Beka-adalet ikileminde devlet refleksi ve fetö terör örgütü (2)

17-25 Aralık 2013’le siyasal gündemimize giren FETÖ Terör Örgütü, 15 Temmuz 2016’da Küresel Aklın operasyonel bir aracı olarak milletin hafızasına kaydedildiğini, dini c(ı)emaat olarak çıktığı yolda, modern bir kült örgüt olarak kullanım ömrünü tamamlayarak bağrından çıktığı, güç devşirdiği, kurtarıcılığına soyunduğu milletine ihanet ederek, silah sıkarak, küresel aklın taşeronu olarak etiketlenerek, tarihteki yerini bütün negatif tanımlamaları ile aldığını geçen haftaki yazımızda sizlerle paylaşmıştık.

Geçen haftaki yazımız için tıklayınız…

https://www.memleket.com.tr/devlet-refleksi-ve-feto-teror-orgutu-23146yy.htm

Bu haftaki yazımız, 17-25 Aralık ile başlayıp 15 Temmuz Gecesine kadar uzanan 2.5 yıllık zaman zarfındaki devlet refleksleri üzerine olacaktır.

Devlet refleksimiz için söylenebilecek ilk şey, ilk yerleşik imparatorluğumuz Selçuklu’da ilk örneklerini gördüğümüz, Melikşah-Nizamulk tarafından kodlanmış, kadim tarihimizden beslenen devlet reflekslerine uygun bir refleks gerçekleştirildiğidir. Gerek 17-25 Aralık 2013’te gerekse 15 Temmuzda devlet refleksleri kadim Türk devlet geleneğine uygun reflekslerdir. Tabi ki modern ulus devlet refleksleri ile de uyumludur.

17-25 Aralıkta FETÖ Terör Örgütü az çok legal görünümlü ‘gerçekte illegalitenin alasıdır’ bir çizgide operasyon yaptığı için devletin refleksleri de legal bir çizgide kaldı. Devletin Bank Asya’ya doğrudan kapatmaya hatta el koymaya gücü olmasına rağmen TMSF kontrolüne alması 2015 Şubatında ancak uzun bir hukuki süreçten sonra mümkün olmuştur. Yine aynı dönemde FETÖ Terör Örgütü kontrolündeki dernek, sendika, vakıf, okul gibi kurumlara legal çizgi terkedilerek doğrudan herhangi bir operasyon yapılmamıştır. Hatta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı 2014 yılında İslamcı gelenek için anlamlı bir günde 28 Şubatta, tehdit eden TUSKON Başkanı Rıza Nur Meral hakkında ancak 18 Ağustos 2016 da tutuklama kararı çıkarılabilmiştir.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘altı ibadet, ortası ticaret, üstü ihanet…’ olarak tanımlaması aslında devlet refleksinin yol haritasını vermektedir. Devlet, altı ibadet dediği FETÖ Terör Örgütüne meşruiyet alanı inşa eden ve gerçek yüzünü maskeleyen alt yapısına mudahelede bulunmayarak ‘siz ibadetinizle meşgul olun, gençlik faaliyeti yürütün, öğrenci evleri açın,  ancak üst yapının hain emellerini de farkedin.’ Demekte idi. Ama farkedemediler. FETÖ Terör Örgütünün ara kademesini oluşturan ticaret ve siyaset ile uğraşan kesimlerine de devlet mudahele etmedi. Sendika kurmasına, partileşmesine, ticari faaliyetlerine musade etti. Hatırlayın ‘Kurun partinizi çıkın karşıma’ meydan okumasını… Ancak Terör Örgütünün orta kademesini, belkemiğini oluşturan bu bölümü de üstte yeralan ihanet yapısı ile arasına mesafe koyamadı. Cumhurbaşkanını doğrudan tehdit eden TUSKON gibi yapılara bile tahammül edildi.

‘Üstü ihanet’ olarak tanımlanmış bölümle ilgili olarak modern ulus devletlerde göremeyeceğimiz ancak Türk Devlet Geleneğinin kodlarında saklı olan bir ilkenin kaim olduğunu görüyoruz. Üst yapı hain olarak etiketlenmişti ve bizim devlet geleneğimizde hainin cezası sürgün’ dür. Üst yapıya yönelik Devlet kendisini tehdit etme cüretkarlığında bulunan hainlere yine Cumhurbaşkanının şahsında tepkisini göstermişti ‘….Dershaneleri kapatırsanız sizin için iyi olmaz' diyen hainlere Cumhurbaşkanımız  'Hadi oradan, defolun' dedi, bunları kapı dışarı etti.".’ Ancak 15 Temmuz darbe- ihanet gecesi…

Devlet reflekslerinin sertleşmesi 15 Temmuz 2016 işgal olarak nitelenebilecek darbe gecesinden sonra mümkün olabilmiştir. Modern devlet teorisi, devleti şiddet kullanma meşruiyetine sahip tek legal yapı olarak tanımlar. Devlet, 15 Temmuz gecesi kendi varlığına yönelik terörize kalkışma sonrasında ancak normal devlet tepkilerini verebilmiştir. Cumhurbaşkanının uçağına roket kilitleyebilen, masum halka silah çekebilen, camiyi meclisi bombalayabilen bir terör örgütünden bahsediyoruz. Kendisine ve halkına silah doğrultan, üstelik küresel güçlerle işbirliği içinde bulunduğu açık olan bir terör örgütüne karşı devlet refleksi, terör örgütü ile doğrudan ilişki içinde olanların yargılanması, dolaylı ilişki içinde olanların memuriyet görevlerinden ihracı çerçevesinde yapılandırılmıştır.  Modern ulus devlet refleksleri ile karşılaştırıldığında çok mutedil bir refleks olduğu söylenebilse de bu refleks, Kadim Türk Devlet refleksleri ile uyumludur. 31 Mart vakasında, II. Abdulhamid’in kendisini devirmeye gelenlere yönelik engelleyici gücü olmasına rağmen silah kullanmaktan imtina ettiğini hatırladığımızda 15 Temmuz Devlet refleksinin tarihi geleneğe uygun olduğunu söyleyebiliriz.  Ancak bir farkla millet ilk kez oyuna 15 Temmuzda doğrudan müdahil olmuştur ve oyunu bozmuştur, devleti aşan bir insiyatif sergilemiştir. Millet artık denklemde yeni bir unsurdur ve devlete operasyon yapmak isteyenler millet faktörünü artık dikkate almak zorundadır.

Ahir kelam;

  1. FETÖ Terör Örgütüne karşı Devlet refleksi, Türk Devlet geleneğine ve reflekslerine uygundur.
  2.  FETÖ Terör Örgütüne karşı Devlet refleksimiz legal çizgiyi muhafaza etmeye çalışmıştır.
  3. FETÖ Terör Örgütüne karşı Devlet refleksimiz modern ulus devlet refleksine göre daha mutedildir. Modern Devlet şiddet kullanma tekeline karşı saldırılara karşı çok hassastır. Saldırının yurtdışı destekli olması halinde bu hassasiyet çok daha üst seviyelere yükselir. Devletlerin beka kaygısı, modern ulus devlet reflekslerinde belirleyicidir. Bizim tarihi tecrübemizde ise adalet ve merhamet duyguları beka kaygısının önündedir.

Devletimiz, 15 Temmuzda adalet duygusu ile beka kaygısı arasında bir salınım içinde refleks göstermektedir. Devletin Dualite Yasası da bu herhalde…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.