Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş: (2)

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş: (2)

"(Kamudaki atamaların durdurulmasına ilişkin genelge) İlk sefer uygulanmıyor, daha önceki hükümetler zamanında da uygulanmış, bir teamül olarak Türkiye siyasetinde var olan hususlardan birisidir. Yoksa herhangi bir bakanın atamalarını vesaire kontrol altı

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, kamu kurum ve kuruluşlarında bazı istisnalar haricindeki naklen veya açıktan atamaların durdurulmasına dair Başbakanlık Genelgesi'ne ilişkin, "İlk sefer uygulanmıyor, daha önceki hükümetler zamanında da uygulanmış, bir teamül olarak Türkiye siyasetinde var olan hususlardan birisidir. Yoksa herhangi bir bakanın atamalarını vesaire kontrol altına almak için değil" dedi. 

Kurtulmuş, A Haber'deki canlı yayında gündeme ilişkin soruları yanıtladı. 

Geçici Bakanlar Kurulu'nun yarın yapacağı ilk toplantı öncesinde, kabinenin içeriğine ilişkin yorumlar yapıldığının hatırlatılması ve bu konudaki değerlendirmesinin sorulması üzerine Kurtulmuş, 63. Hükümetin bir koalisyon hükümeti olmadığına, Anayasa'daki şartlar gereği ülkeyi seçime götürmek için kurulduğuna dikkati çekti. "Geçici bir hükümettir, böyle güle oynaya, keyifle falan Sayın Davutoğlu'nun da kurduğu bir hükümet değildir" diyen Kurtulmuş, yapılan yorumların Türkiye'nin siyasi gerçeklerine uymadığını söyledi. 

Hükümetteki HDP'li bakanların kriz yaratacak bir davranış içinde olup olmayacakları sorusuna Kurtulmuş, "Ben şahsen tahmin etmiyorum. Böyle bir sürecin içine girecek kişiler olmadıklarını ümit ediyorum, tahmin ediyorum" yanıtını verdi.  

TBMM'deki milletvekillerinin halkın oyuyla seçildiğine işaret eden Kurtulmuş, "Bu insanlar parlamentonun içinden gelmiş, milletin oylarıyla gelmiş insanlar. Anayasal zorunluluk olarak kendilerine düşen bu görevi yerine getirmek için bu sorumluluğu kabul etmiş olan insanlar. Bu sorumluluğu kabul edenlerin, bundan sonraki hükümet etme sürecinde de sorumlulukları gereği davranacaklarını biliyorum, ümit ediyorum. İnşallah önemli bir problem olmayacağı kanaatindeyim" değerlendirmesini yaptı. 

- "Bundan evvelki uygulamalar da böyle"

Resmi Gazete'de, kamu kurum ve kuruluşlarında istisnai olmadıkça atamaların durdurulmasını öngören bir genelge yayımlandığının ve muhalefetin bu konudaki eleştirilerinin anımsatılması üzerine de Kurtulmuş, 2002'de AK Parti tek başına iktidara geldiğinde ilk kurulan hükümette de aynı genelgenin yayımlandığını, AK Parti'den önceki dört, beş hükümetin kuruluşunda da benzer genelgelerin yayımlandığını kaydetti.

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, sözlerine şöyle devam etti:

"Bu, tedbiren, usul gereği yapılan şeylerdir. AK Parti, 2002'den sonraki süreçlerde bu genelgeyi yayımlamamış, aynı tek parti hükümeti devam ettiği için. Sayın Başbakan hükümet kurulur kurulmaz bürokrasinin ilk dengelerini kendi uhdesine almış, bundan evvelki uygulamalar da böyle. Yeni bir uygulama değil ve bu geçici bir uygulama. Dolayısıyla bir müddet sonra bu genelgenin gerekleri de zaten uygulanmayacaktır. Ama ilk sefer uygulanmıyor, daha önceki hükümetler zamanında da uygulanmış, bir teamül olarak Türkiye siyasetinde var olan hususlardan birisidir. Yoksa herhangi bir bakanın atamalarını vesaire kontrol altına almak için değil. Normal bir süreç, normal bir prosedür işliyor. Yoksa bu bakanların atamalarını engellemek için yapılmış bir şey değildir. Bu normal, usulen Türkiye siyasetinde var olan uygulamalardan birisidir."

Kalkınma Bakanı Müslüm Doğan'ın da "Genelgenin iptali için görüşeceğiz" dediğinin aktarılmasına karşılık Kurtulmuş, "Bu tür şeylerin üzerinden hemen yeni bir siyasi konum elde etmek, bunun üzerinden siyasi tartışmanın bir parçası haline getirmek doğru bir şey değil. Bir güven meselesinden daha ziyade bugünkü hükümet bir mecburiyet karşılığında kurulmuş olan bir hükümettir. Mümkün olduğu kadar uyumlu çalışması lazım. Burada da herhangi olağan dışı bir şey aramanın doğru olmadığı kanaatindeyim" değerlendirmesini yaptı. 

- "Açıklamayı olumlu ama yetersiz buluyorum"

Kurtulmuş, "Tezkere gündeme gelecek, Irak ve Suriye konulu bu tezkereye HDP'li bakanların karşı çıkacakları söyleniyor. Bu, hükümette bir gerginlik konusu mudur" sorusunu yanıtlarken, tezkerenin var olan, rutin bir tezkere olduğunun altını çizerek, "Ben buradan bir kriz çıkacağını zannetmiyorum. Tabii ki bunun lehine olanlar, aleyhine olanlar olacak" dedi. 

HDP'nin silah bırakma çağrılarına ilişkin değerlendirmesi de sorulan Kurtulmuş, Türkiye'de silahların toprağa gömülmesi, bu topraklarda bir daha silahların konuşmaması için, hangi çevreden olursa olsun kim gayrette bulunursa olumlu karşılayacaklarını belirtti. 

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, şunları dile getirdi:

"Bunun sürekli ve samimi olarak sonuç almaya dönük olarak sürdürülmesi lazım. Ben bu anlamda bu açıklamayı olumlu ama yetersiz buluyorum. Bunun sürekli tekrarlanması lazım, bir eş genel başkan bir şey söylerken bir başkasının başka şey söylememesi ve burada HDP'nin, milletin oyuyla parlamentoya gelmiş bir parti olarak artık şüphe bırakmayacak şekilde, gerçekten terörü, silahı, bombayı, adam öldürmeyi, insanları baskı altına almayı illegal olarak gördüğünü, bunu bu şekilde tanımladığını Türkiye siyasetinin görmesi lazım. Bütün Türkiye kamuoyunun görmesi lazım. 

Bu anlamda siyasetin, terör örgütü üzerinde ciddi bir baskı kurmasının zorunlu olduğu kanaatindeyim. Biz söylüyoruz, diğer partiler de söylüyor. Terör örgütlerinin artık silah kullanmayacak şekilde köşeye sıkıştırılması için her türlü güvenlik tedbirleri alınıyor. Bunlar doğru ama herkes şunu biliyor, cümle alem biliyor ki, HDP'nin şu ya da bu şekilde PKK'nın üzerinde etkisi var, aralarında bir türlü bu anlamda bir etkileşim olduğunu biliyoruz. Israrla bunu söylemeleri hem HDP'ye oy veren insanların lehinedir hem bölgede, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da yaşayan kardeşlerimizin, Kürt kardeşlerimizin, diğer etnik yapıdan kardeşlerimizin faydasınadır, lehinedir. 

Silahların olduğu yerde demokrasi olmaz, silahların olduğu yerde oyun bir anlamı kalmaz. Silahların olduğu yerde meşru bir siyasetten bahsedilemez. Aslında her terör eylemi aynı zamanda HDP'nin meşruiyet alanını da daraltıyor. Bunu da böyle görmeleri lazım. HDP'nin içerisinde bazı isimlerin de bunu gördüğünü tahmin ediyorum. Çünkü normal, meşru siyaset yapıyorlarsa PKK'nın dağda ya da şehirde attığı her kurşun, aslında dolaylı olarak HDP'ye de atmış olduğu bir kurşundur. HDP'nin siyaset alanını daraltan bir gelişmedir. Milletimize, Kürt halkına, Türkiye'deki bütün aziz milletimize karşı yapılmış olan haksız bir saldırıdır. Buna gerçekten karşı durmaları, bununla ilgili olarak da çok net mesajlarını vermeleri lazım."

- "Bunun yolu ne dağlardır ne şehir eşkıyalığıdır" 

Sözde özerklik girişimleri ve HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın "Silahla özerklik olmaz" değerlendirmesi de sorulan Kurtulmuş, "Bunlar tamamen yanlış, hayali şeylerdir. Silahla özerklik kurmak olmaz da, silahsız özerklik kurmak olur manasında kullanılmıyor herhalde" ifadesini kullandı. 

Türkiye'nin bir Anayasa'sı ve buna göre şekillenmiş siyasal sistemi olduğuna dikkati çeken Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü: 

"Bu sistem içerisinde demokratik katılımı mümkün olduğu kadar artırarak Türkiye'de bu sistemin revize edilmesi konuşulabilir, tartışılabilir. Bunun yolu her halükarda ne dağlardır ne şehir eşkıyalığıdır. Bunun yolu, parlamentonun içerisinde, siyasi, meşru zeminler içerisinde konuşmaktır. Eğer parlamentoda meşru zeminler içinde anayasal bir takım adımlar atma imkanı olursa biz bu yerellik, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi anlamında, Türkiye'de merkezdeki imtiyazların halka, bir türlü devredilmesi anlamındaki adımları da Türkiye önümüzdeki yıllarda atabilir. Nasıl büyükşehir yasası oldu, bir yönetim değişikliği oldu. Başka değişiklikler de yapılabilir. Türkiye, yönetimde etkinliği sağlayacak diğer bütün teklifleri tartışabilir. Bunu bir sistem değişikliğinin içinde görmek lazım. Zorlayarak, Türkiye'yi ayrıştırma anlamına gelecek, Türkiye'nin toprak bütünlüğünü bir türlü ortadan kaldırma anlamına gelecek hiçbir özerklik tartışmasının içerisinde Türkiye olmaz. Bunu herkesin bilmesi lazım."

- "Seçmenin ne düşündüğü önemli"

Kurtulmuş, "Abdullah Öcalan'dan yeni bir çağrı geleceğine dair iddialar var. Böyle bir çağrıya ihtiyaç var mı, gelecekse içeriği ne olmalı" sorusunu yanıtlarken de, Türkiye'de kaos yaratmak için 20 Temmuz'dan sonra üç terör örgütünün ortaya çıkarıldığını, katliamlara ve güvenlik güçlerinin şehit edilmesine başlandığını ifade etti.

Hiçbir devletin buna müsaade etmeyeceğini, güvenliği sağlayacak adımların atıldığını kaydeden Kurtulmuş, "35 yıl içinde 40 bin insan ölmüş, 1 buçuk trilyon dolar Türkiye'nin maddi kaybı olmuş. Gerçekten samimi bir anlamda barış sağlanabilmesi için, içeride insanlar arasında birlik ve dirliğin yeniden sağlanabilmesi için, devlet ve milletin kaynaşmasını sağlamak için kim ne katkı sunacaksa herkes katkısını sunmak durumundadır" değerlendirmesinde bulundu.  

"Terörle Mücadele Kanunu Kapsamına Giren Suçların Faillerinin Yakalanmasına Yardımcı Olanlara Verilecek Ödül Hakkında Yönetmelik"in Resmi Gazete'de yayımlandığının anımsatılması üzerine Kurtulmuş, dünyanın birçok ülkesinde, aranan isimler için bu uygulamanın yapıldığını ve faydasının da görüldüğünü kaydetti. Kurtulmuş, "Belki bu süreçte özellikle örgütün üst düzey yöneticilerinin yakalanmasına katkıda bulunur diye yapılmış olan genelge. Ümit ederiz ki, buradan da bir sonuç çıkabilir" diye konuştu. 

1 Kasım seçimleri için AK Parti ile Saadet Partisi'nin bir işbirliğine gireceğine ilişkin değerlendirmeler yapıldığının ifade edilmesi üzerine de Kurtulmuş, kurumsal ittifaklardan daha çok seçmenlerin ne düşündüğünün önemli olduğunu vurguladı. Parlamento dışında olan partilerden çok sayıda seçmenin seçim sonrasında tutumlarını yeniden gözden geçirdiğini aktaran Kurtulmuş, ancak seçmenler arasında böyle bir yakınlık ortaya çıktığında sonuç alınabileceğini belirtti. 

(Bitti)

AA

Kaynak:Haber Kaynağı