M. Faik Özdengül

M. Faik Özdengül

Bulut Güneşi Örtünce…

Bugün hava kapalı. Bulutlar güneşi örtmüş.

İnsanları dinliyorum. Yine mi diyorlar. Olan biteni anlamaya çalışıyorlar. Dünyanın gidişatından endişe ediyorlar. Ülkelerinin. Birbiri ardınca düğme lafları. Birileri yine düğmeye basmış. Komplo teorileri veya gerçekten böyle.   Egemen güçler hırs dolu. Güç yeniden egemen olma yolunda. Tedirginliği ve karamsarlığı görebiliyorum. Hiç bir şey olmaz diyenler de var. Öte yandan karamsar olanlar çoğunlukta.

Belirsizlik süreci. Ve en önemlisi güven kaybı. Hedef koyup mesafe almaya çalışıp da başladığı yere geri dönmek gibi. Çökkünlük ve yorgunluk duyguları.

Moğollar Asya’nın steplerinden kalkıp önüne gelen her medeniyeti yerle bir ettiklerinde de benzer durumlar yaşanmıştı. Böyle bir dönemde yaşadı Mevlana da ve insanlar aynı tedirginlikle sordular. Ne yapacağız? Cevap netti:

Moğollardan korkmayın. Moğolların Allah’ına sığının.

Hira Dağında gelen ilk vahiyden sonra uzunca bir dönem, belki altı ay belki de üç yıl, yeni bir vahiy gelmedi. Peygamber (sav) kendinden şüphe etmeye başladı. Yoksa yaşadıkları bir yanılsama mıydı( illüsion)? Ümidini ve cesaretini yitirmemesinin tek nedeni eşi Hz. Hatice’nin verdiği sonsuz destek oldu. Ümit ve cesaret azalmış ve karamsarlık söz konusuydu. Sonra Cebrail’i gördü. Yerle gök arasına oturmuş bir şekilde. Şöyle sesleniyordu:

1 SEN EY [yalnızlığına] bürünmüş olan!

2 Kalk ve uyar!

3 Rabbinin büyüklüğünü ve yüceliğini an!

4 Öz-benliğini temiz tut!

5 Ve bütün pisliklerden kaçın!

6 İyilik yapmayı kendine kazanç aracı kılma,

7 Ama sabırla Rabbine yönel.

8 Ve [insanları uyar ki], [yeniden diriliş] sûru üflendiği zaman,

9 O Gün, bir ızdırap günü olacaktır, 10 rahatlama günü değil, [şimdi] hakikati inkar edenler için!

11 BANA BIRAK yalnız yarattığım o kişi[yle uğraşma]yı,

12 Kendisine geniş imkanlar verdiğim,

13 Ve [sevginin] şahitleri olarak çocuklar,

14 Ve hayatına geniş bir ufuk açtığım:

15 Buna rağmen o, hâlâ ihtirasla verdiğimden daha fazlasını istiyor

!(Kur’an Mesajı. Muhammed Esed. Müddessir suresi)

Karamsarlık insanı yalnızlığa iter. Güven kaybı, bir arada olmayı, hedef koymayı, bir amaç için bir araya gelmeyi engeller. İnsan korkuyla kendi içine kapanır ve aslında bir yandan da bir ışık bekler. İnandığı, güvendiği bir ses gelsin ve sarssın ister onu. İşte o ses: Hey sen! Diyor. Bürünüp yalnızlaşan, kendi kabuğuna çekilen ürken insan. Kalk ve uyar. Ve Rabbinin büyüklüğünü ve yüceliğini an. O günün ya da bugünün Moğollarını büyük sanma. Gerçek büyüğü hatırla.

Önce bu; kalkıp kimin gerçekten büyük olduğunu hatırla ve ilan et. Bunun için akıl güneşini yakmalısın.

Sonra sana dair yapacakların var. Hem maddi hem de mecazi anlamda kendini temizle. Öz-benliğini temiz tut. Ve kirlerden uzak dur. Dürüst ol. Erdemli ol. Kendi bahçeni güzelleştir. Bakımını yap. Pisliklerden uzak tut. İyilik yapmayı kendine kazanç aracı kılma ve en önemlisi sabırla bıkıp usanmadan kendinden ve değerlerinden şüphe etmeden O’na yönel. Bunları yaptıktan sonra yani güven duygusunu yitirmeden elinden geleni yaptıktan sonra onlarla uğraşmayı bana bırak diyor.

Ve en çok yapmayı ihmal ettiğimiz şey: O’na yönelip gözyaşı dökmek.

Bakın Kılavuzumuz ne diyor:

O kelâm sahibi Tanrı, bulutun kulağına bir şey okur; gözünden misk gibi yaşlar akıtır.( Mesnevi.1/1454)

Meyvenin olması için hararet ve su lâzımdır. Bunun için de bulut ve şimşek icap eder. (Mesnevi.2/1654)

Gök gürlemesi, susuzun başını ağrıtır.Bilmez ki kutlu, bulutlardan  rahmet yağdıracak!

Onun gözü akar suda, gökten yağan rahmet suyunun zevkinden haberi bile yok! (Mesnevi.2/3785)  

Bulut ağlamadıkça yeşillik nasıl güler? Çocuk ağlamadıkça süt nasıl coşar?

Bir günlük çocuk bile yolu bilir. Ağlayayım da esirgeyen dadı gelip yetişsin der.

Sen bilmiyorsun; dadılar dadısı da sen ağlamadıkça bedavaca sütü az verir.

Kulak ver, “Çok ağlayın” dedi. Ağlayın da yaratıcı Tanrı’nın ihsan sütü aksın.

Dünyanın direği bulutun ağlamasıdır, güneşin yakması. Sen bu iki ipe iyi sarıl.

Güneşin hararetiyle bulutun gözyaşı olmasaydı beden ve araz, nasıl olur da semirir, gelişirdi?

Bu hararetle bu ağlayış, temel olmasaydı şu dört mevsim nasıl mamur olurdu?

Güneşin hararetiyle alem bulutunun ağlaması, nasıl cihanın ağzının tadını getiriyor, nasıl alemi hoş bir hale sokuyorsa,

Sen de akıl güneşini yak, gözünü göz yaşları saçan bir bulut haline getir. (Mesnevi 5/134-142)

www.pozitifdegisim.com

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.