Serpil Yalçınkaya

Serpil Yalçınkaya

BARINAKTAN GELEN İYİLİK

Trt Belgesel’de en beğenerek izlediğim belgesellerden birisi de “Barınaktan Gelen İyilik”. 

İngiltere’de Sokak köpekleri toplanarak köpek eğiticileri tarafından önce genel daha sonra onu sahiplenecek olan kimsenin ihtiyaçlarına göre özel eğitimlerden geçiriliyor.  Hasta sahibinin ihtiyaçlarına göre rehber köpeğe dönüşüyor.  Ben bu programı izlemeden önce görme engelli insanlara yol gösteren, yoldaşlık eden köpekler olduğunu biliyordum ama programı izlememle birlikte öyle farklı hastalıklar ve hastalar olduğunu, hastaların bu rahatsızlıkları neticesinde ne kadar müşkül duruma düştükleriniköpekleri sayesinde hayata tutunabildiklerini gördüm ki bu inanılmazdı. 

 

Örneğin Tourette sendromu yaşayan bir adam vardı izlediğim bölümlerden birinde ve hastalığı yüzünden, uyurken sürekli eli, ayağı şiddetli tikler yapıyor ve adamcağız bir türlü uykuya dalamıyordu. Doktorlar adamın uykusunu uyuyup standart bir hayat sürmesini sağlayabilme adına ona tiklerini azaltmaya yönelik çok ağır ilaçların yanı sıra uyku ilaçları da veriyorlardı. Fakat bu ilaçları kullanmaya başlayan adamın sabah olup da uykudan kalkması da neredeyse imkânsız hale gelmiş, ne çalan saati duyabiliyor ne de kendiliğinden kıpırdayıp uyanabiliyordu. İşte burada sahiplenilecek köpek devreye giriyor ve öyle enteresandır ki aldığı eğitimler neticesinde sahibini yatağın başında bekliyor, hasta içtiği ilaçların etkisiyle yatağını, yorganını tekmelemeyi bırakıp uyumaya başladığında önce sahibinin üzerini örtüyor, sonra ışıkları kapatıyor; sabah olup da gün ağarınca da sahibinin üzerini açıp, ayaklarını, vücudunu dürterek onu uyandırıyordu. 

Programı izlerken bir taraftan ne kadar farklı hastalıklar var derken, diğer taraftan bu köpeklerin nasıl böylesine güzel eğitilebilir, nasıl bu kadar sahiplerine bağlı olduklarını hayretler içerisinde takip ettim. 

Diğer bir vaka da oldukça ilginçti. Narkolepsi hastası bir genç kız adına kataleptik atak denilen ani uyku ya da bayılma nöbeti geçiriyor ve o an olduğu yere yığılıp kalıyordu. Bu öylesine zor bir durum ki yolda karşıdan karşıya geçerken ya da hiç umulmadık bir anda bayılması onu dış dünyadan tamamıyla tecrit durumuna düşürmüş ve hatta evde de artık yalnız başına kalması onun için hayati tehlike yaratmaya başlamıştı.  Burada devreye giren diğer köpek de her an sahibinin başında olması ve onun o düşüp bayılma nöbetlerinde hemen kendine gelmesi için çekiştiriyor, sahibini koruma altına alıyor, su ve ilacını getiriyordu.  

 

Japonya’da ölünceye kadar sadakatle bağlı olduğu sahibini her gün, işe giderken bindiği metro istasyonu kapısında, bekleyen Haçiko’nun hikayesini duymuşsunuzdur belki de.  

1924 yılında Tokyo Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde görev yapan Prof. Dr. Hidesaburo Ueno, küçük bir köpek yavrusu bulur ve sahiplenir. Haçiko her sabah üniversiteye gitmek için evden metroya kadar yürüyen sahibine eşlik ediyor, onu uğurladıktan sonra eve dönüyor.   

Bir süre sonra sahibinin eve dönüş saatini de kavrayan Haçiko artık her sabah sahibini metroya kadar götürüyor ve her akşam iş çıkışında da metronun önünde karşılamaya başlıyor. Fakat bir gün sahibi akşam metrodan inmiyor ve Haçiko gece boyunca sahibini bekliyor.  Birinci, ikinci, üçüncü ve beşinci akşamlarda da hep sahibini metro dönüşünde bekliyor. Oysa sahibi üniversitede kalp krizi geçirip öldüğü için asla dönemiyor.  Ve Haçiko 9 yıl boyunca her akşam metroya giderek sahibinin dönmesini bekliyor. 11 yılın sonunda metronun kapısında sahibini beklerken ölüyor. 

Japonlar sadakat, insan-hayvan ilişkisinin sembolü olarak metroya Haçiko adına bir heykel dikiyorlar. 

 

Köpeklerin depremlerde, can kurtarma aramalarında, narkotik aramalarda birçok faydasını görüyoruz.  

Bazı araştırmacılar, köpeği en duyarlı hayvanlar arasında sayıyorlar.  Veteriner İç Hastalıklar ve Psikoloji Uzmanı Prof. Dr. H. Tamer Dodurka konuyla ilgili olarak, "Düşük frekanslı sesler, yer kabuğu titreşimleri, yer çekim anormallikleri, yer eğimindeki değişimler ve sismik dalgalar, deprem öncesi açığa çıkan çeşitli gazların kokuları, havadaki iyonizasyon değişimleri, özellikle elektromanyetik alan değişimleri gibi depremle alakalı doğa olaylarını gerek bizden daha gelişmiş duyu organları gerekse açıklanamayan diğer algılama yetenekleri ile hissedebiliyorlar” diyor. 

AFAD Köpek Eğitim Merkezleri’nde iki yıllık yoğun bir eğitimden geçen köpekleretemel beceri, temel itaat, ileri itaat, iz sürme gibi ‘ileri beceri’ eğitimi veriliyor. Bunların yanı sıra köpekler, iz sürme arama kurtarma, gaz sızıntısı, yangın ve doğal tehlike bildirme gibi eğitimler de görüyor. 

 

Son yaşanılan Elazığ depreminde de enkaz sahasında yukardaki kahraman köpeklerin görevlendirildiği ifade edilmişti. Sokakta bulunup eğitilen 'Ex' ve 'Dora' isimli köpekler 2 kişinin yerini tespit ederek sağ çıkarılmasını yardım etti. Daha sonrasında 7 kişinin daha ve enkaz altında hayatını kaybeden 2 kişinin de yerini tespit etmişlerdi. 

 

Narkotik operasyonlarında uyuşturucuyu bulan, enkaz altından yaralıları kurtaran köpeklerin kanserin, üstelik her türlüsünü erken teşhiste büyük yardımcı oldukları da artık fark edilmiş durumda Sahiplerinin nefesini koklayarak akciğer ve meme kanserini teşhis edebiliyorlar. Başarı oranları % 90’larda. Hiçbir biyopsi çabası bu rakama ulaşamıyor. 

İdrar koklayarak, prostat, böbrek, mesane kanserlerini teşhis ediyorlar. Büyük abdesti kokluyor, gırtlaktan mideye, kalın bağırsaklara kadar sindirim sisteminde nerede sıkıntı var ise teşhisine yardımcı oluyorlar. 

Bu durumun ilk fark edilişi 1989 senesinde Lancet isimli tıp dergisinde yayımlanan yazıyla ortaya çıktı. Bir köpek, sahibinin bacağındaki 'ben'i sürekli olarak ve bazen pantolonunun üzerinden bile kokluyor, huysuzlanıp onu ısırmak istiyor. 

Kadın bu durumdan beziyor ve derisindeki beni doktora gösteriyor. Yapılan incelemelerde bunun kanser olduğu anlaşılıyor ve ben ameliyatla çıkarılıyor. 
 

Bir köpeğin burnu kimyasal bileşimleri ayırt etmekte ve kanser teşhisinde kullanılan ‘kromatografi’ aletinden bile yüzlerce kez daha hassas. Aletle kanser teşhisi konulamayan bir durumda köpek kanseri belirleyebiliyor. 

Köpeklerin koku alma duyuları insanlara göre bir milyon kere daha fazla. Bir köpeğin burnundaki koku reseptörlerinin sayısı 40 milyar iken bu sayı insanlarda ancak 40 milyon kadar. 

Yaşanmış hikâyelerden birisi de normalde sakin yapıda oturan köpeği Max’in, sahibesi Maureen Burns’u ısrarlı koklayışları ile ortaya çıkıyor. 64 yaşındaki kadın köpeğinin illa nefesini kokluyor olmasından bezmiş; Köpek sürekli kadının nefesini koklayıp sağ göğsüne kafasını sürtüyor, acı sesler çıkarıyorVe sonunda yapılan biyopsilerde orada kanserli bir tümör olduğu ortaya çıkıyor. Kadın, erken teşhisle tümörü alındıktan sonra oldukça sağlıklı bir şekilde hayatına devam ediyor. 

İnsanlığın varoluşundan beridir köpekler hep hayatında olmuştur. Kimi zaman korunmak, kimi zaman avlanmak, kimi zaman da başka amaçlar için köpek ve insan ilişkisi binlerce yıldır karşılıklı sevgi ve sadakate dayalı olarak devam etmiştir.  

Öyle ise siz değerli okuyucularımdan ricamhayvan sevgisi konusunda biraz daha anlayışlı, biraz daha bilinçli davranıp özellikle şu soğuk havalarda başta bu sadık dostlar olmak üzere, sokak hayvanları için bir kap yemek ve su, müsait ortamınız varsa belki sığınacak bir küçük alan ayırmanız. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum