Başbakan Yardımcısı Akdoğan: (2)

Başbakan Yardımcısı Akdoğan: (2)

"Bundan sonra bu sürecin (Çözüm süreci) bir noktaya varabilmesinin ön şartı kamu düzeninin ve güvenliğinin sağlanmasıdır. Hukuk çiğnenerek hiçbir yol, mesafe alınamaz. Temel zemin budur. Bunun üzerine bir şey bina edilecektir, edilecekse"

ANKARA (AA) - Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, "Bundan sonra bu sürecin bir noktaya varabilmesinin ön şartı kamu düzeninin ve güvenliğinin sağlanmasıdır. Hukuk çiğnenerek hiçbir yol, mesafe alınamaz. Temel zemin budur. Bunun üzerine bir şey bina edilecektir, edilecekse" dedi.

Akdoğan, NTV canlı yayınında gazetecilerin sorularını yanıtladı.

"Hükümetinizin, Kobani siyasetinde, başlangıçla bugün gelinen nokta arasında bir siyaset farkı var mı? Ya da bu oluşan toplumsal algı meselesinde hükümetin bir kamu diplomasisini yönetememe sorunu mu var? Siyaset değişikliği mi var, kamu diplomasisini yönetmede sorun mu var?" sorusu üzerine Akdoğan, "Burada bizim yaptıklarımız açısından baktığımızda değişen bir durum yok. Biz iyi niyetli olarak ne yapıyorsak yapıyoruz" ifadesini kullandı.

Akdoğan "Ama algı operasyonları, medya manipülasyonları açısından baktığımızda birileri Kobani'yi kaldıraç olarak kullanmak istedi. Yani Türkiye'yi, Suriye'ye sokup IŞİD'le savaştırmak isteyen bir takım güçlerin, özellikle bu olayları çok cesaretlendirdiğini, teşvik ettiğini görüyoruz" değerlendirmesinde bulundu.

Bunların kim olduğu sorusu üzerine Akdoğan, şu yanıtı verdi:

"İşte kimin işine geliyorsa bu. Yani bir şekilde bu konu çok köpürtüldü ve uluslararası toplum içerisinde de Türkiye aleyhine zaten fırsat kollayan bir takım çevreler var. Bunu epey bir zamandır görüyoruz. Yani zaman zaman hükümete karşı işte otoriterleşme vesaire tartışmalarıyla, zaman zaman da Türkiye'ye karşı bunun aleyhte bir propagandaya dönüştüğünü görüyoruz. Bu olay da bir fırsata çevirilmeye çalışıldı. Çok farklı amaçlarla bu olayı kullanmak isteyenler oldu. Yani 'Seçim öncesi hükümeti nasıl hırpalarız', işte 'Suriye'ye Türkiye'yi nasıl bir şekilde çekeriz' veya farklı amaçlarla... Örgüt açısından da ben baktığımda bunu sürecin önüne bir tıkaç olarak koyduklarını görüyorum. Yani hükümet çok kararlı bir şekilde bu süreci neticeye ulaştırmak istiyor ve çok da uzun olmayan bir vadede neticeye ulaşma konusunda ciddi bir kararlılığı var."

"Bunu gören örgüt, bunu bir tıkaç olarak, bir bahane olarak kullandı ve adeta yan çizdiler, su kaynattılar" ifadesini kullanan Akdoğan, burada da Kobani'nin bahane olarak kullanıldığını ve bir sürü şiddet olayının meydana geldiğini anımsattı.

"6-8 Ekim olaylarının geldiği öngörülemedi mi? Bu konuda size ulaşan istihbaratlar olmadı mı? Devletin kanalları bu konuda yeterince çalıştı mı, çalışmadı mı? Bu konuda bir öz eleştiri yapmanız söz konusu mu?" sorusuna ise Akdoğan, şu yanıtı verdi:

"Şimdi biz tabii yani devlet tarafı, yaşanan herşeyden dersler çıkarır, masaya yatırır. Hangi kurum ne yaptı, nerede eksiklik var, neler daha fazla yapılabilirdi. Devlet her zaman öz eleştirisini yapar, bundan dolayı zaten kendisini yeniler, yeni gelişmelere karşı da kendi pozisyonunu tahkim eder. Bu noktada bir sıkıntı yok. Ama 'Burada ciddi bir ihmal, aksaklık, vesaire var mı?' diye bakılırsa çok fazla da kendimizi hırpalamamamız lazım. Yani işte sosyal medya çok gelişti. Yani bir saatlik bir sosyal medya trafiği ile birçok insan organize edilebiliyor, örgütlenebiliyor, bir yerlere dökülebiliyor, yönlendirilebiliyor. Şimdi özellikle örgüt açısından bakarsanız. Yani aslında örgüt, işte bütün Türkiye'de, birçok şehirde yüzlerce olay oldu, katılımcı sayısına bakarsanız, örgütün daha önceki toplumsal protesto gösterileri, eylemler, vesaire açısından çok düşük kaldığını söyleyebiliriz. Yani örgüt burada aslında yeterli kitleyi harekete geçiremedi. Bu olaylar öyle bir noktada geldi ki yani işte biz, 1 Ekim'de Selahattin Demirtaş'ı kabul etti Başbakanımız, görüştük. Yani yol haritası, yapılacaklar... Burada herkesin iradesi 'Tamam tren raya oturdu ve hızlı bir şekilde netice alınacak' şeklindeydi. Bunun ön şartı da asayiş olaylarının, şiddet olaylarının son bulmasıydı. Yani işte yol kesmeler, haraç almalar vesaire. Onlar da bir şekilde bu konuda çaba içerisinde olduklarını söylüyorlardı. Ama ne olduysa bir anda, bir türbülans yaşandı."

 

-"Kobani'nin bir fırsat olarak, vesile olarak kullanıldığını düşünüyorum"

Kobani'nin çok farklı amaçları bulunduğunu, farklı kesimlerin bunu farklı şekilde kullanmak istediklerini vurgulayan Akdoğan, "Ama bir sebebi bence örgütün burada hükümetin kararlılığını görüp, o çünkü bölgede şiddet, baskı, vesaire onsuz yapamayacağını düşünen bir anlayış var" diye konuştu.

Başbakan Yardımcısı Akdoğan, "(Yani ben bu baskıyı kaldırırsam, şiddeti kaldırırsam burada tutunamam. Bu şekilde kitleleri mobilize edebiliyorum, siyasi gücü buradan devşirebiliyorum). Bu yüzden bir işte yan çizme işi oradan çıktı diye ben düşünüyorum. Yani örgütün içerisinde çünkü başından beri zaten zaman zaman, bu çünkü ilk sürecimiz değil bizim" dedi.

Bugüne kadar farklı farklı süreçler olduğunu ve bunların hep sabote edildiğini dile getiren Akdoğan, şunları söyledi:

"Farklı yöntemleri Kandil'in zaman zaman, Kandil'de bazı kanatların belki öne çıkardığını gördük, süreci sabote ettiklerini gördük. Bu noktada da yani çözüm süreciyle ortaya çıkacak sonuç, bu sonucu kendileri açısından tatminkar görmeyen veya başka bir takım 'kızıl elmalar' peşinde koşan, ütopyalar peşinde koşan bir anlayışın, 'Biz diğer yöntemle netice alabiliriz' yaklaşımına sahip olduklarını, zaman zaman da bunun nüksettiğini de görüyoruz. Bu Kobani'nin ben bu noktada bir fırsat olarak, vesile olarak kullanıldığını düşünüyorum."

 

-"Biz durduğumuz yerde duruyoruz"

TCK'nın 125. maddesine göre "vatana ihanet" suçundan idam cezasına çarptırılan ve AB uyum yasalarıyla idam cezası kaldırıldığı için İmralı'da ömür boyu hapse mahkum edilen Abdullah Öcalan'ın, HDP heyetiyle görüşmesi sonrasındaki mesajları anımsatılarak, "Kim öldürdü, nasıl dirildi süreç?" sorusu yöneltilen Akdoğan, "Biz durduğumuz yerde duruyoruz. Birileri bir takım yanlışlar yaptı, şimdi oradan u dönüşü yapmanın derdi içindeler" dedi.

"Yani bu olayları kim meydana getirdi? Kendi kendine mi oldu bu kadar olay? Yani bu kadar şehirde, ilçede ortalığı yakıp yıkmalar, şiddet, vandalizm, bir sürü insanın hayatını kaybetmesi. Kim buna sebep oldu?" ifadesini kullanan Akdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Yani bunu başından beri ben aylardır söylüyorum. Yani yol kesme, haraç alma vesaire bu tür şeyler süreçte kırılganlık meydana getirir. Eylemsizlik denilen şey sadece karakol basma vesaire değildir. Yani 'Bunlar da terörün alt başlığıdır ve bunlar süreçte kırılganlık üretmektedir, eylemsizlik kapsamına alınmalıdır' diye defalarca söylüyorum. Gelinen noktada, yapılan görüşmelerde de öncelikli madde buydu. Ama burada bundan geri adım atmak yerine daha beterini yapmaya çalıştılar ve ciddi bir toplumsal tepki meydana geldi. Bu olaylarda HDP yanlış yapmıştır. Bu olayların fitilini ateşlemiştir, yanlış yapmıştır ve büyük bir toplumsal tepki meydana geldiğini görünce işte o cumhurbaşkanlığı seçim sürecindeki kazanımlarını kaybedecek şekilde, çözüm sürecini de ciddi şekilde riske atacak şekilde büyük bir problem, türbülans meydana geldiğini görünce buradan bir şekilde dönüş, ricat içerisine girmişlerdir. Burada devletin kararlılığının da etkisi vardır. Yani devletin güvenlik tedbirleri konusunda kararlı duruşu ve meydana gelen toplumsal tepki burada bir geri adım attırmıştır. Öncelikle işte özeleştiri vesaire deniliyor ya önce bunlar bir özeleştiri yapsınlar. Bu olaylara kim niye sebep oldu? Bu süreci, yani büyük bir toplumsal destek olan bu süreci kim bu noktaya getirdi, riske attı? HDP kısmen bir takım açıklamalarla bunu telafi etmeye çalıştı. Ama burada herkesin ciddi bir yani bunlar açısından söylüyorum, özeleştiri yapmaları gerektiği görülüyor."

 

-"Bir şeyi diriltmek için öncelikle o temel zemini sağlamak lazım"

Akdoğan, "Bundan sonra bu sürecin bir noktaya varabilmesinin ön şartı kamu düzeninin ve güvenliğinin sağlanmasıdır. Hukuk çiğnenerek hiçbir yol, mesafe alınamaz. Temel zemin budur. Bunun üzerine bir şey bina edilecektir, edilecekse" görüşünü dile getirdi.

 Yalçın Akdoğan, şunları kaydetti:

"Yani bu yüzden şu anda bizim önceliğimiz daha önceki yapılan görüşmelerde de öncelikli madde olan asayiş olaylarının son bulması, şiddetin, terör estirmenin, bu olayların son bulmasıdır. Hükümet aynı yerde durmaktadır, çözüm sürecinde kararlılığını ortaya koymaktadır, iradesini teyit etmiştir. İşte Akil İnsanlar Toplantısında, Sayın Başbakanımızın yaptığı konuşma, burada çok açık, net, samimi bir irade vardır ortada. Ama buna karşı örgüt ve paydaşları, yandaşları, uzantıları her kimse bunlar, bunların hepsinin de doğru bir noktaya gelmesi gerekir diye ben düşünüyorum. Yani bir şeyi diriltmek için öncelikle o temel zemini sağlamak lazım. Bunu kim negatife götürmüştü?"

"HDP ve Kandil mi diyorsunuz?" sorusunu ise Akdoğan, "Yani burada ortak bir yapım var" diye yanıtladı.

 

-"Ben Öcalan'ın rolü olduğunu düşünüyorum"

"Kobani bahane edilerek çıkarılan bu olaylarda Öcalan nasıl bir rol oynadı sizce?" sorusu üzerine Akdoğan, "Ben Öcalan'ın rolü olduğunu düşünüyorum. Burada şimdi zaman zaman şu tür şeyler oluyor. Yani genel bir gidişat oluyor, bir rüzgar oluyor, Kandil'den, HDP'den, başka bir yerden. Öcalan da boşa düşmemek için buna, suyun akışına kendisini bırakıyor, ona göre bir pozisyon alıyor, açığa düşmemek istiyor falan gibi" değerlendirmesinde bulundu.

 

Yalçın Akdoğan, şu görüşleri dile getirdi:

"Bu zaman zaman bazı olaylarda bu yaşandı. Ama bu olayda böyle olduğu kanaatinde değilim. Öcalan'ın verdiği mesajın, bu olayları tahrik ettiği kanaatindeyim. Yani kardeşi üzerinden 15 Ekim. Şimdi 15 Ekim diye bir tarih yok. Nereden çıktı 15 Ekim? Onun ötesinde Kobani vesaire konusunda, burada tabii Öcalan'ın bu yaklaşımını, HDP belki farklı bir şekilde araziye yansıtmış olabilir, bağlamını koparmış olabilir. Yani kontrollü bir gerginlik belki bekliyordu Öcalan. Ama bunun yansıması, araziye yansıması tamamen herşeyi yakıp yıkan ve bütün süreci bitiren, çok negatif bir noktaya işi getirdi. Yani Öcalan'ın mektubu bu olayları bitirdi mi, bitirmedi mi tartışması var. Bu noktada ben şunu düşünüyorum. Samimi kanaatim, bir, toplumsal tepkinin burada ciddi bir şeyi vardır. Çünkü çıkmaz sokağa girip duvara çarptı. İkincisi, hükümetin buradaki kararlı duruşunun etkisi var. Öcalan'ın mektubunun da etkisi olduğu söylenebilir. Ama bunu şöyle bir etki olarak ben yorumluyorum. Yani bunlar bataklığa düştüler, çırpındıkça batıyorlar. Öcalan bunlara bir ip attı. Yani oradan çıkabilmeleri için, bir şekilde u dönüşü yapabilmeleri için, onları kurtaran bir etki yaptı diye ben düşünüyorum. Bunu ben 'Öcalan bu gelişmeleri hepsinden doğru okudu' deyince yani Öcalan herşeyi doğru okuyor falan gibi, Öcalan'ı övmüşüm gibi yorumlar yapılıyor. Yani ne ben Öcalan'ı överim, ne de benim övgüme onun ihtiyacı olduğunu sanıyorum. Yani burada bir durum var, bir sorun var. HDP neticede buradan bir çıkış, HDP'ye bir çıkış kapısı sundu o mektup diye düşünüyorum."

 

-"Bu son olaylar bir türbülans, bir kırılganlık meydana getirdi"

"Yol haritasında ne var? Bundan sonra hangi adımlar atılacak? Kısa, orta, uzun vadeli olarak nasıl bir gündem bizi bekliyor?" sorusu üzerine de Akdoğan, çözüm sürecine ciddi bir toplumsal desteğin olduğunu belirtti.

Akdoğan, "Şunu çok net bilmemiz lazım. Bu sorun büyük bir sorun, sadece bugünün sorunu da değil ve kangren olmuş bir sorun. İşte on binlerce insanın yaşamını yitirmesine sebep olan bir sorun. Türkiye'nin birlik ve bütünlüğünü tehdit eden bir sorun" ifadelerini kullandı.

Başbakan Yardımcısı Akdoğan, şöyle devam etti:

"Özellikle bölgesel çalkantı ve gelişmeler açısından baktığımızda, bu sorunu çözmemiz, Türkiye'nin birlik ve bütünlüğü açısından, kardeşliği açısından çok büyük önem taşıyor. Bunlar elimizdeki veriler. Bunların üzerine hükümet, bir inisiyatif geliştirdi. Burada şunu söylememiz lazım. Hükümet, Türkiye toplumunun kabul etmeyeceği, içine sinmeyen hiçbir adımı atmaz. Toplumun kabul etmediği bir şey zaten çözüm olmaz, çözüm olsa da kalıcı olmaz. Toplumsal destek, yani burada yol haritası vesaire, burada toplumun kabul etmeyeceği hiçbir şey yoktur. Demokrasilerde hükümetler topluma rağmen zaten hiçbir adım atamazlar. Bunun hepsi, ayrıntılarının illa bilinmesi, açıklanması gerekmiyor. Bir takım tezahürleri zaman içerisinde görülür. Ama önümüzde ciddi bir sorun var ve bu yöntemle hükümet bu sorunu çözmeye çalışıyor. Gelinen noktada bir anlaşma olduğunu biliyoruz. Ama bu son olaylar bir türbülans meydana getirdi, bir kırılganlık meydana getirdi. Bundan sonra bu yol nasıl yürünecek. En son yaptıkları temaslar, işte HDP heyeti adaya gitti vesaire, daha böyle umutvar konuşuyorlar, işte süreç devam edecek falan gibi."

Önceliklerinin, kamu düzeni ve güvenliği ile hukuk zemininin güçlü bir şekilde tesis edilmesi olduğunu belirten Akdoğan, "Bizim şu anda önceliğimiz budur. Bunun üzerine bir yol yürünecekse yürünecektir. Bunun ayrıntıları elbette kamuoyuyla paylaşılmaz" diye konuştu.

Hükümetin, toplumun kabul etmeyeceği bir adımı atmayacağını vurgulayan Akdoğan, "Yani insanları irite edecek bir şey olduğunu düşünmemek lazım. Ama neticede işte kaç bin insan dağda silahlı, tehdit olarak, risk olarak duruyor, içeride bu toplumsal, başka sorunlara sebep oluyor. Bu şekilde bu meselenin çözülmesi önem taşıyor" ifadelerini kullandı.

(Sürecek)   

Kaynak:Haber Kaynağı