Ayna!

Uyanır uyanmaz, gözlerim o görüntüye takılıyor. Açık pencereye yansıyan şey, gündü. Mavisini sevdiğim gökyüzü, eli kolu hüzün dolu ağaçlar ve ilkelce çekilmiş bir duvar. Görebildiğim tek olumsuzluk o duvardan başkası değildi, oysa hava soğuk olduğundan içerisi soğumuş, yeni uyanmış bir bedeni üşütecek dereceye düşmüştü. Bu duruma aldırmadım, belki de hissetmek istemedim. Övünç duyduğum tek şey, camları daima temiz tutmam oldu, ya değilse o görüntünün tüm alıcılığını yaşayamayacaktım. Bugünün kelimesi; ayna! Bir bugüne ait değildi bu kelime, birkaç zaman öncesinde de tutunmuştum da bıçakla bir tutup her ikisinin de dillerinin keskin olduğunu fikreylemiş daha sonra da bıçağı kör, aynayı sağır etmiştim.**Geçen hafta Bursa’nın bir sabahında, kendisine dair sadece ismini bildiğim bir mahallede öylece yürürken çocukları seyretmekteyim. Üç beşi toparlanmış kendilerince bir oyun oynuyorlar, birden bu kareye başka bir çocuk giriyor. Adımlarından asabiyeti belli olan bu çocuk, oyun oynamaktaki takıma yaklaşıp, duyunca kaşlarınızı çatacağınız birkaç kötü söz söylüyor, diğerleri ise buna karşı beraberce dönüp birer birer ellerini kaldırarak “aynaa, aynaaa” deyip hiçbir şey olmamışçasına devam ediyorlar. *Yine Bursa’dayım. Şu meşhur hanları gezmek gerekirmiş, doğrusu bu geziye beni kandıran tek şey tarihî mekânların çatısı altında olmaktı. Gerisi, yine seyran… ‘Bismillah’ alıp başlayacakken, ilk dükkânın bir aynacıya ait olması düşündürüyor beni. Dükkânın içi karanlık, karanlığın içindeki aynacı ise yalnızca beyaz kasketinden belli oluyor. Sabahın erken vakitlerinde aynaları boy boy dizmiş kapı önüne. “Ne kadar çoksan, o kadar dağılırsın. Mutluluğu toplamaksa senin elinde” diyen benim, ama aynacıdan duymak istememse hayli uçarı bir fikir. Yine o vesile oluyor aslında, çerçevesiz aynalarıyla. Bu kareyi yalnızca sineme ‘çekmiş’ olmama yanıyorum şimdi… *Çarşıları meşhur denirken çeşmelerini hatırlattırıyor Beş Şehir’deki ‘zamanın Bursa’sı…’ Ama gördüğüm çeşmelerde, ayna olmayışı hiç de işime gelmiyor. Ah! Bulsam bir tane…*Ve…Ayna! Ayna! Okusan yine Sezai Karakoç’un “ben kandan elbiseler giydim hiç değiştirsinler istemezdim” şiirini…“…Yer değiştiren ben değildimFarklılaşan sendinSendin bana gelen aynalarlaSendin bana gelen sendin…”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.