Bir projeyle  18 MİLYON TL  KAZANDIK

Bir projeyle 18 MİLYON TL KAZANDIK

Bahri Dağdaş Uluslararası Tarımsal Araştırma Enstitü Müdürü Dr. Fatih Özdemir, enstitünün çalışmalarını Memleket’e anlattı.

Soru- Bahri Dağdaş Uluslararası Tarımsal Araştırma Enstitüsü'nü kısaca tanıyabilir miyiz?

Bizim kurumumuz çok önemli işler yapıyor ama tanıtım noktasında eksiklerimiz var ve ilerleyen günlerde bu eksiklerimiz gidereceğiz. Biz her şeyden önce bir AR-GE kuruluşuyuz. 'Konya Hara'sı diye bilinir. Sultan Abdülhamid Han tarafından orduya at yetiştirilmek üzere Konya'da kurulmuş, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'na bağlı bir AR-GE kurumuyuz. Bitkisel ve hayvancılık araştırmalarını beraber yürüten Türkiye'deki 2-3 kuruluştan en önemlisiyiz. Görevimiz, bitkisel araştırmalar yapmak, yeni bitki türleri geliştirmek, ıslah etmek, hayvancılık araştırmaları yapmak, yeni hayvan ırkları geliştirmek, ıslah etmek, verimi ve kaliteyi artırmak üzere yeni çalışmalar yapmak. Yine görevlerimizden bir tanesi de hem bitkiselde hem de hayvancılıkta gen kaynaklarının korunmasıdır. Türkiye'ye baktığımızda ise Orta Anadolu olarak kuraklıktan en fazla etkilenen bölgelerin başında Konya geliyor. Dolayısıyla bu bağlamda bize verilen görev kuraklığa dayalı bitkiler yetiştirmek. Yine çıktıların, bilimsel verilerin yayımını yapmak ve eğitimini vermek görevlerimiz arasında. Bizler hem teknik eleman veriyoruz hem de çiftçilere eğitim veriyoruz. Bitkiselde KOP Bölgesi olarak adlandırdığımız iller, hayvancılıkta ise Sivas'tan Burdur'a kadar olan geniş bir alan üzerinde çalışmalarımız sürüyor.

Soru-Enstitü'nün 'Uluslararası' adını almasının esprisi nedir?

Bakanlık adına, dünyanın 100 ülkesinden tohum alıyoruz her yıl ihtiyacı olan 60 ülkeye AR-GE materyali gönderiyoruz. Şöyle bir sloganımız var; Konya'dan dünyaya tohum gönderiyoruz.

Soru- Hangi ülkelere tohum gönderiyorsunuz?

Orta Batı Asya ve Kuzey Afrika ülkelerine gönderiyoruz. Kışlık buğdayın yetiştirildiği bütün ülkelere hitap ediyoruz.

Soru -Şimdiye kadar uluslararası bazda neler yaptınız?

1986'dan beri bu köprü vazifesi gördüğümüz ülkeler arasında 63 tane çeşidimizi geliştirdik. Afganistan'da 6 tane çeşidimiz var, Kazakistan'da, İran'da ve birçok ülkede buğday çeşidimiz var. Aynı zamanda Macaristan, Bulgaristan gibi Balkan ülkelerine de tohum gönderiyoruz. 'Bu kadar önemli mi?' derseniz... Biz bu çeşitleri geliştirmezsek, yani bizim göndermediğimizi düşünün, onların kullanacak çeşitleri yok. Dolayısıyla bu 63 tane çeşit dünyada ekiliş alan olarak 2,5 milyon hektarı buluyor. Yani Konya'nın tüm bitkiler dahil ekiliş alanından daha fazla hitap ettiğimiz yurtdışı alanımız var. Enstitünün 'Uluslararası' adı da buradan geliyor. Bakanlık adına bu programın Türkiye Koordinatörlüğünü yapıyoruz.

img-20150726-wa0007.jpg

Soru-Bu uygulamanın Türkiye'ye ekonomik girdisi var mı?

Bu programdan en fazla faydalanan ülke Türkiye. Bu 62 çeşidin 28'i Türkiye'de geliştirilmiş. Başta Konya olarak biz faydalanıyoruz. Dünyanın her yerinden genetik materyal alıyoruz. En çok faydalandığımız alan bu. Zira genetik kaynak çok önemli. Bütün dünya bu genetik materyali toplama çabasında ve bunun için gen bankaları kurulmuş. Hem de ciddi bütçelerle. Biliyorsunuz, biyolojik kaçakçılığı yapılıyor, böcek kaçakçılığı, tohum kaçakçılığı...  Yani üretimin ana maddesi tohumdur ve tohum dünyanın her yerinde çok önemlidir.

Soru-Tohumda dışa bağımlılığımız var mı?

Bizim buğdaygiller ve baklagillerde hiçbir zaman dışa bağımlılığımız olmadı. Bağımlı olduğumuz nokta ise sebze tohumları idi. Bunların yüzde 85'ini dışarıdan alıyorduk. Ne zamana kadar? 10-12 yıl öncesine kadar. Daha sonra Tarım Bakanlığımızın başlatmış olduğu projeler sonucunda kendi çeşitlerimizi ürettik. Şu andaki rakam, mesela sebze grubunda yüzde 65 yerli tohum kullanıyoruz. Bu çok ciddi bir değişim, dönüşüm demektir. Nasıl geldik bu duruma? AR-GE ile, bizim gibi kuruluşlar ve üniversite işbirliği sonucunda ciddi yol alıp yerli tohum kullanımını artırdık. Hep söylenir ya, AR-GE demek sadece Savunma Sanayii'nde kullanılır demek değildir. Artan dünya nüfusunu beslemek için gereken üretimin yolu tarımdan, tarım ise tohumdan geçiyor. Dolayısıyla ülke olarak tohumu geliştirmemiz lazım, üretimi geliştirmemiz lazım ki, artan nüfusumuzu besleyebilelim. Türkiye sadece kendi nüfusunu beslemiyor bir de her yıl 35 milyon gelen turisti besliyoruz. Artı, yurtdışına yaş sebze ve meyve ihraç ediyoruz.

Soru-Gerek bizim gerekse dünya nüfusunun artışı tohum ve bitki üretimine paralel mi gidiyor?

2050 yılında bugünkü üretimi ikiye katlamamız gerekiyor. Yani, Dünya Tarım Örgütü'nün verilerine göre mevcut üretimi ikiye katlamamız gerekiyor. Bu nasıl olacak? Biz üretim alanlarını artıramıyoruz, hatta küçülüyor. O zaman biz, birim alandan aldığımız verimi yükseltmemiz gerekiyor ki, bu hedefi tutturalım. Yani artan nüfusu doyurabilelim. Biz buna Gıda Güvenliği diyoruz. Gıda arzının sürekli olması ve temini diyoruz.

Soru- Enstitü olarak Gıda Güvenliği için neler yapıyorsunuz?

Daha yüksek verimli daha kaliteli buğday, arpa, mısır, yulaf gibi çeşitler geliştiriyoruz. Bizim görevimiz bu. Islah ve genetik ilerleme de bunun için önemli. Yani birim alandan daha verimli ve daha kaliteli ürünler alabileceğimiz tohumlar geliştirmek ve üretimi artırmak için çalışmalar yapmak en başlıca görevlerimizdendir.

Soru-Üretimi artırmak için ve Kuraklık Bölgesi Konya'da suyu rantabl kullanabilmek adına Enstitü olarak neler yapıyorsunuz?

En önemli çalışmamız doğrudan ekim...  Yani toprağı hiç işlemeden yapılan ekim... Hem topraktaki suyu ve diğer değerli mineralleri kaybetmeden kazanmaya yönelik bir çalışma bu. KOP gibi önemli kurumlarla birlikte ortak çalışmalarımız var. Çiftçiyi bizzat kanalize ediyoruz. Bakanlık da doğrudan ekimi teşvik için yüzde 50 hibe desteğini onayladı.Bu destek de önümüzdeki yıldan itibaren verilmeye başlanacak.

Soru-Konya'da tahıl anlamında en büyük eksiğimiz nedir?

Tahıl anlamında pek bir eksiğimiz yok. Sadece biraz kalite noktasında eksiğimiz var gibi... O da sulak alanlarımızın azlığından kaynaklanıyor diyebiliriz.

Soru-Türkiye olarak kendi buğday ihtiyacımızı karşılıyor muyuz? İthalatımız var mı?

Buğday üretimimiz Türkiye için yeterli ama dışarıdan ithalatımız da var. Neden? Un ve yem sanayicilerimiz dışarıdan buğday ithalatı yapıyorlar. Belki eldeki buğdayın kalitesini yükseltmek adına ama en önemlisi de un ihracatı. Zira Türkiye son 5 yıldır dünyanın un ihracat lideri. Dünyanın her yerine un gönderiyoruz.

Soru-Hayvancılık alanında ne tür çalışmalar yapıyorsunuz?

Küçükbaş hayvancılık koyun keçi gibi hayvan ırkları üzerinde çalışıyoruz. Şimdi keklik üzerinde çalışıyoruz. Tahıla zararlı böcekleri yiyerek beslendiği için kekliği daha çok üretmeye çalışıp doğal ortamına salıyoruz ki, tarıma katkımız olsun. Yani biyolojik mücadele için zararlı canlıyı canlı ile yok etme çalışmamız var. Bir iki ay içinde anaç kekliklerimiz gelecek ve üretime başlayacağız.

Koyun ırkı olarak Hasmer ve Hasak'ı geliştirdik. Bu ırk geliştirme çalışması hayvancılıkta 35 yılı buluyor. Bu ırkların sayısını artırıp çiftçiye kazandırma çalışmalarımız devam ediyor. Yine 'halk elinde ıslah' projemiz var. Çiftçilerimizin kendi sürülerinin olduğu yerde biz ıslah yapıyoruz. Sürüleri tespit edip, çiftçiyi projeye dahil ederek verim ve kaliteyi yükseltmeyi hedefliyoruz. Koyun-Keçi Birlikleri ile ortak çalışmalar yapıyoruz. Bu proje ile 3-10 kilogram canlı ağırlık artışı sağlamışız. Çok ciddi bir sonuç bu.

Ayrıca Konya'da büyükbaş hayvancılık noktasında da ciddi çalışmalar başlatıyoruz. Büyükbaş hayvancılıkta da bir değişim dönüşüm istiyoruz. Yurtdışından kültür ırkı denilen hayvanlar getiriliyor ama bizim koşullarımıza uymakta zorlandıkları için yeterli verim alınamıyor. Yerli bir ırk olan 'Anadolu Esmeri' dediğimiz ırk üzerinde çalışıyoruz. Kalkınma Bakanlığı'na bu projeyi sunduk. KOP İdaresi ile görüştük. Projemiz onaylandı ve Kalkınma Bakanlığı bize 18 milyon lira bütçe verdi. Konya için çok ciddi bir rakam. Büyükbaş'ta tüp bebek uygulaması da yapacağız. Bize verilen bu parayla altyapı, yeni binalar ve laboratuarlar kuracağız. İhalelerimizi yapacağız, projelerimizi çizeceğiz ve ilk kazma yakın zamanda vurulacak. Şu anda 30 büyükbaş hayvanımız var ama bu projeyle birlikte 800 anaç büyükbaş hayvanımız olacak. En son şekliyle ise 2200 civarında büyükbaşa ulaşmayı hedefliyoruz.

Röportaj-M.Ali Elmacı