Big Brother, Biri Bizi Gözetliyor ve Yeni Dinimiz!

Uzun süredir yazmayı düşündüğüm bu yazıyı tespitlerine çok değer verdiğim-İsviçre’de yaşayan ve kendisine bazen İsviçre muhabirim diye takıldığım- arkadaşımın gönderdiği mailden sonra kesin olarak yazma kararına vardım. Muhabirim bu malinde Avrupa’yı kasıp kavuran yarışma çılgınlıklarından bahsediyordu.Bir gün O’nun: “ Big Brother”i biliyor musun? Sualine, Orwel’den mi sözediyorsun diye mukabele ettiğimde, cevabı “Hayır, Avrupa’da yayınlanan bir yarışma programı “olmuştu!.Bu cevapla birlikte aklıma karşı ütopyalar düştü. Ne zamandır karşı ütopyalarda tasavvur edilen yaşamın yavaş yavaş hayata geçtiğini gözlemliyor, dünyanın sonunu insanoğlunun kendisinin hazırladığını çaresizlikle seyrediyorduk. Çoğumuz bunları modernleşme, teknoloji devrimi olarak alkışlıyor, bazılarımızsa bu teknolojik çılgınlığın hayatımızı olumsuz bir şekilde etkileyeceğini düşünüyorduk.Bir zamanlar geleceğin dünyası nasıl olacak diye çok merak eder ve bilim kurgu tarzında kitaplar kitaplığımın baş köşesini işgal ederdi. İşte bu dönemde karşı ütopyalar konusu bir ara gündemimi yoğun bir şekilde meşgul etmişti. Orwell’in “84”ü, Zamyetyin’in “Biz”i, Huxley’in “CesurYeni Dünya”sı, Aytmatov’un “Gün olur asra bedel”ini bir çırpıda okumuştum. Bu romanlar gelecek yaşamların hiç de zannedildiği gibi mutlu olmayacağı bir dünya tasavvuru üzerine kurulur. Şeffaf bir hayat, ama kamusal değil özel hayatların şeffaflaştığı bir hayat vardır karşı ütopyalarda. Her şey gözetlenir, bireyin yaşamı adeta kare kare filme alınır. Bazen “büyük ağabey”dir gözetleyen Orwell’in 84’ündeki gibi, bazen de “Mustapha Mond”dur, Huxley’in Cesur Yeni Dünyasında. İnsanlık düşünce polisi, telescreen, panoptikon gibi kontrol mekanizmalarının altındadır. Evde, okulda, işyerinde, sahanlıkta, koridorda ve asansör duvarlarında yapıştırılmış olan “Büyük Ağabey Seni Gözetliyor” yazıları durumun ne kadar vahim olduğunu gözler önüne sermektedir.Evet Eflatun’un devletini andıran bu toplumu, en zeki ve en bilgili kişi idare etmektedir. Bu en zeki ve en bilgili kişinin yani Big Brother’in, ne zaman doğduğu belli olmadığı gibi, ölmeyeceği de muhakkaktır. Bu dünyada herkesin ruhsuz, korkak ve casus olduğunu; özel hayatın kalmadığını, aile içi bireylerin birbirleriyle ilişkilerinde sevgi ve şevkatin kalktığını, karşı cins ilişkilerinde özlenen sevginin elde edilemediğini görürüz. Bu toplumda aile hayatı yoktur. Bebekler tüplerde imal edildiği için, anne, baba ve kardeş kavramları tamamen önemini yitirmiştir. Hatta bu kelimelerin kullanılması utanç vericidir. Huxley’in kahramanları arasında geçen konuşma bunu çok güzel bir şekilde ifade eder:Bernard Marx, Lenina’ya çocuk emziren bir kadın resmeder ve “Kim bilir ne güzel şeydir anne olmak’ diye hitap ettiğinde Lenina, çocuk doğurma ve emzirme konusunun iğrenç olduğunu söyler. Kadınlık sadece cinselliktir, anne olma hazzı ve işlevi beyinlerden silinmiştir Yeni Dünya’da. Çocukla ana-baba, erkekle kadın arasındaki bütün bağlar kopartılmıştır. Bu dünyada cinsiyet ve cinsellik güdüsü yeni bir formatla sunulmaktadır. Bütün insanlık adeta ümitlerini şans oyunlarına ve yarışmalara bağlamışlardır. Yarışmalar çekilişler halkın afyonlarıdır artık. İnsanlar sıkıntılarını onlarla unutmakta, oyalanmakta, kendinden geçmektedirler. Yarışmalar söz konusu olduğunda, zar-zor okuyup yazabilenler bile büyük bir hafıza gücü gösterebilmektedirler. Bu yarışmaları Bolluk Bakanlığı düzenlemekte ve bu tip yarışmalarda çok küçük meblağlar ödenmektedir. Büyük ikramiyeler ise daima hayali kişilere isabet ettirilmektedir. Yarışmalar daha çok gençlere yönelik bir faaliyet alanıdır. Gençlerin toplumsal üretime katkısı tüketimledir. Çekirdek ailenin mucidi olan Batı dünyası yavaş yavaş çekirdek aileyi de kaybetmektedir. Bu kaybediş sadece Batının değil tüm dünyanın yaşadığı bir gerçektir artık. Medyada yer alan yarışmalar aile olmadan yaşayan hayatların filmedilmesi ve bu yaşam tarzının tüm dünyaya pazarlanmasıdır. Geleceğin dünyasında afazi bir toplum söz konusudur. Düşünce özgürlüğünü yok etmek için, düşüncenin en önemli aracı olan kelimelerin ve kavramların yüklendiği anlamlar değiştirilir; hatta, insanların kelime dağarcıkları kendi icat ettikleri kelimelerle kısırlaştırmakta, dumura uğratılmaktadır.Yeni Dünya’da kelime dağarcığı her gün biraz daha daralmaktadır. Bu daralma ile amaç düşünce suçunun işlenmesini engellemektir. Artık herhangi bir kavram tek bir kelime ile ifade edilmektedir. Her geçen yıl, kelime sayısı biraz daha azalacak ve bu sayede düşünce alanı da daralacaktır. Zamanla dil hakkında bütün bilgiler yok edilmiş olacak ve geçmişte böylece silinecektir. Hatta eskiye ait kavramların yok edilmesiyle birlikte tarihte yok edilecektir. Toplumun hafızası aşama aşama silinecektir. Yeni değerlerin sunulması, topluma kabul ettirilmesi ancak eskiye ait değerlerin yok edilmesi, dumura uğratılması ile gerçekleşeceği için, bir değerler bombardımanına tutulacaktır birey. Ve algı bozukluğuna yol açan bu bombardımanla iyi-kötü, güzel-çirkin, sağlkılı-sağlıksız, gibi farklılıkları ancak kendisine sunulan kadar alabilecektir. Güzellikle çirkinlik arasında hiçbir fark bulunmamaktadır. Ne herhangi bir konuda tecessüs, ne de yaşama zevki... Hayatın diyalektiği ortadan kalkmaktadır. Savaş barıştır, hürriyet esarettir ve cehalet alamettir yeni dünyanın lügatinde. İnsanların yüzyıllardır oluşturdukları geleneksel yaşam tipleri, alışveriş alışkanlıkları yok edilmiştir.Biri Bizi Gözetliyor adlı programın Türk televizyonunda gösterime girmesiyle birlikte bu çılgınlık bizde de başladı ve diğerleriyle devam etti. Televizyon kanallarında en çok reyting alanlar “biri bizi gözetliyor” tarzı programlar! Gözetlenmek isteğimizin bu kadar yoğun olduğunu hiç düşünmemiştim. Röntgencilik bir hastalık değil bir medya tekniğini aldı. Eskinin bütün negatif durumları/değerleri bu günün mesleği halini almaya başladı. Dünyayı tersinden okuyoruz. Geleceğin yönetim biçimi olan Elektronik diktatörlüğün biz sadık kullarının ilk “ikna odaları” bu tip yarışma programları. Bizler de itaatkar köleleriyiz. O saatlerde ayinlerimizi yapmak için yerimizi alıyor ve zap düğmesiyle ibadetlerimize başlıyoruz. Uzun zamandır bu ibadete Türk toplumu da gönüllü olarak katıldı. Görünen o ki artık istesek de istemesek de bu dinin müridleri olma ihtimalimiz yükseliyor. Dinden çıkmak kolay değil, her gün yeni bir yarışma programı!

Önceki ve Sonraki Yazılar