Fatıma Nur Mücevher

Fatıma Nur Mücevher

Bu Yazının İçinde Sana da Hisse Var…

 İnsana Allah’u Teala o kadar güzel bir haslet vermiş ki… Özür dilerim verdiği bir çok güzel özellikten bir tanesi diyelim. Bir tanesi  “unutabilmek” olmalı…

Düşünün, sırtımıza ne çok acı oturdu. Ölüm acısı, hastalıklar, evlatsızlık, kayıplar, ölümler ve yaşarken öldürdüğünü sandığımız yürek yangınları; Ayrılıklar… Biz bu acıları yaşarken büyük acıları hiç görmedik. Savaşlarda ölen insanları tv.’lerde seyrettik. Evet, tuhaf değil mi? Sadece “seyrettik!” Dünya ile birlikte kınadık ve dünya ile beraber döndük sırtımızı. Bazen ihtiyacımız olduğu zaman ve bazen hatırlayacağımız yerde unuttuk.

Allah’ım, ne çok acı yaşadığımızı sandık. Kamburumuz ne kadar da büyüdü. Dişi bilendi acı sözlerimizin. Kimin canını ne kadar da şiddetli yakabilirimin hesaplarını yaptık/yaptılar.  Belki tuhaf gelecek ama hiç görmediğiniz insanlar çamur atmaya dahi kalkmıştır. Bunun acısını da ekleyelim. Karşı taraftakiler helalliği hesaba katmadan konuşmaya baksın.

Öyle zamanlar geldi güvenip sırtımızı dayadıklarımız; Hançer yarasından beter yaralar açmadı mı? Güvenimiz, inancımız, hıçkırıklarımız oldu. Bu acı, geçmez dedik! Geçip giderken…

Rabbim öyle çok güç verdi ki; Bizi düşman bileni arama cesaretimiz bile oldu. Dua da ettik. Fetihler de gönderdik… Tuhaf geliyor değil mi? Sizi ateşlere itenler, kuyulara çekilirken eteğinden tutup kurtarma çabası… Efendiler, Hanımefendiler bunlar yaşanılan şeyler. Bunları yaşarken, nefsinizi duymamanız da Allah’ın size verdiği güzel bir lütuf.

Demini alan acılarımız elbette bizden el çekecektir. Biraz daha sabır, biraz daha dua.

Dua demişken;

Allah’ım, ne çok sızı kalmış minicik kalplerimiz de…  Ne çok iz kalmış.  Acılardan, hüzünlerden…

Allah’ım secdelerimizle kalplerimizi temizle, akla… (Amin.)

***

Peygamber (s.a.v.)’im hicret ederken Mekke’den durur. Mekke’ye döner:

“Ey Mekke, ben seni çok seviyorum ama senin insanların beni rahat bırakmıyor…” der.

Şehirlerin dahi kalbi olduğuna iman eden bir Peygamber(s.a.v.)’in ümmeti olarak evet bazı şehirleri çok sevdiğim ve ayrılırken helallik istediğim doğrudur. Güzelliğini gördüyse gözlerim, üzerinde yaşadıysam helallik alınması gerektiğine dair inancım var.  Bir şehirden çıkarken sizi gözyaşları ile yolcu edenler varsa eğer, onlara sımsıkı tutunun. Sizin gelişinizi hasretle bekliyorlarsa ve bu sayı parmaklarınızın sayısından fazla ise şükür namazı kılın. Allah onları ve muhabbetinizi korusun.

O şehirlerden bir tanesini yeniden sürpriz bir şekilde ziyaret etmek nasip oldu.

Sanırım yola çıkmama 30 dk vardı ani olmuştu. Canıma şifa gelen kardeşimi aradım.

“-Şule, ben geliyorum inşaAllah, müsait misin?”

Alınan cevap samimiyetin meşalesini diktirir:

“-Sen gel, ben her türlü müsait olurum…”

…Nihayet ulaştık, özlemler ve dualar…  Güzel bir yürüyüş ve konuşmalar… Yorulduk, soluk  almak için yer arayışındaydık.  Çok yer vardı ama biz “alkolsüz” bir yer arıyorduk ve nihayetinde bulduk birazdan yaşayacağımız muhabbetin ve şükrün farkında olmadan.  Dikkatimizi iki arkadaş çekmişti selam verdik tanıştık ve bir konuşmanın kapıları aralandı.

İman ve inanç.

İnanıyorum da neyin nesi. İnancı güçlü kılan iman, o halde inanıyorumdan daha samimi iman ediyorum. Teslim oluyorum, teselli buluyorum. Düşmeden doğruluyorum. Mesela Kur’an’ı Kerime inanırsın, inanmakla kalırsın. İman edersen yaşarsın/yaşatmak için ölürsün. (Böyle dedi muhabbetiyle ufuk açan arkadaş.)

Siyonizm ve İsrail.

Dünyanın başına bela oldular. Sıkıntılar yaşattılar/yaşadım.(Öyle diyordu düşüncelerimi dans ettiren.)

Yaşanılan acılar ve sıkıntılar.

Aklımızdaki deli sorular.

Bir tarafta gezi olaylarında yer almış insanlar, bir tarafta yaşadığını sanan biz mücadelesizler. İnanmışlar, iman etmeyi unutmuşlar.

Rahatına esir olmuş, uyuyan Müslümanlar.

Harekete geçmeden değişim söz konusu olmayacak. Yola koyulmadan, mesafe kat edeceğine inanmasın kimse.

Demek ki; Kutuplaşmayı topluma kazandıran biz bireylermişiz. Pekalada anlaşılabiliyormuş. Pekalada ortak düşüncelerimiz olabiliyormuş. İnsanlara bakarken “Ene!” gözlüklerini çıkarıp bakmalıymışız.

İnsan yanımıza iman katarak.  Topraktan yaratılmış olduğumuzu unutmadan.

***

Neyse nerden geldim buraya?

Efendim yaşadığımız her ne sıkıntı, hüzün, keder, sızı varsa onların hepsine bir de yukardan, daha yukardan bakın yine göremiyorsanız, buyurun ilahi emre uyup seyahat edip sıhhat bulun.

“Yeryüzünde gezin dolaşın, ibret alın.”  (ÂLİ İMRÂN-137)

Yol arkadaşlarınız olsun, yolunuzu göstersin.

Sadece yolunuza değil yorgunluklarınıza da arkadaş olsun.

Şu ana kadar yoluma çıkan tüm yol arkadaşlarımdan,

“Rabbim, razı olsun.

Çok sevsin, çok sevindirsin.

Hayır, alemine daldırsın, cennet de komşu kılsın.” Amin

Selam, dua, muhabbetle kalın efendim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum