Bakanlar Kurulu toplantısı

Bakanlar Kurulu toplantısı

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Kurtulmuş: (1)- "(Anayasa değişikliği) Bundan sonra söz de karar da nihai olarak milletindir. Milletimiz hangi kararı verirse başımızın üstündedir. Hiç kimsenin de milletin sözü, kararı üzerine ilave bir söz söyleme

ANKARA (AA) - Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, anayasa değişikliğine ilişkin, "Bundan sonra söz de karar da nihai olarak milletindir. Milletimiz hangi kararı verirse başımızın üstündedir. Hiç kimsenin de milletin sözü, kararı üzerine ilave bir söz söyleme hakkı olmadığı düşüncesindeyiz." dedi.

Kurtulmuş, Çankaya Köşkü'nde, Başbakan Binali Yıldırım başkanlığında düzenlenen Bakanlar Kurulu toplantısının ardından açıklamalarda bulundu, gazetecilerin sorularını cevapladı.

Sözlerine, TBMM'de 9 Ocak'ta başlayıp 21 Ocak'ta sabaha karşı sonuçlanan anayasa teklifi görüşmeleriyle ilgili emeği geçenlere teşekkür ederek başlayan Kurtulmuş, Anayasa Komisyonu üyeleri, bütün milletvekilleri, görüşmelere katkıda bulunan iktidar ve muhalefet partisi mensupları, TBMM çalışanlarının bu zor, büyük emek harcanan sürece büyük katkısı olduğunu dile getirdi.

Birinci ve ikinci oylama sonucu ve nihai oylamada ortaya çıkan sonucun hayırlı olmasını temenni eden Kurtulmuş, "Bundan sonraki süreçte, TBMM'de alınmış olan bu karar, yasal prosedürler takip edilerek milletimize götürülecek ve en kısa zamanda sandık, milletin önüne gelecektir. Bundan sonra söz de karar da nihai olarak milletindir. Milletimiz hangi kararı verirse başımızın üstündedir. Hiç kimsenin de milletin sözü, kararı üzerine ilave bir söz söyleme hakkı olmadığı düşüncesindeyiz." değerlendirmesini yaptı.

- "Bu, bir sistem değişikliği meselesidir"

Kurtulmuş, bu süreç içerisinde çok konunun tartışıldığını belirterek, şöyle devam etti:

"Bu anayasa değişiklik paketi, 18 maddeden ibaret olan bu paket, rejim değişikliğiyle ilgili bir paket değildir. Bu, bir sistem değişikliği meselesidir. Türkiye'de daha etkin bir yürütme mekanizmasının kurulması için cumhurbaşkanlığı sistemini getiren bir tekliftir ve Mecliste de bu şekilde yasalaşmıştır. Eğer bir rejim değişikliği meselesi tartışılıyor olsaydı bunun, egemenliğin kaynağıyla ilgili ve egemenliğin nasıl kullanılacağıyla ilgili birtakım konuları içermesi gerekirdi. Rejim tartışmasından kasıt budur. Egemenliğin kaynağı bellidir, egemenlik nasıl kullanılacak? Egemenlik, seçkin bir zümre tarafından, bir hanedan tarafından, bir kişi tarafından kullanılırsa bunun adı başka bir rejimdir, egemenlik millet tarafından kullanılırsa bunun adı da cumhuriyettir, demokrasidir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin egemenliğin nasıl kullanılacağıyla ilgili herhangi bir tartışması yoktur ve egemenliğin kaynağıyla ilgili herhangi bir tartışma da ihsas yoluyla da olsa bu anayasa metninde yer almamaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, 1923'te rejim tartışmasını sonlandırmış ve demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olarak cumhuriyetimiz yoluna devam etmektedir. Dolayısıyla bu konunun bir kere daha altının çizilmesinin yerinde ve önemli olduğu kanaatindeyim."

- Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu

Resmi Gazete'de yayımlanan dört yeni kanun hükmünde kararnameyle ilgili de açıklamalarda bulunan Kurtulmuş, bu kararnamelerde yer alan bazı konulara ilişkin, şu ifadeleri kullandı:

"Kanun hükmünde kararnamelerle ilgili önemli bulduğumuz birkaç hususun altını çizmek isterim. Bunlardan birincisi OHAL İşlemlerini İnceleme Komisyonunun kurulmuş olmasıdır. OHAL kararları çerçevesinde işten atılanlar, uzaklaştırılanlar, açığa alınanlar, kapatılan dernekler, vakıflar, devredilen şirketler, bu alanda alınan bütün kararlarla ilgili bir itiraz merci ve bu kararların gözden geçirileceği bir kurum olarak 7 kişilik bir komisyonun kurulması kararlaştırılmış, bu komisyonun da iki yıl süreyle çalışması öngörülmüştür. Eğer gerekirse ondan sonraki yıllarda da Bakanlar Kurulu birer yıl süreyle bu çalışma takvimini uzatabilecektir. Eğer bu süreçte yapılan bir eksiklik varsa, onun giderilmesi, eğer birtakım hatalı kararlar alınmışsa, bu hatalı kararların düzeltilmesine imkan tanıyan, etkili bir iç hukuk sürecidir. Bu sürecin, objektif ve başarılı bir şekilde yürüyeceğine inanıyoruz."

- "İlk 5 gün içerisinde avukatla görüşme yasağı kaldırıldı"

Kurtulmuş, KHK'lar kapsamında gözaltı süresinin 30 günden 7 güne indirilmesini de önemli bulduklarını belirterek, "Özellikle o süre içerisinde, FETÖ ile bağlı olanların ciddi bir şekilde kontrol ve takibiyle ilgili getirilen bu karar ve bunun yanında, ilk 5 gün içerisinde avukatla görüşme yasağı da kaldırıldı. Dolayısıyla gözaltında bulunanlar hakkında 7 gün içerisinde işlem yapılacak ve avukatlarıyla görüşme yasağı da kaldırılarak, avukatlarıyla görüşme imkanı sağlanacaktır." dedi.

- "Gaziler arasındaki farklar ortadan kaldırılmıştır"

KHK'lar çerçevesinde çeşitli kurum ve kuruluşlardan 367 kişinin kamu görevinden ihraç edildiğini aktaran Kurtulmuş, aynı kararname kapsamında 124 kişinin de göreve iade edildiği bildirdi.

KHK'larla getirilen önemli hususlardan birisinin de gaziler arasındaki farkların kaldırılarak, bütün gazilerin yararlanacağı hakların ortaya konulması olduğuna işaret eden Kurtulmuş, "Yaklaşık 19 bin kişi, terörle mücadele sırasında herhangi bir uzvunu kaybetmiş ya da herhangi bir fonksiyon kaybına uğramış kişiler, bin 404 lira ile 2 bin 150 lira arasında gazilik maaşı alacaklardır. Yaralanmalarının, sakatlanmalarının derecesine göre de altı kademede kademelendirilerek, bütün gazilerimiz bu kapsam içerisine alınmış ve gaziler arasındaki farklar ortadan kaldırılmıştır." diye konuştu.

- Suriye konulu Astana toplantısı

Kurtulmuş, Astana'da bugün başlayan Suriye konulu toplantının da Bakanlar Kurulunda görüşüldüğünü belirtti.

Kurtulmuş, şunları kaydetti:

"Türkiye, Rusya ve İran'ın garantörlüğüyle, ABD'nin katılımıyla ve BM'nin gözetiminde Astana'da bugün bir görüşme başlıyor. Hayırlı sonuçlar vermesini, Suriye'de adil ve kalıcı bir barışa zemin hazırlamasını temenni ediyoruz. Türkiye olarak uzun bir süredir, Suriye barışının sağlanması için ilgili muhataplarla ikili görüşmeler yapıyoruz ve bu görüşmeler sonucunda da Astana süreci şekillenmiş, ortaya çıkmıştır.

Suriye halkı çok çekti, altı yıl boyunca ilk üç yılı iç savaş ve ikinci üç yılı da vekalet savaşları şeklinde gelişen son derece acımasız, son derece kanlı ve maliyeti son derece yüksek bir savaşla karşı karşıya kaldı. 600 bin masum Suriyeli öldü. Canım şehirler yerle bir edildi. Tarih, medeniyet ortadan kaldırıldı. Yaklaşık 13 milyon Suriyeli, ya Suriye içerisinde ya Suriye'nin dışında evsiz, göçmen, mülteci haline geldi. Bu ağır tablo, bütün insanların yüreğini sızlatan bir tablo olmak mecburiyetindedir. Artık bu ağır tabloyu geriye çevirmek, 'Suriye, Suriyelilerindir' prensibi içerisinde, Suriye halkının isteyeceği adil ve kalıcı bir barışı sağlamak, bütün uluslararası camianın boynunun borcudur. Bu görüşten hareketle Türkiye, bu süreçte üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmiştir. Bundan sonra da sorumluluklarını yerine getirmeye gayretlidir, niyetlidir.

Biz, bu süreçten umutlu olduğumuzu ifade etmek isteriz. İlk sefer, altı yıl sonra ilk sefer, savaşan taraflar bir masanın etrafında bir araya gelecek, muhtemelen en başta çok farklı olan görüşleri, çok aykırı olan görüşleri, görüşmeler sürdürüldükçe belli bir noktaya gelecek ve konular da ortada uzlaşılacak noktalara gelinecektir. Uluslararası camianın önemli ülkeleri olarak Türkiye'nin, Rusya'nın, İran'ın ve ABD'nin, bu sürece olumlu katkılarının olmasını temenni ediyoruz. Ayrıca BM Özel Temsilcisi'nin ve özel temsilcinin heyetinin de bu görüşmelerde müspet rol almalarını, sürecin olumlu tamamlanmasına katkı sunmasını diliyoruz."

(Sürecek)

AA

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :