Başbakan Yıldırım: (2)

Başbakan Yıldırım: (2)

"Başkanlık açıklaması küresel anlamda bir spekülasyona meydan vermez, aksine daha da olumlu algı oluşturur"- "Başkanlık sisteminin en önemli esprisi 'sürekli tek başına iktidar'dır" - "(Başkanlık sistemi) En büyük yapısal reform. İstikrarı ilelebet kalıcı

İSTANBUL (AA) - Başbakan Binali Yıldırım, başkanlık sisteminin Türkiye ekonomisine olumlu katkı yapacağını belirterek, "Başkanlık açıklaması küresel anlamda bir spekülasyona meydan vermez, aksine daha da olumlu algı oluşturur. Çünkü başkanlık istikrar demek." dedi.

Yıldırım, Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli ve Maliye Bakanı Naci Ağbal'ın da katılımıyla Dolmabahçe Çalışma Ofisi’nde gazetelerin ekonomi müdürleriyle bir araya gelerek, soruları cevapladı.

Başkanlık sisteminin en önemli esprisini "sürekli tek başına iktidar" olarak niteleyen Yıldırım, "Yapı öyle kurulmalı. Böyle olunca, şu anda tek başına iktidar yok mu? diye sorabilirsin. Var şu anda. Bir şikayetimiz yok ama ömür boyu böyle olacak diye bir şey yok. Türkiye, sürekli tek başına iktidar üretmezse sorunlarını çözemez." diye konuştu.

Yıldırım, Türkiye'nin çok kritik bir bölgede durduğunu, birliğini ve beraberliğini muhafaza etmesi için güçlü siyasi iradeye ve güçlü siyasi iktidara ihtiyacının bulunduğunu aktararak, "Bugün bunu AK Parti sağlıyor. Daha önümüzdeki 10 sene de evvelallah sağlar ama devletler için 10 sene bir şey değil ki... Çok büyük bir zaman çerçevesinde olayı düşünmek lazım. Türkiye’de mutlaka istikrar üreten, güçlü siyasi irade getiren bir iktidar olması lazım. Bu da başkanlık sistemi." ifadelerini kullandı.

"Başkanlık sistemi yapısal reform olarak düşünülebilir mi?" sorusuna ilişkin Yıldırım, şunları kaydetti:

"Gayet tabii... En büyük yapısal reform. İstikrarı ilelebet kalıcı hale getirir. Şimdi başkanlığa karşı çıkmanın mantığı ne? Özgüven eksikliği. Biz kazanamayız, AK Parti kazanır. Sen de çalış kardeşim. AK Parti beceremezse sen kazan. Öyle mi? Yani bugüne göre hesap yapmanın bir mantığı yok. Bakıyorsun Amerika'da bir Cumhuriyetçiler kazanıyor, sonra kaybediyor 2-3 dönem başkası kazanıyor, sonra beriki kazanıyor. Böyle gidiyor ama her seferinde ülke kazanıyor.

İtalya yıllarca debelendi, debelendi, debelendi sonra daha basit bir çözüm buldu; 'Yüzde 40’ı bulan iktidar' dedi. Milletin ne verdiğine bakmıyor. Çıtayı koydu yüzde 40’a, yüzde 40 aldın mı kardeşim çıkarsın. O da bir yöntem. Ekonomide tabiatıyla güçlü iktidar, güçlü siyasi irade olunca karar alma süreçleri kısalacak, dolayısıyla ekonomik konular da beklemeye gelmez. Ekonomide zaman kaybı para kaybıyla aynı şeydir. Geç aldığın her karar bir maliyet getiriyor. Bu maliyet bazen o kadar büyür ki sonradan aldığımız para o zararı karşılamayabilir."


- "Başkanlık açıklaması spekülasyona meydan vermez"


Başkanlık sistemine ilişkin tasarının Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne (TBMM) gelmesi halinde dolarda görülebilecek spekülatif hareketlere ilişkin bir soru üzerine Yıldırım, "Her şeyi getirip dolara bağlamanın bir anlamı yok. Dolar yükseldi, alçaldı… Piyasa şartları neyi gerektiriyorsa o olacak. Yani çıkıyor, iniyor. Spekülatif algılar oluşturuluyor. Bakınız biz 15 Temmuz'u yaşadık. Ekonomik parametrelerdeki değişim herhangi bir olay nedeniyle mesela Brexit'teki olay gibi oldu. Sterlin orada yüzde 20 değer kaybetmişti, orada başka bir sistem mi konuşuluyor? Avro keza kaybetti. Yani başkanlık açıklaması küresel anlamda bir spekülasyona meydan vermez, aksine daha da olumlu algı oluşturur. Çünkü başkanlık istikrar demek. Ha, kafanızda başkanlıktan başka bir şey anlıyorsanız o ayrı. Ona yapacak bir şey yok. O algıyı düzeltmek de bizim görevimiz." cevabını verdi.


- "Kamuda herkes büyük şehirlerde olmak istiyor"


Kamuda personel sayısının gerektiğinden biraz fazla olduğunu belirten Yıldırım, "Ben samimiyetle söylüyorum. Adam azaltmak için darbe yapılmaz. İşin özü şu; kamuda tabii ki personelimiz arttı. Bizim iktidarımız döneminde sadece 507 bin öğretmen aldık. Polis, hakim, sağlık personeli aldık." diye konuştu.

Yıldırım, nüfus artışına oranla kamudaki sayının daha fazla olduğunu kaydederek, şöyle devam etti:

"Açığa alınan, memuriyetten çıkarılan öğretmenleri de saysanız toplamda bana verilen bilgiye göre 40 bin öğretmen fazlamız var ama dağılımda sorun var. Niye? Herkes büyük şehirlerde olmak istiyor. Eş durumu, evine yakın yerde görev yapmak istiyor. Dolayısıyla böyle bir dengesizlik var. Aynı şeyi doktorlar için söyleyemeyiz. Ama orada da dengesiz dağılım olduğu muhakkak gerçek. Büyük şehirlerdeki hastanelerde daha çok doktor var, Anadolu'daki hastanelerde daha az var.

Şimdi o yüzden eksiklik yaşanmaması alınan tedbirlerden kaynaklanıyor. Mesela Erzincan’da öğretmen eksiği doğmuş bu şeyden dolayı. 'Ne yaptınız? Nasıl hallettiniz?' dedim. Milli Eğitim Müdürü dedi ki; 'Çağırdım bütün öğretmenleri, haftada 15 saat ders veriyorlardı. 20 saat verir misiniz? dedim. Hepsi memnuniyetle dedi. Kabul ettiler ve hiç açığımız kalmadı.' İdareciler aslında isteseler çözüm üretebiliyorlar."

Bu tip şeylere çözüm üretilebilindiğinin altını çizen Yıldırım, "Bunu askerlerde de ürettik başka şeylerde de, devletin işi kalmaz. Yani bir şekilde çözüm mutlaka bulunur. Açığa alınan, atılanlar, memuriyetten çıkarılanlara itiraz mekanizması başlattık. İşin sonunda eğer gerekli özen göstermeden işlem yapılmış olanlar varsa bunlar mutlaka düzelecek." bilgisini verdi.


- "Adeta bir kurtuluş savaşı vermişsiniz, tereddütler oluşması normaldir"


Başbakan Yıldırım, büyüme hedefinin 2017 yılında yüzde 4,4, 2018 ve 2019 yıllarında ise yüzde 5 olduğunu anımsatarak, "Eğer küresel ezber bozan bir gelişme olmazsa, bunları mütevazı görüyorum. Hedefimiz bunların da üzerine çıkmak. Bunu nasıl sağlayacağız? Bunu sağlamanın bir kaç yolu var." şeklinde konuştu.

Finansal erişimi kolaylaştıracaklarını ve tedbirler alacaklarını vurgulayan Yıldırım, şunları kaydetti:

"Politika faizi ile piyasa faizi arasındaki makası daraltacağız. Dolayısıyla bir yandan da indirmeye devam edeceğiz. Küresel gelişmeler bu konuda bizi farklı bir durumla karşı karşıya bırakırsa onu saymıyorum. Normal şartlarda bunu başaracak altyapımız var. Sermaye yeterlilik oranları bakımından bir sıkıntımız yok. Bütçe açığı, cari açık ve kamu borcu açısından bir sıkıntımız yok. Dolayısıyla bütün şartlar yerinde. Sadece psikolojik bir algı...

Somut göstergelerde hiçbir şey yok. Soyut göstergeler var. Soyut göstergeler de konjonktüreldir, gelir geçer. Kolay değil büyük bir darbe geçirmişsizsiniz, bir ülkeyi dipten almışsınız. Adeta bir kurtuluş savaşı vermişsiniz, tereddütler oluşması normaldir. Sürekli de ne idiği belli olmayan kaynaklar 'darbe olacak, tekrar geliyorlar' gibi kafa karıştırıcı şeyler söylüyor. Türkiye'de olumsuzluklar, dış kaynak başta olmak üzere pompalanıyor. Maalesef acı olan şu ki, o kaynaklara bilgi üretimi de Türkiye'den. Bunu önemseyin arkadaşlar, Türkiye'den besleme yapıyorlar."


- "Çok az ülkenin yaptığı işi yaparsanız kazanırsınız"


Herkesin yaptığı işin yapılmaya devam edildiğinde, rekabette geride kalınacağına işaret eden Yıldırım, "Çok az ülkenin yaptığı işi yaparsanız kazanırsınız. Biz bunu yapacak altyapıya şu anda sahibiz. İnsan kaynağı, teknoloji ve tecrübe olarak sahibiz. Bizim özel sektörümüz her şeyi yapar. Bunlardan biri, savunma sanayidir. Bir diğeri, bilişimdir. Bir başka alan, petro-kimya sektörüdür. Bir başka sektör, lojistiktir. Bunlar daha da artırılabilir. Otomotiv de yol aldı, gidiyor." şeklinde konuştu.

Yıldırım, otomotivle ilgili meselenin, araba yapma meselesi olmadığını vurgulayarak, "Ekonomik ölçekten bahsedeceğiz. Araba yapar Türkiye, en alasını yapar. Ankara'da küçük bir iş yeri havaya kalkan, dans eden, yere oturan araba yapıyor. Bunu yapan adam arabayı yapamaz mı?" ifadelerini kullandı.

Katma değeri yüksek ticari mallar üretme hususunda markalaşmanın önemine dikkati çeken Yıldırım, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Biz 1960'da da araba yaptık. Anadol yaptık. Dünyanın uçaktan haberi yokken uçak yaptık. O dönem tek parti iktidarının maalesef... Adamı rakip gördüler. Biraz sivri dilli diye, iktidara ileri geri laf söylüyor diye canına okumuşlar. Siparişlerini iptal ettirmişler, fabrikalarını kapatmışlar. O gün aynı hızda yol alsaydık, dünyanın en gelişmiş uçaklarını biz yapacaktık. Çünkü o zaman doğru düzgün uçak yapan yok. Hollanda, başka ülkeler sipariş vermiş. O yüzden bizim alan problemimiz yok. Üretim problemimiz yok. Bizim tek problemimiz; düzenlemelerin sahaya inmesinde ve uygulanmasında hala zaman kayıplarımız var. Süreçleri mutlaka hızlandırmamız lazım. Aradaki zaman kayıplarını ortadan kaldırmamız lazım. Uygulamayı düzenlemeyle, eş zamanlı olarak hayata geçirmemiz lazım. Hükümet olarak buna gayret edeceğiz. Bir de millete akıl vermeye lüzum yok."


- "Memurların inisiyatif kullanmasını sağlayacak düzenlemelere hız veriyoruz"


Binali Yıldırım, yatırım yapmak isteyenlerin karşısında uzun bir süreç bulunduğuna dikkati çekerek, şunları aktardı:

"Adam yatırım yapacak 50 yere gidiyor. Onu gör, o belediyeyi gör, o bakanlığı gör, dolanıp duruyor. Şimdi bunların hepsini basitleştiriyoruz. Lüzum yok. Eğer o belediye ondan bir harç alacaksa biz verelim onu kardeşim. Oradan bir kaynak eksilttik, kaldırdık. Oradan gelecek kaynak eksikliğini biz onun bütçesine koyarız, yaparız. Milleti niye yoruyorsun? İşimiz; kamunun süreçlerinin hızlandırılması, mevzuatın basitleştirilmesi ve kamu karar vericilerin, memurların inisiyatif kullanmasını sağlayacak düzenlemelere hız veriyoruz."

Düzenlemelerin bir seferlik yapılıp bitirilecek şeyler olmadığının altını çizen Yıldırım, "Bu bir mücadele. Bu bürokrasiyle mücadeleyi bitirip oh diye kenara oturan hiç bir ülke yoktur. Bunun çözümü nasıl olacak? Devlet elindeki zenginlikleri sahibine teslim edecek. Senin yapacağın işi devlet yapmayacak. Yani devlet milletin güvenliğini sağlayacak, adaleti sağlayacak." diye konuştu.

Yıldırım, eğitim ve sağlık işini bile tek başına devletin yapmasına ihtiyaç bulunmadığını belirterek, "Orada da vatandaş işin içine girebilir. Sağlıkta zaten girdi, eğitimde yüzde 14-15 seviyelerine çıkıyor özel eğitim. Ama güvenliği bence delege etmemek lazım. Güvenlik işi ve adalet işinde asla 'outsource' olmaz. Mutlaka devletin bizatihi kendisinin yapması gerektiğini düşünüyorum. Öbür türlü farklı bir tehditle karşı karşıya kalınabilir." ifadelerini kullandı.


- "Reformların sahaya yansımalarının ölçümlerini yapacağız"


Kurumsal yapıların zayıflayıp zayıflamadığına ilişkin bir soru üzerine Yıldırım, kurumsal yapıların zayıflamadığını ve bürokrasi üretme yönünden güçlendiğini belirtti.

Yıldırım, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Güçlenmesine ihtiyaç var ama daha fazla bürokratik süreçleri ortaya koyacak bir güçlenme bizim istediğimiz bir güçlenme değil. Şimdi bizim yapacağımız iş çok basit; yaptığımız düzenlemelerin, çıkardığımız reformların sahaya yansımalarının ölçümlerini yapacağız. Biz yapıyoruz, 'Ne kadar güzel iş oldu. İşte 36 aydan 48 aya, 72 aya çıkardık. Şuna şu taksit uyguladık, iç piyasada hareketlilik olacak…' Acaba aşağıda bu oluyor mu olmuyor mu? Buna bakacağız. Ne kadar takip ediyor? Ne kadar gerçekleşiyor? Eğer gerçekleşmiyorsa demek ki düzenlemeyi biz yanlış yaptık. Öyle kabul etmek lazım. Zorla da olmaz bu iş. Emirle de olmaz. O zaman onu gözden geçirip düzelteceğiz."


- "Promosyon konusunda arkadaşlar aşamazsa biz devreye gireceğiz"


Emeklilerin promosyonları hakkında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'nun çözüm için kendisini işaret etmesine ilişkin Yıldırım, "Arkadaşları gazeteciler sıkıştırdığı zaman, işin içinden çıkamayınca Başbakana pası atıyorlar, oluyor bitiyor. Bu da onlardan biri. Yani bizim de görevimiz böyle sorunları arkadaşlar aşamazsa biz aşacağız, devreye biz gireceğiz. Doğrusu bekliyoruz çalışma bakanından, ne getirecek diye." değerlendirmesini yaptı.

Özel sektörün bazı yönlerden kamu sektöründen güçlü olduğunu ifade eden Yıldırım, özel sektör borcunun ekonomiye menfi baskı yapmayacağına işaret etti.

Yıldırım, Türkiye ekonomisinin yapılan yatırımlarla sağlam temeller üzerine oturduğunu anlatarak, yıl sonu cari açığın 40 milyar dolar gelmesi halinde problem görülmeyeceğini söyledi.

Yıldırım şunları kaydetti:

"Üçüncü havalimanından alacağımız kira 26,5 milyar avro, onu dolara çevir aynı para ediyor. 40 milyar dolar nedir ya? Biraz ufkumuzu büyütelim. 26,5 milyar avro, 25 yıl da para alacağız. Adamlar havalimanını yapacak, işletecek, bize de para verecek. 25 sene sonra da bonus. Dünyanın en büyük havalimanını tekrar bize verecekler. Dolayısıyla bu ülkenin teminatı özel sektör. Merhum Turgut Özal özel sektörün önünü açtı ve özel sektör çok güçlü. Özel sektörü güçlü olan, diri olan ülkeye hiç kimse bir şey yapamaz. Çeşitli yollarla, mekanizmalarla devleti, siyasi iktidarları sıkıştırabilirsiniz ama özel sektörünüz güçlü ise onu sıkıştıracak bir mekanizma yok.

Gayet tabi karşılığı var, kimse hayır için para vermez ki… 240 milyar doları alırken bu özel sektör bizden gelip teminat mı istedi. Verenler, aklı neredeydi verirken? Şimdi rasyolara bak, bankalar teminat verdi. Türk bankacılık sektörünün sermaye yeterlilik rasyosu uluslararası oranın iki katına yakın, 15,3. Neye endişe ediyoruz. Büyümeye baskı dediğimiz şey ülkenin genel durumuyla ilgilidir. Ülkede siyasi kargaşa olsa, istikrar bozulsa, öngörülebilirlik yok olsa bundan herkes etkilenir. Özel sektör de, kamu da etkilenir. Vatandaş hepten moralsiz hale gelir ama böyle bir şey yok. Türkiye'ye özel bir ilgi var. Türkiye ezber bozan laflar ediyor. Küresel yanlışları ve haksızlıkları yüksek sesle dillendiriyor. Küresel borç 154 trilyon dolar, 100 trilyonu özel sektörün. Yani 3'te 2'si özel sektörün. Bizde bu oran daha düşük. Dünyanın bugün 80 trilyon bir gayri safi hasılası var, borçları 154 trilyon… İki katı. Yani el alem düşünmüyor, 4 kat borcu olan, 1 liraya karşılık, 1 liraya karşılık 70 kuruş borcu olan Türkiye düşünüyor. Nasıl oluyor bu iş? Özel sektörü dahil, hepsi yani. Hadi özel sektör kendi işini kendi yapacak diyelim, onun için 30 kuruş borcumuz var 1 lira cebimizde, ne olacak diye tasalanıyoruz."

Makul düzeyde tutulan borçluluğun olumsuz bir durum olmadığını anlatan Yıldırım, "Orta okuldayken benim bir arkadaşım vardı. Bana diyordu ki 'Taksitle verseler İstanbul'un yarısını satın alırım." örneğini verdi.


- "Gıda tedarik zinciri takip edilecek"


Gıda fiyatlarının enflasyona hak ettiğinden fazla yansıdığının farkında olduklarını aktaran Yıldırım, söz konusu tüketim grubunun enflasyonun yüzde 30'unu oluşturmasını Türkiye'ye haksızlık diye değerlendirdi. Gıdada spekülatif piyasa yapısının üzerine gideceklerini söyleyen Yıldırım, "Bir bakıyorsunuz 1 lira olan bir ürün bir dahaki ay 5 lira oluyor. Tarlada 1 lira manavda oluyor 8 lira. Bunlar kabul edilebilir şeyler değil. Onun için gıda komitesi oluşturduk, yeniden yapılandırdık. Sekreteryasını Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) yapacak. Başkanlığını da Başbakan Yardımcımız Mehmet Şimşek Bey yapacak. Bu anlık fiyat oynamalarına karşı tedbir alacaklar, ayrıca gıda tedarik zincirini de takip edecekler. Niye domates tarlada 1 lirayken sofrada 5 lira oluyor? Zincirdeki lojistik, fireler, haksız kazanç sağlayanlar incelenecek." bilgilerini verdi.


- "Medvedev'le yatırımları görüşeceğiz"


Yıldırım, Rusya ile ilişkilerin henüz uçak krizi öncesi seviyeye dönmediğini belirterek, iradenin o yönde olduğunu söyledi. Kendisinin yakında Rusya Başbakanı Medvedev ile görüşeceğini kaydeden Yıldırım,"Toplantının asıl amacı ekonomik ilişkiler, karşılıklı yatırım ilişkilerinde süreçleri hızlandıracak kararları almak. Savunma alanında da iş birliği var, karşılıklı yatırımlar alanında iş birliği. Vizelerde de kademeli bir geçiş yapmak istiyorlar. Biz de çok sıkıştırmıyoruz tabi ki." diye konuştu.

İngiltere ile Brexit sonrası ilişkilerde kayda değer gelişmeler görülebileceğini söyleyen Yıldırım, İngilizlerin 15 Temmuz hain darbe girişimine net bir duruş göstererek Türkiye ile dayanışmasını gösterdiğini ifade etti.


- Ağbal: "27 milyar liralık vergi alacağını yapılandırdık"


Görüşmede bulunan Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, kredi kartı yapılandırmasıyla ilgili görüştüklerine işaret ederek, "Orada bir mali alan açıldı ve talebi kamçılayacak rakamlar ortaya çıkmaya başladı. Kısa süre içerisinde rakamlar ortaya çıkacak fakat hem yapılandırma hem de taksit sayılarındaki artış konusunda ilk datalar, orada talebi canlandırması noktasında işaretlerinin ortaya çıkmaya başladığını gösteriyor.” diye konuştu.

Maliye Bakanı Naci Ağbal ise Başbakan Yıldırım'ın talimatıyla Yeniden Yapılandırma Kanunu’nda peşin ödeme indirimi diye bir mekanizma getirdiklerini dile getirerek, bu mekanizmanın yapılandırmadan yararlanma oranını oldukça yukarı çekeceğini kaydetti.

Peşin ödeme indirimine ilişkin detayları paylaşan Ağbal, şu bilgileri verdi:

"Biz ana parayı alıyoruz. Orada bir indirime gitmiyoruz. Yüzde 14-15-16'lardaki gecikme zammı oranlarını siliyoruz. Onun yerine enflasyon kadar bir faiz hesaplıyoruz. Mesela 900 liralık bir borç. Diyelim ki ana para 300 lira, gecikme zammı 600 lira gelmiş. Böylece 900 lira oluyor. Bu söylediklerimi yapınca rakam bir anda 450 liraya iniyor. Bir de buna peşin ödeme indirimi dediğimiz faizin yarısını tekrar siliyoruz. Bir anda 375 liraya düşüyor. Kişi neredeyse ana parayı ödeyip vergi dairesinden çıkıyor. Burada peşin ödeme indirimi sayesinde vatandaşlar bunu tercih ediyorlar. Bu defa başarı oranı öncekilerden daha fazla olacak."

Ağbal, cuma günü itibarıyla 3,7 milyon kişinin yapılandırma için müracaat ettiğini belirterek, "27 milyar liralık vergi alacağını yapılandırdık. 31 Ekim'e kadar müracaatlar devam ediyor. Büyük bir kampanya yürütüyoruz. Vatandaşımıza da tanıtıyoruz. Televizyonları, billboard'ları kullanıyoruz, birebir mektuplar gönderiyoruz. İnşallah büyük bir başvuru bekliyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

(Bitti)

AA

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :