Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

Batı ve İslam karşıtlığı

Avrupa’da Müslüman göçmenler, kendilerine teşekkür edilmesi gerekirken, bir takım şovenist gruplar tarafından ırkçı ve ayrımcı saldırılara maruz kalıyorlar. Gittikçe Almanya ve Fransa gibi ülkelerde ırkçılık ve İslam karşıtlığı bilinçli olarak yükseltiliyor. Her hafta mutat veçhile yürüyüşler ve toplantılar yapılıyor. Müslümanların camileri ve iş yerleri kundaklanıyor ve saldırılar düzenleniyor.

Bütün bunlar, Avrupa değerlerinden bahsedilen ülkelerde yaşanıyor.

 İnsanî değerleri yüceltmekle ünlü Batı uygarlığı, bugün, bütün bu değerlerden uzaklaşarak; hoşgörüye karşılık fanatizme, genişliğe karşılık darlığa, farklı din ve ırklara nefret etmeye kayıyor. Dün ötekini tanıma, tahammül ve saygı göstermeyi savunurken, bugün tam aksi bir istikamette politik davranış ve tutumlar sergileniyor. Bunun en açık örneği, bazı Batı toplumlarında Hz. Peygamber’e karşı çirkin karikatürlerle tezyif etme girişimlerinin “özgürlük” adı altında işlenmiş olmasıdır. Danimarka ve Fransa gibi ülkelerde karikatür krizi şeklinde ortaya çıkan ve doğrudan Hz. Peygamberin şahsını hedef alan görüntülü-sesli ve yazılı hakaret biçimleri biz Müslümanları derinden yaralıyor.

Bilindiği gibi Batı’da 11 Eylül saldırılarıyla birlikte İslamofobi güç kazanmıştı. 2006 yılından itibaren ise blog ve ağlarda güçlenen batının İslam ve yabancı düşmanlığı üzerinden yürüttüğü ırkçı söylemi uzun süredir seçim meydanlarında dile gelmeye ve de oy getirmeye başladı. Bu yaklaşım biçimi git gide Avrupa siyasetinde daha çok taraftar buldu.

Öte yandan Charlie Hebdo dergisine yapılan saldırı ve Paris’teki diğer saldırılardan sonra, İslam karşıtlığı gittikçe tavan yapmaya başladı. Bu konuda Batılı bazı ırkçı söylemi benimseyen siyasetçiler halkı kışkırtıyor.

Marine Le Pen, Müslümanların Fransız sokaklarına taşan namaz görüntülerinden hareketle, ülkesini Nazi işgaline benzetiyor. Bu sebeple de Suriye’li göçmenlerin ülkesine girmesini yasaklamayı savunmakla birlikte verdiği demeçlerde ve taraftarlarına yaptığı konuşmalarda helal et satışına yasak getirilmesini de istiyor.

İslam karşıtlığıyla bilinen Hollanda’lı siyasetçi Geert Wilders, mukaddes Kitabımız Kur’an-ı Kerim’i bir terör ve nefret kitabı olarak nitelendiriyor, o da kendi ülkesi de dâhil tüm Avrupa ülkelerinden Müslümanların çıkarılıp kovulmasını savunuyor.

 Bir başka ırkçı söylem de İtalya’dan yükseliyor. İtalya’nın Kuzey Ligi Partisi lideri Matteo Salvini, ülkesinde bulunan göçmenlerle kendi vatandaşlarının aynı otobüste seyahat etmesinin yasaklanmasını savunuyor. Hatta trenlerde yerli ve yabancılara ait ayrı vagonlardan söz ediyor. Bu zihniyet bir defa daha cahiliyenin hortladığını gösteriyor.

Avusturalya başbakanı Tony Abbott ise,  açıkça “Batı kültürünün İslam kültüründen üstün olduğunu” dile getirmenin utanılacak bir hareket olmadığını söyleyebiliyor.

 2016 ABD başkanlık seçimlerinde favori aday olarak gösterilen Cumhuriyetçi Partinin lideri Donald Trump ise, nefret suçu işleyerek, ülkeye göçmen ya da turist olarak hiçbir Müslümanın kabul edilmemesi gerektiğini ileri sürüyor. Bu listeye başkalarını da dâhil etmek mümkündür.

Bugün yapılması gereken nasıl ki dünyada antisemitizmle ilgili uluslararası yasalar çıkarılmışsa, İslamofobi alanında da aynı şekilde yasaların çıkarılması için mücadele edilmesi gerekiyor.  Bununla birlikte İslam karşıtlığı yapan çevrelerin bu saldırılarına aynısıyla karşılık vermek, İslam’ın mı yoksa onların emellerine mi hizmet eder? Dünya Müslümanları olarak bunun da hesabını kitabını iyi yapmamız gerekmektedir, diye düşünüyorum.  

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.