Başbakan Davutoğlu: (4)

Başbakan Davutoğlu: (4)

"Her şeyi göze alırız bir tek vatandaşımızın tehdit altında yaşamasını kabullenemeyiz"

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Her şeyi göze alırız bir tek vatandaşımızın tehdit altında yaşamasını kabullenemeyiz" dedi.

Davutoğlu, Mardin Şehir Müzesi'nde TRT "Başbakan ile Özel Yayın" programında gündeme ilişkin gazetecelirin sorularını yanıtladı.

Doğu ve Güneydoğu illerinde halka baskılar yapıldığı yönündeki mektupları değerlendiren Davutoğlu, Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğunu ve buna dönük tedbirlerin alınabileceğini belirtti.

Tedbirlerin alınabilmesi için de vatandaşın cesaretle gelip "şu kişi bana şu tehditte bulundu" diyebilmesinin gerekliliğini dile getiren Davutoğlu, "Öyle bir psikolojik mahalle baskısı oluşturuluyor ki bu genel bir uygulama olarak yaygınlaşır ama hukuki bir sürece dönüşemeyebilir" dedi.

Davutoğlu, bir ilde tabanı kuvvetli, önemli bir topluluğun önderinin yanına gelerek, kendilerine birtakım baskıların yapıldığını belirtmesi üzerine valiye talimat verdiğini ifade ederek, şunları kaydetti:

"(Seçim süreci falan önemli değil. Gereği anında yapılacak) dedim. Her şeyi göze alırız, bir tek vatandaşımızın tehdit altında yaşamasını kabullenemeyiz. Aba altından sopa göstererek; 'ya Meclis'e şu kadar güçle geliriz' ama geldiğinde de bakın 'silahı bırakırım' demiyor. Geldiğinde; 'Ben Meclis'e barajı aşıp gelirsem PKK da dahil hepsi silahı bırakacak, artık bizim silahla işimiz yok, biz Meclis'te mücadele edeceğiz' dese biz onlarla yine siyasi mücadele yaparız. Daha vahimi şu; 'Ben Meclis'e gelsem de silahı orada tutacağım' diyor. Silahı orada tuttun mu Meclis'teki mevcudiyetinin anlamı ne oluyor? Silah üzerinden elde edeceği hesabı ne ise onu Meclis'te ikisini bir arada denkleştirmek. Böyle bir demokrasiden bahsedilebilir mi? Bu, özgürlük içinde değerlendirilebilir mi? Hangi liberal felsefede 'bir tarafta silah tutulup diğer tarafta oy istenir' diye bir yaklaşımı var? Bize hukuk devletini öğretmeye kalkıyorlar. Siyaset biliminin giriş dersi şudur; meşru güç kullanma yetkisi sadece devlete aittir. Ama zalimleşirse o devlet aynı Suriye'de, Irak'ta olduğu gibi... Türkiye'de kime ne baskı var şu anda? Kim asimilasyoncu politikalara maruz kalıyor?  Zaten öyle bir devlet olsa seçim olmaz, HDP kurulmaz, HDP de Meclis'e gireceğim diye uğraşamaz. Bunlar serbest iken silaha niye ihtiyaç hissediyor? Silahı bırakın her şeyi konuşuruz, anayasayı da her şeyi de...

Burada vatandaşların sandığa sahip çıkması hususu önemli. Demirtaş bunu sık sık hatırlatıyor; '7 Haziran'da şöyle olmazsa böyle olur', sadece o değil. Dışarıdaki onlarla bağlantılı bazı yayın organları... HDP'nin barajı aşması ayrı şeydir, Kürtlerin barajı aşması ayrı şeydir. HDP'nin barajı aşma sorunu var, doğru aşar ya da aşmaz ama Kürtler barajı aşıyor. Bizim burada gösterdiğimiz adaylar Kürt değil mi? AK Parti bir Türk partisidir, Kürt partisidir, bir Alevi partisidir, bir Sünni partisidir. AK Parti'nin içinde hepsi var. Buradaki adaylarımız seçildiğinde Kürt kimliklerinden soyutlanarak gelmiyorlar ki. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı içinde Kürtleri de temsil edecek şekilde Meclis'te. Bu kimlikler kişisel olarak saygı duyduğumuz kimliklerdir ama siyasi olarak AK Parti siyaseti vardır. Hiçbir partinin böyle bir konumu yok."

Seçim sandığının güvenliği için her partiye düşen görevlerin olduğunu vurgulayan Davutoğlu, şöyle devam etti:

"CHP buralarda mevcut olsaydı bütün mücadele AK Parti ile HDP arasında seyretmezdi. CHP tek tipçiliği benimsemeye devam etmeseydi, MHP Türk kimliğini bir bölgeye sıkıştırmasaydı... Ama bütün bu mücadeleyi biz veriyoruz. Biz derken bunu gururla söylüyorum. Onlar olduğu için veriyor diğiliz. CHP'nin tek parti döneminde 12 Eylül döneminde yaptığını şimdi HDP yapıyor. 12 Eylül'de diyordu ki; 'Aslında Kürt yok herkes şu şekilde'. Şimdi de HDP diyor ki; 'Şu coğrafya var ya şuralarda sadece Kürtler kalabilir' ve baskı uyguluyor. Kendisine tabi olmayan Kürtlere de baskı uyguluyor. Suriye'de de yaşanan bu. Niye HDP, Suriye'den Halep'ten sığınan Kürtler geldiğinde itiraz etti?  Bunları almayın diye bas bas bağırdılar ama Kobani'ye dokununca sıkıntı oldu. Sebep; çünkü oradaki Kürtler kendilerine tabi Kürtler. Şimdi şöyle demeye getiriyorlar; eğer birisi HDP'ye tabi ise bu Kürt'tür ama AK Parti'ye oy veriyorsa o Kürt kimliğinden kopan biridir. 

Biz de inadına diyoruz ki; arkadaş Kürtleri biz temsil ederiz. Bizde temsil edenler de var. Bunu MHP diyemediği için, CHP diyemediği için, diğer partiler diyemediği için Türkiye'nin birliğinin mayasının garantisi AK Parti'dir. Bu maya herhangi bir şekilde zaafa uğrarsa imza atan o aydınlar boğazda konuşabilirler ama gelip o liberalliği HDP'nin egemenliğindeki bir Diyarbakır'da, egemenliği derken siyasal anlamda demiyorum, kontrolündeki Diyarbakır'da, Hakkari'de konuşamazlar. HDP'ye aykırı bir şey söyleseler oraya girimezler. Şu anda her yere gidilebiliyorsa bu AK Parti sayesinde."

PYD'nin Suriye'de KDP'ye tahammül gösteremediğinin altını çizen Davutoğlu, "Bütün farklı grupları sürdü. Bize ilk gelen Kürt mülteciler PYD'den kaçan mültecilerdi. Çünkü PKK'nın ideolojisi tek tipçi bir ideoloji. Şimdi şimdi evrilmeye çalışıyorlar ama evrilmeye çalışınca işte böyle ikili şizofrenik yapılar doğuyor" dedi.

(Sürecek)

 

Kaynak:Haber Kaynağı