Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

Câhiliye ne demektir?

Câhiliye özel bir terim olarak Arapların İslam’dan önceki ya da İslam’ın doğuşundan sonra Müslümanlığı kabul etmeyenlerin dinî ve sosyal hayat telakkilerini ifade eden bir nitelendirmedir.   

Dilbilim açısından câhiliye kelimesinin semantik anlamı konusunda birçok sıkıntının ortaya çıktığını görüyoruz. Arap dilbilimcilerine göre ‘cehile’ kökünden gelen câhiliye ilmin zıddı ve hafif meşreplilik gibi anlamlara gelmektedir. Ünlü dilci İsfehânî cehlin belli başlı üç değişik anlamından söz ederken nefsin bilgiden yoksun olması tarzındaki ilk anlamın kelimenin asıl manası olduğunu ifade etmiş olsa da câhiliye mutlak cehl kelimesinden değil, Allah’ı ve Resûlü’nü bilmemek/tanımamak anlamından alınmıştır. Nitekim Philip K. Hitti’nin şu tanımı bunu doğrulamaktadır. Ona göre câhiliye, Arap yarımadasında ilâhi kanunların, Allah’tan vahiy alan bir peygamberin ve vahye dayanan bir mukaddes kitabın bulunmadığı devre manasına kullanıla gelmektedir. Çünkü yarımadanın güneyinde oturan Araplar tarafından geliştirilmiş kültür ve edebiyatı olan bir cemiyet için hiçbir zaman bilgisizlik ve barbarlık söz konusu olamaz.”  Demek ki cehil, salt bilgisizlik manasına değil, asıl ma’rifetullah ( Allah’ı tanımak) bilgisine ve imanına sahip olmamak anlamına gelmektedir. Bu bağlamda câhiliyenin okur-yazarlıkla bir ilgisi yoktur.

Câhiliyye kelimesi şekil bakımından ism-i mensup olup câhile ait, câhile özgü ve câhilce gibi anlamlara gelen câhilî ve bunun müennesi olan câhiliyye sıfat tamlamaları içinde kullanılır. Câhilî ve câhiliyye,  kelimenin nispet edilişinden anlaşıldığı gibi, câhillik toplumuna mensup olan kişi anlamına gelir. Kur’an’da câhiliyye sıfat tamlamaları şeklinde dört yerde geçer ve her biri de câhiliyye milletine özgü temel vasıf ve şiarlardır. Bunlar, câhiliye zihniyetine ait olan fert ve toplumun Allah’ın gücünü ve kudretini sınırlamayı kastetme manasında zannu’l-câhiliyye; (1) insanlar arasında mutlak adâleti gözetmeyen bir hukuk sistemi anlamında hükmü’l-câhiliyye; (2) kadının sosyal hayatta olanca bir tutumla bedenini sergileyerek dişiliğini öne çıkarması teberrucü’l-câhiliyye (3)  ve aklıyla hareket etmeyip hisleriyle hareket eden kimsenin tavrı manasına hamiyyetü’l-câhiliyye (4) tarzında kullanılır.   

Câhiliye, İslâmî olana aykırı olma gibi bir anlam taşımasına rağmen, gerek Kur’an’da  ve gerekse hadislerde bireysel ve toplumsal cehâletin egemen olduğu İslâm’ın  doğuşundan önceki döneme ad olmuş ve İslâm öncesi dönem câhiliyye  veya câhiliyye çağı   olarak isimlendirilmiştir.

Hadis literatüründen öğrendiğimize göre Hz. Peygamberin ashâbı, câhiliye kelimesiyle İslâm öncesini kastetmişlerdir. Onlar Müslüman olduktan sonra bu dönemle ilgili hatıralarını, inançlarını, tutum ve davranışlarını anlatırken veya Hz. Peygambere o dönemdeki yaptıkları işlerin İslâm’daki hükmünün ne olduğunu sorarlarken bu kelimeyi kullanmayı tercih etmişlerdir.5 

Demek ki insanın hayatında iki dönemi olabilir. Nitekim sahabeden birisi birgün Hz. Peygambere: “Ya Resulallah! Biz Müslüman olmadan önce câhiliye döneminde yaptığımız güzel davranışlar var. Biz bunların karşılığını ahrette görecek miyiz?” diye sorduklarında, Hz. Peygamber: “İşte siz yaptığınız bu güzel davranışlardan dolayı Müslüman oldunuz” buyurmuşlardır. 

Yaşadığımız çağda kendisine İslam’a nispet etmemekle birlikte erdemli davranışların hayata yansıması için mücadele veren insanlar vardır. Eğer bu insanlar güzellikleri ve iyilikleri hayatlarında bir alışkanlık haline getirirlerse, umarım ki, fıtratları onları İslam’a taşıyacaktır. Bunun aksi, eğer insanların fıtratları bozulursa, toplumsal hayatta ahlâki yozlaşma meydana gelecek ve toplum hızla câhiliyyeye doğru kayacaktır. Nitekim Mevlânâ Mesnevi  (IV, Beyit no: 1633) de bu durum çok güzel anlatır:

“Âlemde her şey bir şeyi çekmektedir; küfür kâfiri, doğruluk, doğru yola götüreni.” Bu sebeple Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimseler toplumsal hayatta iyinin ve güzelin mücadelesini sürdürmelidirler. İşte o zaman cehâlet ortadan kalkacak ve İslam’ın nûru hayatımızı dolduracaktır.

 

 Dipnotlar:

 

1-bk. Âl-i İmrân  3/154.

2-bk. Mâide  5/49-50.

3-bk. Ahzap  33/33.

4-bk. Fetih  48/25-26.

5-Bkz. Fayda Mustafa, “Câhiliyye” DİA, VII, 17.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.