Bu mektup Mustafa Kabakçı’ya

Bu mektup milletvekilimiz Mustafa Kabakçı’ya

 

 

Değerli okurlarım.

Göçer Yörüklerin sorunlarını dile getiren bir haber yazı yazmıştım. Memleket bu yazıyı 6 Mayıs günü “milletvekili ve bürokratlara açık çağrı: Bu çığlığı duyun! başlığı ile manşetten yayımlamıştı.

Ne yazık ki bu çığlığı milletvekilimiz Mustafa Kabakçı’dan başka duyan olmadı. Sayın Kabakçı ile telefonda iki kere görüştüm. Kendisi konu ile ilgileneceğini belirtti.

 

İlgileneceğine de inanıyorum. Kendisinin yoğun işleri, benim gezginliğim yüzünden gönderemediğim aşağıdaki mektubu köşemde yayımlamayı uygun buldum. Görüşebilseydik elden verecektim. Böyle daha iyi olur öteki duyarsızların kafalarına kakma fırsatım olur diye düşündüm.

 

Sayın Vekilim;

Göçerlik, bu topraklara gelişimizden bu yana süregelen bir yaşam biçimi.

Günümüzde göçer yaşamı sürdüren yaklaşık 200 kadar aile kaldı.

Bunlar kış aylarında Gazipaşa, Anamur, Bozyazı, Aydıncık, Gülnar ve Silifke taraflarında kışlıyor, nisan ayından itibaren yaylalara göçmeye başlıyorlar.

Mut-Ermenek üzerinden Toros yaylalarına çıkan göçerler ,Taşkent’ten Seydişehir’e kadar geniş bir bölgede eğleşerek güz aylarında kışlaklarına dönüyorlar.

 

Göçerliğe son vermek için 90 kadar aile Karaman’a yerleştirildi ama plansız programsız bir yerleştirme olduğu için hepsi perişan. İşsizlikten yakınıyorlar. Yaşlı bir Yörük alışamadığı için evinin yanı başına kurduğu çadırda kalıyor. Yine görüştüğüm yaşlı bir Yörük “Dağları özledim ama lakin artık teker kırık” diyor.

 

Atlas Dergisi ve bazı dernekler göçerler için “Bırakın Yürüsünler” kampanyası açtı.

Devlet bu insanları iskan etmekte kesin kararlı.

Bunun için 18 Ocak’ta Yörüklerle Aydıncık’ta bir toplantı yapıldı. Bu toplantıdan sonra oraları dolaştım. İlçe Tarım Müdürlüğü’nün elemanları ile yapılan anketlere katıldım. Gördüğüm şu: Bu insanlar iskan edilecek ama devletin kesinleşmiş bir planı ve programı yok.

Bu insanlar belli yol güzergâhlarından gidip geliyorlar. Nisan ayı sonunda Ermenek civarında üç gün ben de yürüdüm onlarla. Yolboyunca hiçbir şeye zarar vermemek için titiz davranıyorlar.

Buna rağmen göç yolu boyunca ve yaylada bu insanlar kimi yerde orman şeflerinin, kimi yerde jandarmanın baskısına uğruyor. Muhtarlar ise ayrı bir dert.

 

Yıllardır Taşkent yöresinde yaylaya çıkan bir Yörük, üç yıldır kaldığı yaylaya sokulmadığı için zor durumda kalmış, başka bir yayla aramak için kapısını çalmadığı muhtarlık kalmamıştır.

İskân olayı gerçekleşinceye kadar bu insanlara biraz daha insaflı davranılması için çevre ve Orman Bölge Müdürlüğü yetkilileriyle görüştüm. Bu konuda çok katı bir tutumları var ve “Bakanımızın kesin emri var” diye kestirip atıyorlar.

 

Bu insanları aborcinlere benzetiyorum ama aborcinler bile koruma altında.

Yörüklük bana göre kültürel bir olay. Ürettikleri ile ekonomiye de katıkları var. Bu insanlara daha bir insanca yaklaşım gerek. Ocak ayında Aydıncık’ta Yörük obalarını gezerken şunu gördüm. Hepsi tedirgin ve gelecekleri ile ilgili kaygı içindeler. Devlete karşı bir kırgınlık, burukluk var.

Bu konuda gerekeni yapacağınıza inanıyor, saygılarımı sunuyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum