Prof. Dr. Ali Akpınar

Prof. Dr. Ali Akpınar

Buluntu bulanın mı?

Eskiden cami köşelerinde buluntu/yitik taşları bulunurdu. Bu taşlara bulunan eşyalar konur, orada koruma altında sahibini beklerdi. Yine sadaka taşları olur, variyetli olanlar, oraya imkanlarına göre bir miktar para koyar, ihtiyacı olanlar da akşamın loş karanlığında gelip oradan ihtiyaçları kadar alıp giderlerdi.

Bugün bunlar tarih oldu. Artık ihtiyaç sahiplerini, onların onurlarını bu anlamda düşünen zenginlerimizin de, buldukları eşyaları sahiplerine ulaştırmak için çırpınanlarımızın da sayısı yok denecek kadar azaldı.

Bizim bildiğimiz kadarıyla Avrupa ülkelerinin bir çoğunda kayıp eşya/para bulanlara, yetkili mercilere başvurdukları takdirde belli oranlarda meblağlar ödeniyor ve onlar ödüllendiriliyor. Bu ödemeler mal sahibinden tahsil ediliyor. Biz de ise genellikle kaybedenin (kaybetmeseydi) kaybettiği yanına kalıyor, bulanın da bulduğu yanına kâr alıyor. Herhalde bu yüzden “sağdan git, belki cüzdan bulursun” denmiştir.

Geçenlerde bir seyahatimiz sırasında, bizim için maddî değerinden çok manevî değeri olan küçük bir cihazımı (flaş bellek) kaybettim. Bir terminalde düşürdüğümü fark ettiğim kayıp eşyamla ilgili, terminal emniyet âmirliğine, terminal mescidine başvurup durumu bildirdim ve bir gelişme olduğunda beni haberdar etmeleri için açık adresimi ve telefon numaralarımı verdim. Aradan günler, hatta aylar geçti hiçbir ses seda çıkmadı.

Derken bir gün cep telefonum çaldığında bilinmeyen numara ile beni arayan şahıs, kaybettiğim eşyanın kendisinde olduğunu söyleyip kendisine bağışlamamı istedi. Ben de o eşyanın bana lazım olduğunu söyleyerek bana göndermesi halinde kendisini gönülleyeceğimi söyledim. Arayan kişi, benim eşyamı kaybettiğim ilden çok daha uzak bir ilden beni arıyordu. Bir süre sonra (iki ay kadar sonra) da sağ olsun kaybımı bana getirip teslim etti ve şunları söyledi: ‘Ben bu eşyayı terminal bekçisinin elinden aldım, hatta kurtardım çünkü o bunu bozuk çakmak sanıp çöpe atıyordu.’ Şimdi bu olayı, hepimize ibret olacak şekilde kısaca inceleyelim:

Her şeyden önce yola çıkanların eşyalarına iyi sahip çıkmaları ve eşyalarının (valiz, cüzdan, telefon ve benzeri şeylerin üzerine isim, adres yazma gibi) gereken tedbiri almaları gerekir. Peygamberimiz “Önce deveni sağlam bağla, sonra Allah’a güven” buyurmuştur.

Kim olursa olsun herhangi bir eşyayı bulan kişi, onu bulduğu yerin en güvenli merkezine teslim edip yetkili kuruluşları bilgilendirmesi gerekir. Bu yer emniyet âmirliği olabilir, en yakın mescid olabilir, ya da başka bir kurum olabilir. Bulunan eşyanın maddî değeri çok da önemli değildir. Zira biz bunu değerlendiremeyiz. Bizim değerlendirmemize göre basit ve ucuz olan bir şey, sahibi katında çok değerli olabilir. Bu insanlık görevinde ille de dünyevî bir menfaat beklememeliyiz.

Eşyayı bulan bekçinin onu ilgisi olmayan bir yolcuya teslim etmesi de, o yolcunun onu alıp çok uzaklara götürmesi de doğru değil. Yapılması gereken onun en yakındaki güvenlik âmirliğine teslim edilmesidir. Toplumumuzda böyle bir geleneğin başlatılması kaçınılmazdır.

İslam Hukuku’nda lukâta denilen buluntu ile ilgili özel bölümler yer almaktadır. Biz bu vesileyle konu ile ilgili bazı hükümleri hatırlatalım:

Kur’ân, kuyuya atılan Hz. Yusuf’u bulup çıkaran yolcuların, onu alıp/sahiplenip Mısır’a götürdüklerini ve bir an önce ondan kurtulmak için öldüm pahasına satıp elden çıkardıklarını anlatır. (12/19-20) Yolcuların bu sorumsuz tavırları, onlara maddî bakımdan çok fazla bir kazanç sağlamamış belki ama, bir aile dramının başlamasına neden olmuştur. Oysa onlara düşen, kuyudan çıkarıp kurtardıkları çocuğu, o bölge de araştırıp ailesini bulup ona teslim etmeleri idi. İşte ancak o zaman çocuğu gerçek anlamda kurtarmış olacaklardı.

İslam hukukunda buluntu eşyaya lukâta, buluntu çocuğa lakît denir. Zayi’ olmaması için bulunan bir eşyayı alıp korumak erdemli bir iştir.

Kişi bulduğu şeyi sahiplenmek için değil, sahibine ulaştırmak için almalıdır. Buluntu, bulanın elinde emanettir. Bulan kişi, buluntu ile ilgili bu adâba riayet ederse büyük sevaplar kazanır.

Buluntuyu alan kişi, onu etrafa duyurmalıdır. Bulunan yer ve çevresinde duyurulacak şekilde onu ilan etmelidir.

Önemli/kıymetli buluntu eşyaların ilan ve saklama süresi bir yıldır. Önemsiz/kıymetsiz olan şeyler ise birkaç gün ilan edilir. Eğer bulunan şey, kısa zamanda bozulacak bir şeyse onu kısa zamanda elinden çıkarıp tasadduk edebilir

Buluntuyu elinde tutan kişi, elinde tuttuğu süre içerisinde yaptığı masrafı ve ilan için harcadıklarını sahibinden alabilir.

İlan sonucu sahibi bunamayan buluntu eşyayı elinde tutan kişi zenginse fakirlere tasadduk eder, fakirse ondan faydalanabilir.

Kaybettiği eşyasına kavuşan mal sahibinin, onu bulup elinde tutan ve kendisine tekrar ulaşmasını sağlayan kimseye dua etmesi ve onu hediye ile gönüllemesi insanî bir görevdir.

Görüldüğü üzere buluntu bulanın malı değil, bulanın elinde bir emanettir. Önemli olan ise bu emanete ihanet etmemek, onun için gerekenleri yapmaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.