Prof. Dr. Ali Akpınar

Prof. Dr. Ali Akpınar

Benim öğretmenim!

Elbette Öğretmenler Günü kutlaması, yılda bir kere öğretmenlerin hatırlanıp sonra bir yıl unutulması şeklinde olmamalıdır. Öğretmenler, ömür boyu insanlığın unutmaması gereken değerlerdir. Saygı duyulmak, saygı ve dua ilen anılmak onların hakkıdır. Bu konuda bizim kültürümüz Bana bir harf öğretenin kölesi olurum cümlesini şiar edinir.

Büyük İskender ne güzel söyler: Babam beni gökten yere indirdi, hocam beni yerden göğe çıkardı. Yani babam benim ruhlar âleminden yeryüzüne inmeme vesile oldu. Hocam ise, elimden tuttu, süfliyattan ulviyata çıkardı. Tabi ki burada öğretmenin, örencisine ulvî değerleri öğretmesi önemlidir. Zira kötülükleri de insanlara birileri öğretiyor. Onlara öğretmen demesek bile, bugün insanlığın başına bela olanların da bir kısım öğreticilerin tezgâhından geçtiğini söyleyebiliriz.

Bu hususta Bilge Kral ne güzel söyler: Yerdekilerin öğretmeni olabilmek için, göktekilerin öğrencisi olmak gerekir. Yani iyi bir öğretmen olabilmek için, vahiyle irtibatlı olmak, vahiyle beslenmek kaçınılmazdır.

İnsanın hayatında özellikle ilk öğretmeninin ayrı bir yeri vardır. Anne babadan sonra ilk bilgileri aldığı ilkokul öğretmeni, insan üzerinde en kalıcı imzaları atan kişidir. Zira kendisine emanet edilen körpe zihinler tertemiz ve dinçtir. Kirlenmemiştir, silinecek bilgi kırıntılarından berîdir ve ne verilirse alabilecek hem de kalıcı olarak zihinde tutabilecek zindeliğe sahiptir. Zira küçük yaşlarda öğrenme, yazının taşa kazınması gibidir. O ne silinir ve ne de unutulur. Onun için, kişinin hayatında kalıcı izler bırakan ilk okul öğretmenlerine büyük görevler düşmektedir.

Bu söylediklerim, beş yıl kendisinden istifade ettiğim benim rahmetli ilkokul öğretmenim için de geçerlidir. Kendisi iyi yetişmiş donanımlı bir insandı ve bizim gözümüzde çok büyük ve değerliydi. Bize göre o, her şeyi bilir ve her iş elinden gelirdi. Elliden fazla tertemiz sabî ona emanet edilmiştik. O da bizi beş yıl boyunca ilmik ilmik işledi.

Disiplinli idi. Öğrencilerine karşı tatlı sertti. Babacandı. Ondan hem çekinirdik, hem de ona güvenirdik. Yazısı güzeldi, el yazısını tebeşirle iyi yazardı. İyi resim yapardı. Mandolin çalardı. Türkü de söylerdi, ilahî de. Mehter marşlarından Gafil ne bilir neşveyü pür diye başlayan marş kırk beş yıldır hafızamda ve kulaklarımda onun sesiyle çınlar. Yaralananlara ilk müdahaleyi maharetle yapardı. Yüzü yanan bir arkadaşımızı, sınıfta günlerce pansuman ettiğini hatırlarım. Okuldan eve bisikletle yahut yürüyerek gider gelirdi. O zaman öyle herkesin arabası falan yoktu.

Dinî şuur verdiğini söyleyemem. Keşke verebilseydi! Zira bütün çocuklar ilkokul öğretmenlerinin elinden geçiyor ve çok kalıcı şeyler alıyor. Keşke ilkokul öğretmenlerimiz, kendilerine emanet edilen o çocuklara temel değerlerimizi, insanlık suçu büyük günahları etkili ve kalıcı bir şekilde öğretebilseler. Belki o zaman toplumun başına bela olan bu kadar vurguncu, tefeci, soyguncu, hırsız, ırz-namus düşmanı, katil-terörist yetişmezdi. Zira onların hepsi bir ilkokuldan, bir öğretmenin elinden geçiyor.

Cuma gecelerinde mahallemizin mescidinde onu gördüğümde ne kadar mutlu olurdum. Keşke vakit namazlarında da onu namaz kılarken görseydim! Son sınıfta, herkes hangi okula gideceğini söylerken ve bunun için bir takım imtihanlara girerken ben, benim babam beni hafız-hoca yapacakmış dediğimde, hoca olup köy köy, kapı kapı dolanıp buğday toplayacaksın diyerek beni mahcup edişini de unutamam. Allah’a hamdolsun biz, hoca olduk ne köy köy ne de kapı kapı dolaştık. Elbette o, kendine göre benim iyiliğimi düşünüyordu. Zira o günlerde, din eğitimi veren ve alanlara aşağılayıcı bir tavırla bakılırdı.

Ahirete irtihal eden tüm öğretmenlerimize, tüm hayır erlerine Yüce Rabbimden rahmet niyaz ederim.

                                       

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.