Cami katliamında "Kont Dracula" detayı!

Cami katliamında "Kont Dracula" detayı!

Yeni Zelanda saldırganı Brenton Tarrant'ın Türkiye ziyaretinde İstanbul ve Çeşme dışında Tokat'ı ziyaret ettiği de ortaya çıktı.

Yeni Zelanda'nın Christchurch kentinde iki ayrı camiye cuma namazı esnasında düzenlenen silahlı saldırının yarattığı şok dalgası sürüyor.

50 Müslümanın şehit olduğu, 20'ye yakın ağır yaralının bulunduğu cami saldırısı sonrası gözaltına alınan zanlı Brenton Tarrant'ın pişmanlık belirtisi göstermemesi dikkat çekti.

Yeni Zelandalı yetkililer, Tarrant'ın aşırı görüşleri dışında zihin sağlığında bir problem olmadığını belirtiyor.

Öte yandan, saldırıda kullandığı silahlara ve manifestosuna Türkiye karşıtı mesajlar yazan ve azılı Türk düşmanı olduğu ortaya çıkan Tarrant'ın bir süre önce Türkiye'yi ziyaret ettiği de tespit edildi.

Tarrant'ın 17 Mart-20 Mart 2016 ve 13 Eylül - 25 Ekim 2016 tarihleri arasında Türkiyede bulunduğu sürede neler yaptığına dair istihbarat birimleri çok detaylı bir çalışma yürütüyor.

TÜRKİYE'YE NEDEN GELDİ?

Bu konudaki elde edilen ilk bilgilere SuperHaber ulaştı. O döneme ilişkin elde edilen tüm teknik ve konvansiyonel bilgilere dayanarak yapılan araştırmalar çok geniş çaplı olarak yürütülüyor. Bununla ilgili özel bir birim de kuruldu.

Ve yine ilk kez SuperHaber'e ulaşan bilgilere göre teröristin İstanbul, Çeşme ve Tokat merkezlerinde bulunduğuna dair önemli bilgiler elde edildi.

Bu bölgelerde bulunduğu süre zarfında kim ya da kimlerle temasa geçtiği, nasıl bir çalışma yürüttüğü mercek altına alındı.

Teröristin, Tokat'ta, katliam silahlarındaki mesajlarda dikkat çeken Türk düşmanlığının kaynaklandığı Osmanlı-Sırp savaşlarının ve sonrasında devam eden Türklere yönelik husumeti yürüten isimlerin izinden gittiği öğrenildi.

CAMİ SALDIRGANI, KONT DRAKULA'NIN İZİNDE

Bu çerçevede, güvenlik güçleri tarafından, Tarrant'ın Tokat Kalesi'ni ziyaret ettiği değerlendirmesinde bulunuluyor.

Tokat Kalesi, tarihe en büyük Türk düşmanlarından biri olarak geçen Kont Dracula ya da Kazıklı Voyvoda olarak bilinen Eflak Prensi III. Vlad’ın esir tutulduğu kale olma özelliği taşıyor.

"Vampirlerin atası" olarak bilinen ve birçok filme konu olan "Kont Dracula" ya da "Kazıklı Voyvoda" şeklinde anılan Eflak Prensi III. Vlad, 15’inci yüzyılda Tokat Kalesi’nde 4 yıl boyunca esir tutuldu.

NEDEN DRAKULA DENİLDİ?

Voyvoda III. Vlad, Vlad Tepeş, Drakula isimleriyle de anılan Kazıklı Voyvoda'nın ataları 14. yüzyılın başlarından itibaren Eflâk'ın yani Güney Romanya'nın etkin yöneticileriydi.

Dedesi Büyük Mircea, bütün haşmetine rağmen aman vermeyen Türk saldırıları altında Osmanlı egemenliğine girmek zorunda kaldı.

Drakula'nın babası Vlad ise 1431 yılında Nürnberg'de Avrupa'nın çeşitli kral ailelerinin mensuplarından 24 kişinin yer aldığı "Ejderha Tarikatı"na katılmıştır. Bu tarikatın amacı, kiliseye karşı gelenlerle ve Türklerle savaşmaktı.

Vlad ülkesinde, girdiği bu tarikattan dolayı, "Drakul" yani "ejderha" olarak adlandırıldı. Oğlu Kazıklı Voyvoda bu yüzden "Drakul'un oğlu" manasına gelen Drakula ismi ile anıldı.

OSMANLI'YA TUTSAK OLDU

II. Murad iki oğlu ile Gelibolu'ya giden Kazıklı Voyvoda'nın babası Drakul'u esir aldı. Drakul 1 yıl boyunca Gelibolu'da tutuklu kaldı, daha sonra sultanın konuğu olarak başkent Edirne'ye götürüldü.

Sonunda Drakul hem İncil, hem de Kuran üzerine el basarak sultana karşı girişilecek herhangi bir harekâta katılmamaya yemin etti ve böylece serbest bırakıldı. Ancak gelecekteki bağlılığının bir kanıtı olarak iki oğlunu Türklere rehin bırakmak zorunda kaldı.

Drakula ve kardeşi Tokat Kalesi'nde 4 yıl rehin tutuldu. 1431'de doğan Drakula (III. Vlad Tepeş) 11-12 yaşlarındayken küçük kardeşi Radu ile birlikte Osmanlı şehri Tokat'ta rehinlik günlerini yaşadı.

Drakula Osmanlıların II. Kosova Savaşı'nda Hunyadi komutasındaki Haçlı Ordusu'nu mağlup etmesinin ardından Osmanlı askerinin desteğiyle 1448'de Eflak Prensi oldu. Ancak ilk hükümdarlığı 2 ay sürdü. Eflak tahtındaki rakibi II. Vladislav onu mağlup ederek Türk topraklarına sürdü. Vlad daha sonra Boğdan'a gitti ve tekrar tahta geçti.

Erdel beyi János Hunyadi (Hunyadi Yanoş) 1456 yılında Belgrad şehrini Osmanlı kuşatmasına karşı savunmaya giderken Vlad'ın komutasına güney Erdel'in savunmasını sağlamak için bir ordu verdi. Bu durumdan faydalanan Vlad, Eflak'a bir sefer düzenleyerek II. Vladislav'ı öldürdü ve III. Vlad adıyla Eflak voyvodası oldu.

Bu görevi 1456'dan 1462'ye kadar sürdüren III. Vlad Tepeş düşmanlarını çeşitli yöntemlerle cezalandırdı ve idam etti.

Bu yöntemler arasında en meşhuru olan "kazığa geçirme", ölümünden sonra kendisine "Kazıklı Vlad" (Vlad Ţepeş) adının verilmesine neden olacaktı. Bunun yanında kazığa geçirilenlerin kanlarını fıçılarda toplatıp şarap gibi içtiğine dair söylentiler mevcuttur. Bu Vlad'ın bir vampir olduğu efsanesine yol açmıştır.

III. Vlad Tepeş, 1459 yılından itibaren Osmanlı İmparatorluğu'na vergi ödemeyi reddetti ve Macaristan Krallığı'yla ittifak yaptı. 1460-1461 yılları arasında Tuna nehrini geçerek Sırbistan'a ve Karadeniz kıyısına kadar ilerledi. Kendi ifadesiyle 23.884 Türk ve Bulgar'ı öldürdü. 20.000 Osmanlı savaş esirini kazığa geçirdi.

Bu gelişmeler karşısında Osmanlı ordusu 1462 yılında padişah Fatih Sultan Mehmet komutasında Eflak voyvodasına karşı sefere çıktı. Mahmut Paşa'nın hatıratına göre çok uzun mesafeler boyunca Osmanlı askerleri içilecek bir damla su bile bulamadı. Sıcak dayanılır gibi değildi. Türk askeri Eflak'ın başkenti Târgovişte'ye ulaştığında Fatih Sultan Mehmet'in gördüğü manzara yaklaşık 5 kilometre boyunca kazıklarla dizili bir alandan geçiyordu.

Alan yaklaşık üç kilometre boyunda bir kilometre enindeydi. Yerde uzun kazıklar dikiliydi. Yaklaşık 20 bin kadar insan erkek, kadın ve çocuk olmak üzere kazığa geçirilmiş durumdaydı. Bu kadar çok insanı kazıkta gören Osmanlı askerinin moralleri bozuldu, aklını kaçıracak duruma geldi.

Osmanlı ordusu 4 Haziran 1462'de Târgovişte kalesini aldı. Vlad, II. Mehmet'e başarısız bir suikast girişiminde bulunduktan sonra kaçtı. Terk ettiği topraklardaki kuyuları zehirledi, ekinleri yaktı, hayvanları öldürttü. Hapishanelerdeki mahkûmları, cüzzamlı ve vebalıları salarak Türklerin arasına karışmaya teşvik etti.

1462 yılında III. Vlad'ın ordularının yenilmesiyle Eflak yeniden Osmanlı Devleti'ne bağlanmıştı. Vlad Macaristan'a bağlı bir beylik olan Erdel'e kaçarak Macaristan kralı Matthias Corvinus'tan yardım istedi. Ancak Eflak'taki Osmanlı İmparatorluğu'na bağlı yeni yönetimi tanımış olan Macaristan, yardım talebini kabul etmedi. Vlad Matthias Corvinus'un emriyle 1462 yılında tutuklandı ve Budin'e getirildi.

Önce hapsedilen Vlad, daha sonra kral ve ailesiyle iyi ilişkiler kurdu. 1474 yılında sürgün dönemi sona erdi. Bu tarihten itibaren Eflak'ı yeniden ele geçirme planları yaptı.

1476 yılında kuzeni Stefan Cel Mare (Büyük Stefan) ile birlikte Eflak'a döndü ve voyvoda ilan edildi. Aynı yıl 300 askeriyle birlikte yeniden Osmanlı ordularına yenildi. Öldürülen III. Vlad'ın kesilen başı öldürüldüğünü ispat etmek için İstanbul'a II. Mehmet'e gönderildi. Vlad'ın bir vampir olduğu rivayeti Almanya, Macaristan ve Rusya'da yayıldı. Buna rağmen Romen halkı onu bir kahraman olarak görmeye devam etti. / SuperHaber

Etiketler :