hayatını kaybetti. 300 bin insanın önemli bir kısmını kadın ve çocuklar oluşturuyor. 300 bin insan ölürken, Suriye'de 7 milyonu aşkın insan evlerini terk etmek zorunda kaldı. Bunların da yaklaşık 3 milyonu ülke dışına sığındı."

 

-"Maliyet 5 milyar dolara doğru yürüyor"

Türkiye'de Irak ve Suriye'den kaçan 1,5 milyon insan olduğunu, yürütülen "açık kapı" politikasıyla bu insanların tümünün ülkeye kabul edildiğini belirten Erdoğan, "Bize maliyeti şu ana kadar, yaptığımız yatırımlar, çadırlar, konteyner kentlerle beraber 4,5 milyar doları buldu. Yaklaşık 350 milyon dolar da Suriye ve Irak tarafında kalanlara yaptığımız gıda, ilaç, giyim, tüm bunları da saydığımızda yaklaşık bu rakam 5 milyar dolara doğru yürüyor" dedi.

Türkiye, tüm bu yardımları yaparken BM Mülteciler Yüksek Komiserliği'nden Türkiye'ye sadece 25 milyon dolarlık destek geldiğini ifade eden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bize, üç hafta içinde sadece, eski adıyla  Ayn el-Arap yeni adıyla Kobani'den sığınanların sayısı 200 bin. Tüm Avrupa'ya sığınanların veya Avrupa'nın kabul ettiklerinin sayısı 130 bin. Şimdi soruyorum, acaba Avrupa bu kadar imkanlara sahip olduğu halde niçin kapılarını bu sığınmacılara açık tutmaz, niçin onları kabullenmez? 'Ey Türkiye sen bir buçuk milyon insanı kabul ettin, bize ne düşüyor, biz acaba ne gibi katkıda bulunabilir, nasıl destek verebiliriz' diye Batı'nın herhangi bir derdi yok, başta Avrupa Birliği de buna dahil. Bu çifte standart değil, bu çoklu standart. Bunları aşmamız lazım.

Biz bütün bunlara rağmen insan öncelikli bir hareket olmamız hasebiyle, insan öncelikli bir siyasi anlayışa sahip olmamız hasebiyle kapımızı açık tuttuk ve tutmaya devam edeceğiz. Ben burada açık açık ifade etmek durumundayım, Irak'ta  Bağdat yönetimi ülke genelinde mezhep ve ırk ayrımını körükleyen girişimlerde bulunurken, maalesef ne BM ne AB ne de diğer ülke ve uluslararası kuruluşlar hiçbir önlem almadılar. Aynı şekilde Suriye'de 300 bin insan ölürken, 7 milyon insan yerlerini terk ederken aynı uluslararası kuruluş ve ülkeler bu trajediyi umursamadılar. Ne zaman ki IŞİD terör örgütü çıktı ve petrol kuyularını tehdit eder hale geldi, işte o zaman her iki ülkedeki trajedi fark edilmeye başlandı. O zaman ben şunu düşünüyorum, demek ki dert ölen insanlar değil, dert petrol. 'Acaba biz buradan ne kadar petrol elde edeceğiz'. Zaten şu anda Irak'taki petrollerin geneli itibarıyla, ağırlıklı kısmı araştırıldığında Batı dünyasına aittir. Batı'nın şirketleri oralara adeta sahip olmuştur. Bu, çok anlamlıdır."

(Sürecek)

Kaynak:Haber Kaynağı