Doç. Dr. Murat Kayacan

Doç. Dr. Murat Kayacan

Bayrak

T. Jeremy Gunn’ın Din Özgürlüğü ve Laisite adlı eseri Liberte Yayınlarından Atilla Yayla editörlüğünde yayınlandı. Bu yazıda, söz konusu eserden “Amerika’da bayrak konusuna dair ilginç bulduğum kısımlardan” aktarımlarda bulunacağım. Ayrıca onlara ilişkin Türkiye’deki birkaç paralelliğe de dolaylı ya da doğrudan işaret edeceğim.

Kitapta belirtildiğine göre, İspanya-Amerika Savaşı (1898) sonrası “bayrak kültü” Amerika’da belirgin hale geldi. Bunun nedenleri arasında sivil kurumların yürüttüğü bayrağı yüceltme kampanyaları da gösterilmektedir. Bu kurumlardan en önemlisi İç Savaş gazilerinin derneği olan Cumhuriyet Ordusudur. Bu dernek bayraklar dağıtmış, bayrakların okul semalarında dalgalanmasını sağlayacak kanun tekliflerinde bulunmuş ve kiliseleri bayrak asmaya yöneltmiştir.

ABD’de öğrencilerin ezberleyeceği milliyetçi bir ilmihal yazan Albay George T. Balch’ın (1828-1894) “Bayrak selamıyla neyi kastediyoruz?” sorusuna cevabı şöyle: “(…) Amerikan ilkeleri, Amerikan dili ve Amerikan Bayrağı diğer her şeyin üstünde olmalıdır ve sonra da selamı şu sözlerle bitiririz: Tek ülke, tek dil ve tek bayrak.” 1898’den sonra –Balch görememiş de olsa- artık birçok okulun bayrak direği vardı ve çocuklar bayrağa bağlılık yemini okuyarak okula başlar oldular. Toplu halde ezberden söylenen metnin kolları dümdüz uzatmak suretiyle birlikte tören havasında okunmasına dini inançları sebebiyle karşı olan kimselere yurtsever olmama damgası vurlmuştur. Çocuklar okullardan uzaklaştırılmış, yetişkinler ise tutuklanmış ve çeteler tarafından fiziki saldırılara maruz bırakılmıştır. ABD’de 14 Haziran 1916’dan beri Milli Bayrak Günü olarak kutlanmaktadır.

Fransız Devrimi sırasında olduğu gibi Amerika’da da yeminlere ve taahhütlere karşı olanlar vardı. Bunlar sadakat beyanını gerekli kılan devlet tedbirlerinden ötürü zorda kalmış ve sonuçta böylelerini cezalandıran kitlesel şiddetin de kurbanı olmuşlardır. “Bayrak selamlama törenine yönelik dinsel muhalefet muhtemelen törenin kendisi kadar eskidir.” 1918 Amerikasında bayrağa bağlılık yeminine muhalif olan küçük dini gruplar, legal ve extra-legal saldırıların mağduru oldular. Mennonite, Jehovit, Elijah Voice Society ve Church of God üyesi bazı kişiler, putperestlik olduğuna inandıklarından dolayı yemin etmeyi reddetmişlerdir. Bunlar yasanın ve halk muhalefetinin baskısını hissetmişlerdir. Bu gruplara yapılan saldırıların kayıtları tam olarak tutulmamıştır, çünkü pek az mümkün legal çare vardır. Hem dindar muhalifleri kovuşturan resmi görevlilere hem de dindar muhaliflere yönelen çete saldırılarına karşı koruma sağlamaya yarayacak etkili bir federal yasa veya tanınmış anayasal bir hak yoktur. Bayrağın baskın bir milli sembol olarak ortaya çıkması heyecanlı vatanperver duygularla başlamış fakat çok geçmeden resmi törenlere dönüşmüştür.

1920’lerde ırkçı örgüt Ku Klux Klan Washington’un Pennsylvania Bulvarı’nda ve diğer kentlerde Amerikan bayrağıyla rahatsız edilmeden gösteri yaparken, Yehova Şahitleri Tanrılarına münacaatta bulunmaktan ve Amerika bayrağı adına yemin etmenin bir tür puta tapınma olduğuna inanmalarından ve 1930’lu yıllar boyunca yemin etmeyi reddetmekten dolayı zulme maruz kalmaktaydılar. Hatta evlerinde ve Kingodom Hall’de Adolf Hitler’in resimlerini bulundurduklarına dair saçma söylentiler dolaşmaya başladı. Yahova Şahitlerinin Hitler’e sadakat yemini etmeyi reddetmelerinden dolayı Nazi Almanyası’nda işkencelere maruz kalmış olmaları, bayrağa bağlılık yemini etmeyi reddetmeleri nedeniyle kendilerine saldıran vatansever kalabalıkların dikkatlerinden kaçmış gözüküyordu. Nitekim Nebraska’da bir Yahova Şahidi evinden alınıp hadım edildi. Little Rock’ta (Arkansas) “tüfek, sopa ve tornavidalarla silahlanmış” bir grup işçi “…bulabildikleri tüm Yahova Şahitlerini acımasızca tartaklamış”, iki Şahide ateş edilmiş dördü de hastanelik edilmişti. Bunlar olurken polis mağdurlara değil, saldırgan gruba yardım etmişti.

Peki, bunların bizle ne alakası var? Türkiye’de bayrak konusunu bu kadar abartan mı var? Bu iki soruya Hürriyet’in eski yazarı Emin Çölaşan’ın "Ulusal bayramlarda camilere de bayrak asılsın!" sözlerini hatırlatarak ve kimilerinin diline pelesenk ettiği Arif Nihat Asya’nın Bayrak adlı şiirinden bir dörtlük aktararak yanıt vermekle yetinmiş olalım:

Sana benim gözümle bakmayanın

mezarını kazacağım.

Seni selamlamadan uçan kuşun

yuvasını bozacağım.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum