Bel Fıtığı 0.533.68…..

Konya’nın çevre yollarında şöyle bir gezinti yaparsanız, hatta bazı ilçelere giderseniz yollarda bir yazı görürsünüz: “Bel Fıtığı 0533….”.

Türkiye’de sağlık, çok suiistimal edilebilen bir alandır. Ülkemizin her tarafında eşit ve ulaşılabilir bir sağlık hizmetinin devamlı yapıldığını, insanların kolayca hekime ulaşabildiğini henüz yeterince söyleyemiyoruz. Gerçi son yıllarda çok önemli çalışmalar yapılıyor ve açıkçası gelecekte sağlıkla ilgili iyimser olmak mümkün, ama bugün itibarıyla sorunlar çözülebilmiş de değildir. Ancak sağlıkla ilgili olarak yerlerde de sürünmüyoruz.

Toplum olarak sağlık konusunda yeterli bilince sahip olmadığımız, zaman zaman televizyonlara yansıyan örneklerden de görülebiliyor. Kulaktan dolma alışkanlıklarımızı terk edebilmiş değiliz. Komşunun, eş, dost akraba vs.nin tarifine göre sağlık sorunlarımızı halletmeye çalışıyoruz. Bunun sonucu olarak ta iyileşmek yerine, durumu daha da sıkıntılı hale getirebiliyoruz.

Türkiye’de bazı konular vardır ki, hemen herkes her gün rastladığı bazı sorunları hiç dile getirmez. Bu sorunları dile getirmek, çözüm aramak, sanki vatandaşımızın görevi değilmiş gibi davranır. Bu durum da bir müddet sonra adam sendeciliğe neden olur ve sıradan bir olay haline geliverir. İşte bunlardan biri de yukarıda bahsettiğim, neredeyse her taşın üzerine sprey boya ile yazılan yazıdır.

Önceki gün bir dostumun cenaze namazı için, Bozkır’a gittim. Karaman yolundan başlayarak belli noktalarda, kayaların üzerine, kanaletlere ve sulama ekipmanlarına “Bel fıtığı 0533….” diye bir ibare yazılmış. Konya, Türkiye’nin sayılı büyük kentlerinde biri ve yollarında bu türden yazılar var. Acaba bel fıtığından rahatsız olan insanlar nüfusun önemli bir kısmını mı teşkil ediyor? Acaba bel fıtığı gerçekten hastanelerde tedavi edilemeyen bir hastalık mıdır? Ya da bu işin ilmini öğrenmiş olan beyin cerrahları mı beceriksiz midir? Yoksa halkımız bu şekilde telefon bırakan insanlara giderek şifa mı buluyorlar? Bu soruları kendime sormadan edemedim.

Dedik ya sağlık konusu ülkemizde suiistimal ediliyor. İşte buna en önemli örneklerinden birdir bel fıtığı tedavicilerinin yazıları. Halk arasında şöyle bir kanaat vardır. Sürünerek gitti ama yürüyerek döndü diye. İnsanları oldukça etkileyen bu inanışlar, sağlık konusundaki bilinçsizlikle birleşince, çok daha sıkıntılı bir hal alıyor.

Bu örneği bazı bitkisel ilaçlarla çoğaltmak mümkündür. Bir bakarsınız, aktarlarda satılan otlar her derde devadır. Kelliğe, basura, kabızlığa, kalbe, şekere vesaire vesaire her derde devadır. Yani bu otlardan alıp bunların sularını içen insan adeta yeniden doğar. Şunu hemen belirtmeliyim ki bu tür konular, oldukça fazla miktarda suiistimal edilmektedir. Evet, bitkiler tedavinin çok önemli bir yerini teşkil ederler. Hatta Fitoterapi isminde bir bilim dalı vardır ve tıbbi etki gösteren bitkilerle ilgilenir. Fakat, bitkiler böyle ulu orta uzmanı olmayan kişiler tarafından satılacak masum şeyler değildir. Kimya sanayisi ilerlemeden önce ilaçlar bitkilerden imal edilirdi. Şimdilerde teknoloji ilerledi, bitkilerle ilgili bilgilerimiz daha da gelişti. Bu alanda uzmanlar yetiştirilmeye başlandı.

Bitkilerin içerisinde kimyasal maddelerin bulunduğu ve bunların kesinlikle zararsız olmadığı mutlaka herkes tarafından bilinmelidir.

Burada halkımıza büyük iş düşüyor. Sağlık sorunları öyle bir telefon bilgisi ile çözülmez, işin ehli olmayan kimselerden tedavi önerileri ile de halledilmez. Sağlık sorunlarımız, bu konuda yetişmiş, hekimlerle ve eczacılarla çözülebilir.

Son olarak ta şehrin bu konudaki yetkililerine bir çift sözüm var: Hiç dikkatinizi çekmez mi böyle yazılar? Konyamız’ın imajına yakışıyor mu acaba bu yazılar?

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum