Bu kadar hıza bünye dayanmaz..!!!

Telefonun bir düğmesine basıyorsun, sadece bir saniye ekran donuyor, telefonu duvara atasın geliyor. Trafikte kırmızı sarıya dönüyor, kornaya asılıyorsun. Asansörde gideceğin katın düğmesine bastıktan sonra kapı kapansın diye on ker55e kapı düğmesini didikliyorsun.

Çok daha yavaştık.

1991 yıllarında seleron 386 bilgisayarda sayfa değişimine bastığınızda lokantadan yemeğinizi söyler, yemeğinizi yer ellerinizi yıkardınız. Sayfa öyle değişir di.80 ve 90 larda genç olanlar ve çalışanlar iyi bilir.


Eskiden annelerimiz bize tekdüze, oldukça yavaş işler verirdi. Misal pazar günü çarşafları katlama. Önce iki ucu karşılıklı tutarsın. Bir harmoniyle ikiye katlar, sonra kırışıklıkları açmak için karşılıklı köşelerden çekiştirirsin. Sonra bir daha ikiye katlarsın, ‘karşılama’ oynuyormuş gibi ilerlersin. İki ucu verir, sen alttakini tutarsın. Kanepedeki çekmece içlerini düzelt, gırgır lamadan gitme, ayakkabılarını boya amaaan! Yazarken bile içim sıkıştı. Sessizce yapardık işte yavaş yavaş.

Ya da kaset dinlerdik. Lap! diye dördüncü parçaya atlamadan, sanatçı kaseti nasıl düzenlediyse o şekilde, sırayla dinlerdik.

Geçen babamdan yadigar Dual pikabıma bir iki plak koyup dinleyeyim dedim. İlk başta müthiş bir haz alıyormuş izlenimiyle şöyle bir kaykıldım. Alphaville – Forever Young çalıyor. Şarkı bitince canım biraz da Queen dinlemek istedi. Kalk yerinden, çıkar plağı, ince kağıdına yerleştir, sonra plak kapağına. Diğerini al, plağı çıkar, pikaba tak... Şiştim!

Açtım Youtube’u ne istiyorsam yazdım, arka arkaya dinledim, bitti gitti.
Ne ara bu kadar tahammülsüz olduk?
Yahu sadece benim ömür döngümün yarısına kadar millet birbirine faks çekiyordu! Ev telefonlarından konuşuyordu! Burada oturup 80’ler nostaljisi yazacak değilim elbet. Ama on, on beş yıl içerisinde ne biçim gaza bastık arkadaş!
Online videolarda izlenme toleransı 30 saniyelerin altında. Yani, kimse oturup uzun uzun bir şey izlemiyor. Hap gibi videolar varken, her bir saatte sadece Youtube’a 48 saatten fazla video yüklenirken, hep daha iyi, hep daha komik, hep daha çılgın, hep daha manyak videolar sıra sıra dizilmişken, nasıl yavaşlayacak bu hayat?

Telefonunu iki dakika masanın üstünde bırakıyorsun, üç kişi aramış. Altısı reklam, sekiz mail gelmiş, aktif WhatsApp gruplarında millet coşmuş, birinde 147 okunmamış mesaj var, ikisi nereden sardığı belli olmayan bet sitelerinden olmak üzere üç tane SMS var. vs vs vs

 

Asansöre biniyorsun gideceğin kata basar basmaz asansörün kapı açma kapama düğmesine belki 10 kez basiyorsun. Çünkü 2 bilemedin 3 saniye bekliyemiyorsun.

Telefonla konuşurken alttan iki kişi arayıp kapatıyor, bir dakika içinde dönmezsen bir kez daha arayıp kapatıyorlar. Cevapsız çağrı oluyor misal, hemen dönmezsen önce WhatsApp’tan, sonra SMS’le ‘acil arasana hacı’ yazıyor arkadaşın. Sanki beraber uzay projesinde çalışıyoruz, süper önemli bir haber vermesi gerekiyor. Arıyorsun, ‘roketlerin itiş sistemlerinde bir arıza var’ diyeceğine ‘naabıyon? yada naabtin ? diyor.

Marketin kasasında sırada bekliyorsun, öndeki abla sanki öğrenci yurdu işletiyor. Arabasını kendi boyunda doldurmuş, yavaş yavaş boşaltıyor. Arkada birikmeler oluşunca biri illa ki çılgına dönüyor. ‘Başka kasa açamaz mıyız arkadaşlar? Bu kadar insan bekliyoruz burada!’ diye çığırıyor.

Herkes birlik oluyor, kendi aralarında ‘olmaz ki canım bu kadar’, ‘ona göre eleman istihdam edeceksin efendim’, ‘personelden kısıyorlar, kar amaçlı hareketler bunlar’ gibilerinden üst perdeden bir sohbete başlıyorlar. En öndeki teyzenin eli ayağı birbirine dolanıyor.

Bir amca bankamatikten fatura yatıracak, önce şifresini yanlış giriyor, sonra düzeltiyor, her açılan sayfadaki bütün yazıları tek tek okuyor. Birine basacak, vazgeçiyor. Yanlış olana basıyor. Ana menüye dönüyor. İptale basıp çıkıyor. Kartı alıp yeniden takıyor sil baştan. Arkada oflamalar, puflamalar başlıyor. Adamın hesabı en büyük özeli, millet amcanın kafasının arkasından ekrana bakmaya başlıyor. Amca sıkı defans mı yapsın, ekrandakileri mi okusun karar veremiyor, ‘Siz yapın da, ben sonra şey ederim’ diyerekten sıranın sonuna geçiyor.

Trafik ilerlemiyor ama size yeşil yanıyor, biliyorsun ki dört yolu tıkayacaksın. İki adım ileride durmak için herkes bir gıdım ilerliyor. Yan tarafa yeşil yanıyor. T-cetveli gibi duruyorsun. Herkes birbirine bağırmaya başlıyor. Benim literatüre yerleştirmeye çalıştığım ‘Türk kilidi’ denilen olay gerçekleşiyor.

Birbirinden farklı konuları örneklediğim farkındayım. Ama hepsi çok sabırsız ve çok hızlı olmaktan kaynaklanıyor. İçimiz kaynıyor, tahammül gittikçe azalıyor...

Biraz yavaşlasak, hatta az dursak ne güzel olur! Bence önce şehir, sonra hayat ve en önemlisi internet bizi daha sabırsız, daha aceleci, daha tahammülsüz yapıyor. Sanki Cenneti bu dünyada yaşarken istiyor gibiyiz.

Ne oldu bize anlamıyorum veya anlam veremiyorum, satırları okurken bile içi pır pır hemen internete girip neler olup bitti bakmalıyım diyen tiplermisiniz acaba..? Twitter’da bu sefer neye dalmış ki millet? Face’te on yıldır görmediğim arkadaşım acaba bu sefer hangi çocuğunun resmini paylaşmış? Instagram’da hangi arkadaşım, ne yemiş bu öğlen? Youtube’da hangi kedi, köpek bugün gündemde? Acilen bakmam lazım Ben kaçtııım... diyenlerdenseniz bir kez daha düşünün derim.

Hoşça sağlıcakla kalın ama en önemlisi yavaş ve hayatını kaliteli yaşayan, adam gibi adam kalın.
  

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.