Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş:

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş:

"Devlet, ele geçirilmesi gereken bir mekanizma değil, millete hizmet edilmesi gereken bir sorumluluktur. Devletin, ele geçirilmesi gereken bir mekanizma olmaktan çıkarılması lazım"

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "Devlet, ele geçirilmesi gereken bir mekanizma değil, millete hizmet edilmesi gereken bir sorumluluktur. Devletin ele geçirilmesi gereken bir mekanizma olmaktan çıkarılması lazım" dedi.

Kurtulmuş, A Haber'de katıldığı bir programda gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

TBMM Başkanı Cemil Çiçek'in "Gayet açık ki bakan tayinlerinde uzunca bir dönemden beri kayıt dışı siyasi aktörlerin çok büyük rolü var" değerlendirmesi hatırlatılıp, bu konudaki görüşleri sorulan Kurtulmuş, Çiçek'in bunu hangi saikle, kimler ve hangi durumlar için söylediğini bilmediğini dile getirdi. 

Çiçek'in açıklamaları dışında, bu konuda temel prensipler üzerinden değerlendirmede bulunmak istediğini ifade eden Kurtulmuş, "Devlet, ele geçirilmesi gereken bir mekanizma değil, devlet millete hizmet edilmesi gereken bir sorumluluktur. Bu da nasıl olur? Meşruiyetini halktan alır. Halk iktidara getirir, 'Benim adıma bu işleri yürüt' der. İktidarı sizden alır bir başkasına verir. Dolayısıyla devletin ele geçirilmesi gereken bir mekanizma olmaktan çıkarılması lazım" diye konuştu.

Kurtulmuş, Türkiye'de birçok reformlar yapılmasına karşın hala imtiyazların merkezde olduğuna dikkati çekerek, "Hem ekonomik kararlar, hem siyasi kararlar, milletin, ülkenin, devletin geleceğini etkileyecek kararlar, çok büyük oranda halen devletin merkezinde alındığı için Ankara'yı, merkezi ele geçiren devleti ele geçirmiş, bu imtiyazlardan istifade etmiş oluyor. Geçmişten beri bu böyledir. Sağcısı, solcusu birçok grup devleti ele geçirmek için örgütlenir. Örgütlenmezse bile bir süre sonra devleti ele geçirmeye kalkar. Paralel yapı dediğimiz kaç bin kişidir. Yüz binden bahsetmiyorum, milyondan da bahsetmiyorum. Birkaç bin kişiyi devletin içinde kilit yerlere koyduğunuz zaman mekanizmayı ele geçirip bütün imtiyazlara sahip olacağınız için bu mücadeleyi veriyorsunuz" ifadelerini kullandı.

 

- Gülen'in iadesi

Numan Kurtulmuş, ABD'nin Ankara Büyükelçisi John Bass'ın, Fethullah Gülen'in iadesine ilişkin değerlendirmesine ilişkin soru üzerine, büyükelçinin demokratik bir ülkede normal şartlarda olması gereken süreci anlattığını, kendilerinin de sürecin hukuka uygun ve şeffaf bir şekilde yürütülmesini talep ettiklerini belirtti.

Türkiye ile ABD arasında suçluların iadesi anlaşmasının bulunduğunu anımsatan Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu kişi, birçok davada hakkında tutuklama teskeresi çıkarılmış biri. Bu çerçevede yasal süreç yürüyor. Türkiye de şeffaf bir süreç yürütülerek bu konuda taleplerinin karşılanmasını istiyor. Biz de meselenin şeffaf olarak, hukuk önünde yürütülmesini istiyoruz. Türkiye'nin yapacağı süreci takip etmektir. Nihayetinde bizim yapabileceğimiz bir yere kadar. Kaldı ki yargının vereceği kararlara da hükümet olarak en ufak bir dahlimiz olmaz, olamaz. Ancak hükümet olarak olarak yapabileceğimiz, mahkeme kararları çıkarıldıktan sonra Kırmızı Bültenle ilgili yazışmaların, Dışişleri ve İnterpol üzerinden yürüyecek süreçlerin takip edilmesi."

Kurtulmuş, Fethullah Gülen ile ilgili Kırmızı Bülten'in henüz çıkmadığını söyledi.

 

- Ekonomi politikası

TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'nun ekonomiye ilişkin açıklamalarını çok karamsar bulduğunu ifade eden Kurtulmuş, "Türkiye bundan sonra ekonomik başarılarını sürdürebilmesi için yeni bir ekonomik faza geçmek mecburiyetinde" dedi.

Türk ekonomisinin 2001'den beri AK Parti hükümetlerinin uyguladığı kararlı politikalarla bir noktaya geldiğini söyleyen Numan Kurtulmuş, şöyle devam etti:

"Türkiye'nin bundan sonra ekonomisinin merkezinde büyüme olmalıdır. En az yüzde 5 büyüyen, daha çok üreten, yeni pazarlara açılan, her sene 700 bine yakın istihdamı rahatlıkla karşılayabilen bir Türkiye olması lazım. Türkiye'nin yeni bir ruhla, yeni bir seferberlik ruhuyla bu süreci sürdürmesi ve bu üretim sonucu ortaya çıkan zenginliği de daha adil bölüştürdüğü bir sistem kurması şarttır. Yeni ekonomi dediğimiz şey budur. Sayın Hisarcıklıoğlu ve üretimin içinden gelen arkadaşlarımızın da üretim yanlısı fikirleriyle Türkiye'nin yeni ekonomi modelini teşvik etmeleri, desteklemelerini bekleriz."

 

-"Beyannameleri millet ciddiye almaz"

Muhalefetin seçim beyannamelerini de değerlendirmesi istenen Kurtulmuş, beyannamelerde bir takım çelişkiler bulunduğunu, ancak her ikisinin de ekonomi ağırlıklı bir seçim vaadiyle ortaya çıkmalarının Türkiye demokrasisi açısından olumlu olduğunu söyledi.

Muhalefetin artık vatandaşa dokunma zorunluluğu hissettiğini vurgulayan Kurtulmuş, "Özellikle CHP'nin şöyle bir alışkanlığı vardı, milletin bir kısmı nasılsa bize oy vermeye mecbur. Biz bu oyu nasılsa alıyoruz diye düşünürdü. Dolayısıyla kendisine oy veren seçmen kitlesinin genel beklentileri üzerinden kampanyalar yürütülürdü. Çoğu zaman laiklik CHP kampanyalarının ana ekseniydi. Laikliği koruyacağız, Kemalizmi koruyacağız gibi" diye konuştu.

"MHP de yine tek boyutlu Türkiye'yi böldürmeyeceğiz, Türkiye'yi teröre boğdurmayacağız, hatta biraz da Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da seçimi ihmal ederek tamamen Türk seçmenin olduğu bölgelere odaklanırdı" diyen Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, şu değerlendirmede bulundu:

"Ben her ikisinin de ekonomi ağırlıklı bir seçim vaadiyle ortaya çıkmalarını Türkiye demokrasisi açısından olumlu bulurum. Hiç olmazsa vatandaşa dokunmayı zorunluluk olarak görmüşler. Bu önemlidir. Her iki parti de popülizm yapıyor. Türkiye'nin imkanları çerçevesinde yapılamayacak olan şeyleri söylüyorlar. Bunun yanı sıra CHP'nin temel meselesi, henüz bir karar vermiş değiller. Program içinde çokça neoliberal ekonomi var, biraz da sol sos var. CHP iktidara geldiğinde Kemal Derviş tipi bir ekonomi modeli mi yürütecek, Zekeriya Temizel tipi mi bir ekonomi modeli mi yürütecek. İkisi bir birinden taban tabana zıt anlayışta. Bir sürü çelişkiyle dolu bir ekonomik program. 

MHP'de ise kusura bakmayın Türkiye'de uzun zamandır zaten tarımsal mazotta çok ciddi destekler var. Tarım kesimine çok ciddi destekler veriliyor. Ben halka dokunma ihtiyaçları bakımından önemli buluyorum ama bir sürü tutarsızlık var. Yapılmış olan şeylerin tekrarı şeklinde bir ekonomi programıdır. Milletin de ciddiye alacağını zannetmiyorum."

 

- Dil restorasyonuna ihtiyaç var

Çiçek'in toplumdaki gerginliğin nedeni olarak salı günleri yapılan grup toplantılarını gösterdiği yönündeki değerlendirmeleri sorulan Kurtulmuş, "Meclis milletin Meclisidir. Vekiller de milletin vekilleridir. Ben milletin mümkün olan en kalabalık haliyle Mecliste bulunmalarını demokrasinin bir gereği olarak görüyorum" dedi.

Milletin seçtiklerinin milletten ayrı bir fanusun içinde yaşadığı bir Meclisi doğru bulmadığını aktaran Kurtulmuş, siyasi gerginliğin sadece salı günü yapılan grup toplantılarından kaynaklanmadığını dile getirdi. Kurtulmuş, siyasi gerginliğin, siyasi dil ve alışkanlıklar üzerinden ortaya çıkan bir sorun olduğunu, Türkiye'nin siyasette bir dil restorasyonuna ihtiyacı bulunduğunu kaydetti.

Kaynak:Haber Kaynağı