AYM, FETÖ sanığının din adamıyla görüştürülmemesini ihlal saymadı

AYM, FETÖ sanığının din adamıyla görüştürülmemesini ihlal saymadı

Yüksek Mahkeme, "Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs" ve "FETÖ'ye üye olmak" suçlarından tutuklu bulunan sanığın, bir din adamıyla görüşme talebinin reddedilmesinde hak ihlali olmadığına hükmetti

 Anayasa Mahkemesi, "Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme", "FETÖ'ye üye olmak" suçlarından tutuklu sanığın bir din adamıyla görüşmek istemesinin reddedilmesinde din özgürlüğünün ihlal edilmediğine karar verdi.

FETÖ'nün 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin ardından başlatılan soruşturma kapsamında tutuklanan Murat K, Osmaniye 1 No'lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu'na gönderildi.

Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü, 28 Temmuz 2016'da gönderdiği yazıyla, ceza infaz kurumlarında FETÖ/PDY'den tutuklu bulunanların ikinci bir talimata kadar din adamıyla görüştürülmelerinin durdurulmasının uygun görüldüğünü bildirdi.

Bu kapsamda, Murat K'nin tutuklu bulunduğu cezaevinin İnfaz Kurumu İdare ve Gözlem Kurulunca da kurum güvenliği, asayiş, işleyiş dikkate alınarak ikinci bir talimata kadar FETÖ/PDY tutuklularının, din adamıyla görüşmeden yararlanma imkanlarının durdurulmasına karar verildi.

Murat K, cezaevi idaresine başvurarak tutuklu bulunduğu süre içerisinde Hanefi mezhebine mensup bir din adamıyla görüşmek, iletişim kurmak ya da onlar tarafından ziyaret edilmek istediğini iletti.

Bu talep, İnfaz Kurumu İdare ve Gözlem Kurulunun kararı gerekçe gösterilerek reddedildi. Murat K'nin, Osmaniye İnfaz Hakimliğine yaptığı şikayet de reddedildi.

Ret kararı da Murat K. tarafından Osmaniye 2. Ağır Ceza Mahkemesine taşındı. Mahkeme, uygulamanın kurumun güvenlik, asayiş ve işleyişi dikkate alınarak FETÖ/PDY üyelerinin birbirleriyle haberleşmelerinin engellenmesi amacıyla gerçekleştirildiğini belirterek, itirazın reddedilmesine hükmetti.

Bunun üzerine Murat K, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunarak, din adamıyla görüştürülmemesinde din özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürdü.

Yüksek Mahkeme ise müdahalenin, izlenen meşru amaçla orantılı olduğunu belirleyerek din özgürlüğünün ihlal edilmediğine karar verdi.

- Karardan

Tutuklu başvurucunun, bir din adamıyla görüştürülmesi isteğinin reddine ilişkin müdahalenin, olağanüstü hal ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğunun belirtildiği kararda, talepte bulunulan tarihte olağanüstü halin söz konusu olduğu hatırlatıldı.

Kararda, Dini Eğitim Protokolü uyarınca, İslam dinine mensup tutuklu ve hükümlülerin görüşme hakkına sahip oldukları din adamlarını görevlendirmekle yükümlü Diyanet İşleri Başkanlığındaki bazı kamu görevlilerinin de FETÖ/PDY ile ilişkili olduğu gerekçesiyle ihraç edildiği bildirildi.

FETÖ/PDY şüphelisi çok sayıda tutuklunun bulunduğu cezaevindeki başvurucunun din adamıyla görüşme talebinin terör örgütü üyeleriyle bir araya gelmelerinin, haberleşmelerinin engellenmesi, kurum güvenliğinin, düzeninin korunması amacıyla reddedildiğinin vurgulandığı kararda, "Dolayısıyla talep tarihinde hem infaz kurumunda FETÖ/PDY kapsamında tutuklu bulunanların sayıca fazlalığı hem de din adamı görevlendirmekle yükümlü Diyanet İşleri Başkanlığında gerçekleştirilen ihraç süreci, kamu düzeni ile kurum güvenliğini ve düzenini bozmadan infaz kurumunda bulunan hükümlü ve tutukluların din adamıyla görüşme hakkından yararlanma imkanlarını organize etmeyi oldukça zorlaştırmıştır." değerlendirmesi yer aldı.

Kararda, başvurucunun, din adamıyla görüşme talebinin reddedilmesinin, kurum güvenliği ve düzeninin sağlanması yönünden zorunlu bir sosyal ihtiyaca karşılık geldiğinin kabul edilmesi gerektiğine işaret edildi.

Başvurucunun, yaptığı şikayette dinini daha iyi öğrenebilmek için Hanefi mezhebine mensup bir din adamıyla görüşmek istediğini belirttiğinin aktarıldığı kararda, başvurucunun din adamıyla görüşme isteğini mensubu olduğu dine göre zorunlu yerine getirilmesi gereken bir ibadet olarak ileri sürmediği, dinini daha iyi öğrenebilmek amacıyla görüşme gerçekleştirmeyi talep ettiği bildirildi.

Yüksek Mahkemenin kararında, şunlar kaydedildi:

"Kamu güvenliği ve düzeni karşısında başvurucunun katlanması gereken külfet, mensup olduğu dinin emrettiğini düşündüğü bir ibadeti gerçekleştirememenin değil dinini daha iyi öğrenebilmek adına başvurulabileceği birçok yoldan birine, somut olayın koşullarında Anayasa Mahkemesince makul kabul edilen bir süre boyunca ulaşamamasının kendisinde yarattığı manevi yükten ibarettir. Bu bağlamda, başvuru konusu müdahalenin izlenen meşru amaçla orantılı olmadığı da söylenemez."

Etiketler :