Babam…

En çok baba deyince aklımıza gelir çocukluğumuz!” diyor Adil Erdem Bayazıt. Bakıyorum da öyle sahiden. En azından benim için öyle. Sanki anlatmayla bitirilemez güzel anılarım var çocukluğumda. Ne mutlu… Ne büyük şans.

Onun çektiği fotoğraflar, tombul yüzümdeki masum gülüşler, bana aldığı hikâye kitapları, gece yanımda anlattığı masallar, sevdiğim çikolata ve şekerlerle eve gelişi, yürürken küçük parmağından tutuşum, bana “civciv” deyişi öyle sevişi beni, kucağından inmeyişim, omzunda taşıyışı, yaptığı şakalar, uzun uzun güldürmeleri, sabahları kapılarda uğurlayışı…

Ve hala yanımda dururken özlediğim. Hasretimi dindiremediğim…

Babalar şiirlere, şarkılara, dizilere konu olmuş, filmlerde hepimizi ağlatmış babalar. Ne çok söylenmiş söz var babalara ve daha söylenecek ne çok şey var.

Benim de var işte. Görüyorsunuz. Sanki ne yazarsam da bitiremeyeceğim sözcüklerim, sayfalar dolusu hislerim var babamla ilgili. Şu hayattaki tek idolüm.

Hüzün yüklü gemi gibi bazı zamanlarda babam, bazen kızgın bir volkan… Bir bakıyorum düğün günü gibi şen, bir zaman bayramlıklarını giyinmiş çocukların şeker topladıkları anlar gibi sevinçle dolu… Bazen bir deniz maviliğinde tertemiz ifadesi ve öğütleriyle, bazen bilge bir adam her ne sorarsam verdiği cevaplarıyla…

Ben ne kadar delikanlı çağlardaysam babam o kadar olgun. Ben ne kadar çocuksam babam o kadar sabırlı, anlayışlı. Söyleştiğim, bazen uzun uzun münazaralar ettiğim, sınırlarını zorladığım ve belki de istemeyerek çok kere üzdüğüm babam…

Şairin, “Hayatta ben en çok babamı sevdim” dediği yerdeyiz. Ah ne çok severim. Ne çok severiz seni…

“Attalara” gitmesini istemediğim zamanlardan, uzaktan sevdiğimiz zamanlara geldiğimiz bu günlerde, beni en çok bir şeye babam yönlendirebilir. Yine bir şeyden en çok babam döndürebilir.

Düşünüyorum da sonsuz bir teşekkür, minnetimi ifade edemez sanırım. Hiçbir kelime yetmez babama olan sevgimi anlatmaya... Her şeyi anlattığım, her şeyi konuşabildiğim, tecrübeleriyle yolumu aydınlatan Babam.

Bu satırları okuduğunu biliyorum. Hiç kimsenin okumadığı, merak dahi etmediği yazılarımı okuduğunu, gönlüm olsun diye uzun uzun o yazılarım üzerine benimle konuştuğunu biliyorum. Başarılı olamadığım şeylerde bile hep ne kadar önemli işler yaptığım üzerine beni desteklediğini, bana kendimi her başarısızlığımda dahi iyi hissettirdiğini hayatımın hiçbir döneminde unutamam. Unutmam.

Hangi cümleyi seçsem de sana duyduğum hayranlığı ifade edebilsem diye düşünüyorum bu satırları yazarken. Hangi sözü söylesem de sana olan minnettarlığım anlaşılabilse...

Hayatımdaki en büyük şükrüm. Birbirimizin en sert muhalefeti olup; bir o kadar da hep birbirimizin yanında durabilmemiz, sana bir kat daha saygı duymama sebep oluyor her zaman. Senin evlatlarına gösterdiğin bu özveri, çocuklar gibi her birimizi; hala sırtında taşıman... Derdimizle dertlenmen… Her şart ve durumda yanımızda olman...

Arıyorum da yok, bulamıyorum doğru cümleleri. Keşke daha güzel ifade edebilecek sözcüklerim olsaydı. Hayatımın en güzel günleri, hayatımın en unutulmaz anlarındasın. Bana gösterdiğin sabır, bize gösterdiğin sonsuz sevgi... Bana yaşattığın her bir an için, bize yaşattığın o muhteşem evlatlık duygusu için teşekkürler.

Sen hep ol Baba. Bir gün, değil her gün için babalar günün kutlu olsun. Sağlıkla, huzurla... Ve elbette bizimle…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.