Başbakan Davutoğlu, Erzincan'da

Başbakan Davutoğlu, Erzincan'da

Davutoğlu: (1)

ERZİNCAN (AA) - Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Deprem geldiğinde insanların etnik kimliğine, mezhebine bakmadı. Hepimize birden vurdu. Savaş ve işgal geldiğinde acaba, şu etnik grupları, bu mezhebi grupları, Sünnileri, Alevileri ayırt etmedi. Nasıl deprem bir felaket olarak insanları ayırt etmiyorsa biz de onlara karşı gösterdiğimiz dirençte, kardeşlerimiz arasında, vatandaşlarımız arasında ayrım görmeyiz" dedi.

Davutoğlu, Erzincan'daki Kule Park Sosyal Tesisleri'nde sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle akşam yemeğinde bir araya geldi.

Şehirlerin ülkelerle birlikte toplumların kaderlerini belirlediğini ve mekanlarıyla şekillendiğini dile getiren Davutoğlu, tarihi geçmişine bakıldığında, Terzi Baba Hazretleri gibi manevi önderleriyle ve konumlandığı mekan itibarıyla Erzincan'ın Anadolu'daki kültürün omurga şehirlerinden birini oluşturduğunu belirtti.

"Mekanına baktığınızda şehirlerin kaderini de anlamak mümkün olur" diyen Davutoğlu, Erzincan'ın İç Anadolu-Doğu Anadolu-Karadeniz hattı üzerinde, Kelkit ve Fırat havzaları arasında, Mezopotamya'yı Karadeniz'e bağlayan güzergah üzerinde çok önemli bir konumda olduğunu, Mama Hatun Kervansarayı gibi birçok külliyenin ve Erzincan'ın ilçelerine nüfuz etmiş derin kültürün de bunun izlerini taşıdığını belirtti.

Yıllar önce bir akademik konferans için Erzincan'a geldiğini söyleyen Davutoğlu şöyle devam etti:

"Geldiğimde Kemah'a gitmiştim, büyülenmiştim. Hepimiz Eğin'in, Kemaliye'nin evlerini biliriz. Otlukbeli'nin tarihi geçmişimiz içindeki konumunu biliriz. Ergan Dağı ve kayak tesislerinin şöhretini hep duymuşuzdur. Hangi açıdan alırsanız alın Erzincan'da kültürümüzden böyle her bir ilçeye, her bir diyara serpiştirilmiş güzel numuneler vardır çünkü Erzincan, mekanın doğası gereği doğu-batı, kuzey-güney hattı üzerinde kritik bir kavşak noktadadır."

Evliya Çelebi'nin eserinde Erzincan'da 500 dükkan bulunduğuna yer verdiğini aktaran Davutoğlu, bunun Erzincan'ın ticari bir havzanın merkezinde olduğu anlamına da geldiğine dikkati çekti.

Son iki gün Bağdat ve Erbil'de bulunduğunu, daha sonra İstanbul'a geçip toplantılar yaptığını ve Atlantik Konseyi'nde yapılan Enerji Konferansı'na katıldığını, ardından da Patnos'a geldiğini anlatan Davutoğlu, "Son üç gün içinde öyle bir kuşak içinde seyrüsefer yaptım ki aslında bu kuşakların birbirlerine ne kadar irtibatlı olduğunu, hiçbirinin insan dokusunun diğerinden ayrılamayacağını bizzat müşahede ettim" ifadelerini kullandı.

Gelirken Erzincan'a ait mutluluk endeksini incelediğini de belirten Davutoğlu, şunları söyledi:

"Tam Erzincan'a yakışan bir tavır, yakışan bir istatistik beni etkiledi. Çünkü Erzincan huzur şehridir, nezaket, zarafet şehridir. Erzincan'daki mutluluk endeksi yüzde 65 ile en yükseklerden birisi. Erzincanlılar mutlu. Türkiye ortalamasının yaklaşık 10 puan üstünde. Mutlu olmanın temel prensibi -eğer böyle bir mutluluk endeksinde Erzincan üst sıradaysa- kendisi ile barışık olmaktır. Kendisi ile barışık olan komşusuyla barışık olur. Komşusuyla barışık olan şehriyle barışık olur. Şehriyle barışık olan ülkesiyle ve diğer insanlarla barışık olur. Aslında bizim bugünlerde en fazla ihtiyaç hissettiğimiz şey kendimizle barışık olmak. Tek tek her birimizin kendi dünyamızda, iç dünyamızda bir derin huzur yaşamamız halinde komşularımıza bakışımız, şehrimize bakışımız da bu anlamda değişir, şekillenir. İşte çözüm süreci kavramını ve onun üzerindeki çalışmalarımızı, yarın Tunceli'de (yapacağım), geçtiğimiz haftalarda da Hacı Bektaş'ta yaptığım konuşma çerçevesinde Alevi-Sünni kardeşliği, Türk-Kürt kardeşliği üzerinde neredeyse nakış nakış işlercesine, bütün bir Türkiye'de tekrar bir huzur ortamını oluşturmamızın arkasında da bu sır var."

-"Biz, bu topraklarda barışın elçisiyiz"

Irak ziyareti sırasında cuma namazı çıkışında insanların kendisine Arapça, Kürtçe, Türkmence ve Türkçe seslenerek kucakladığını ifade eden Davutoğlu, "Diller farklıydı, lehçeler farklıydı ama muhabbet, o gönülden muhabbet gözlerde ışıltı halinde vardı. Biz bu topraklarda barışın elçisiyiz. Biz bu topraklarda muhabbetin, bu topraklara nüfuz etmiş o engin irfanın temsilcileriyiz ve bu irfan bütün şehirlerimizde olduğu gibi Erzincanımızda da Erzincanımıza can veren o ruh ile varlığını sürdürüyor ve bu varlığını sürdürdükçe de Erzincanımız da ülkemiz de inşallah ilerde çok daha güzel günler görecek" şeklinde konuştu.

Mekanla insanın doğası arasında da bir ilişki bulunduğuna değinen Davutoğlu, Erzincan'ın dağların arasında bir bağlık, bir ümran şehri olduğunu söyledi. Konuşmasında Erzincan'da meydana gelen depremlere de değinen Davutoğlu, 1916-1918 Rus işgali karşı birlikte direnen Erzincanlıların 1939'da da deprem felaketi karşısında büyük bir imtihandan geçtiğini dile getirdi.

"O imtihanı da yine dirençle, omuz omuza vererek aştılar" diyen Davutoğlu, "Deprem geldiğinde insanların etnik kimliğine, mezhebine bakmadı. Hepimize birden vurdu. Savaş ve işgal geldiğinde acaba, şu etnik grupları, bu mezhebi grupları, Sünnileri, Alevileri ayırt etmedi. Nasıl deprem bir felaket olarak insanları ayırt etmiyorsa biz de onlara karşı gösterdiğimiz dirençte, kardeşlerimiz arasında, vatandaşlarımız arasında ayrım görmeyiz" ifadelerini kullandı.

Erzincan'da 1939 ve 1992'de yaşanan depremin halkın kimliğini ve direnme gücünü artırdığını belirten Davutoğlu, devletin sorumluluklarını da artırdığına işaret ederek şunları kaydetti:

"1992'yi hatırlarsınız, 1999 depremini hatırlarsınız. Erzincan gibi nispeten daha uzakta görünen bir yerde değil Ankara'nın çok yakınında İstanbul'un çok yakınında Marmara depremine ulaşabilmesi dönemin başbakanının ve devlet yetkililerinin günler geçmesi gerekmişti. Evet göreceli olarak bakıldığında, tarih olarak bakıldığında geçen yüzyıl, yani 20. yüzyılda. 21. yüzyılda da Van depremi oldu. Yani yakın zamanda. Arada aslında 12-13 yıl var ama Van depreminde bir sene içinde 20 bine yakın konut yapılarak yepyeni bir Van inşa edildi, bir sene içinde. 92 depremi ile karşılaştırdığınızda Türkiye'nin nereden nereye geldiğini ve 'Yeni Türkiye' dediğimiz kavramla Eski Türkiye arasında gerçekten de bir yüzyılı aşan bir kapasite farkı olduğunu açıkça ortaya koyuyor bu gelişme."

Başbakan Davutoğlu, Erzincan'ın benzer felaketlerle karşı karşıya kalmaması için kentsel dönüşüme ve binaların depreme dayanıklı hale getirilmesine büyük ihtiyaç olduğunu sözlerine ekledi.

(Sürecek)

Kaynak:Haber Kaynağı