Atatürk, İsmet İnönü. Fikir Ayrılıkları

Bugünden itibaren referandum sonuna kadar Tarihten ilginç bulduğum bölümleri yazacağım.

Bugün Milli Şef İsmet İnönü’yle başlamak istiyorum. İsmet İnönü’yle ilgili neler yazacağım? Tabiî ki Fikir ayrılıklarıyla birlikte İsmet İnönü’nün Mustafa kemali yok saymak için yaptıklarını da yazacağım.

Milli Şef İsmet İnönü Mustafa Kemalin ölümünden yaklaşık 1 ay sonra paralardan Atatürk'ün resmini kaldırarak kendi resmini koydurdu. Atatürk’ün ölümünden sonra 26 Aralık 1938’de toplanan CHP Olağanüstü Kurultayı’nda Atatürk’ün ‘Ebedi Şef’, İnönü’nün de.‘Milli Şef’ olarak anılması, İnönü’nün ‘CHP’nin değişmez genel başkanı’ olması kabul edildi.

Onun için bugün bende Milli Şef İsmet İnönü’yü yazarak Mustafa Kemal”e attığı kazıkları gözler önüne sermek İki başlılığın sonuçlarını dillendirmek istiyorum.

Bir lider düşünün aynı tarihlerde devam eden kendi partisinin genel başkanlığını yapmış birinin resmi çıkmasın diye para basımını durdurarak paralara kendi resmini koydurabiliyor. Pullarda kendi resimlerini bastırılması için emir veriyor ve bastırılıyor. Çankaya'daki Atatürk heykelini depoya attırıyor. Tüm resmi dairelerden Atatürk”ün resmini indirtip kendi resmini asıyor. Atatürk”ün en yazdığı Nutuk'u yasaklatıyor

1950’de tek başına iktidar olan DP iktidarı ve onun genel başkanı Adnan Menderes ise, para, pul, Resmi daire ve okul kitaplarındaki İnönü fotoğrafları dönemini bitiriyor,  buda yetmiyormuş gibi daha sonra kendi ipini çekecek olan Atatürk'ü koruma kanununu çıkarıyor. (Bu yazdığım paragrafın konuyla ilgisi yok tabi)

Sayın İnönü O günlerde ‘Atatürk’ü unutturma amacına yönelik bir saygısızlık’ olarak yorumlanan bu icraatını dönemin Başbakan Yardımcısı Kemal Satır’a bakın bu nasıl açıklamıştı

‘Atatürk gibi eşsiz bir kahramanı istihlaf etmiştim (halef olmuştum). Benim için en büyük tehlike onun gölgesi altında erimek ve ezilmek idi. Devlet icraatının bütün sorumluluğu bana ait olmalıydı. Bunun için de kudretim neyse benim damgamı taşıyacak bir dönemin başladığının belli olması gerekiyordu. Paralara resim nakşedilmesi tarihten gelen bir devlet kudreti ve hakimiyeti geleneği idi. Parada pulda yapılanların başka türlü manalandırılması bir istismardır. Bizim ona vefa ve sadakatimiz tarihin imtihanından geçmiştir.’ Hadi canım sende!

Bakın bu konuda Tarihçiler ne diyor;

Tarihçilere göre; Cumhurbaşkanı Atatürk’ün ölümünün ardından bu şekilde intikam alan İsmet İnönü’nün yollarının ayrılması Atatürk ölmeden 1 yıl öncesine dayanıyor. İlk kopuş 1937 yılının sonbaharında dramatik bir şekilde oldu. Bu kopuş yıllar sonra farklı siyasî polemiklere yol açtı. Atatürk”le ismet İnönü 1937 yılının başından beri birbirleriyle görüşmüyor ve konuşmuyordu zaten.

Atatürk ile İnönü'nün ilişkilerini sorunsuz ve benzersiz gibi göstermeye çalışanlar açısından (Özellikle CHP) ayrılığın nedenini açıklamak çok güçtür. Genellikle geçiştirilmek istenir. Buna karşılık ileride İnönü'nün siyasî hasmı olacaklar için söylentiye açık hayli bereketli bir konudur.

İsterseniz şimdide liderlerin ayrılık nedenlerine gelelim.

Birinci sebep, Atatürk'ün Cumhurbaşkanı sıfatıyla anayasal yetkisi olmamasına rağmen İnönü hükümeti üzerindeki müdahaleleriydi.

Başbakan, kendisine sorulmadan, danışılmadan kabinesinde yapılan değişikliklere karşı öfkeliydi. Bir tarihte geceyarısı yapılan bir bakan değişikliği karşısında Cumhurbaşkanına çektiği telgrafta, "geceyarısı gaflet uykusundan uyandırılarak kabinesinde değişiklik yapılmak istendiği haberini alan bir başvekilin bu hususta ileri süreceği mütalaadan nasıl bir fikir selâmeti beklenebilir?" diye sorma gereğini hissetmişti! Başbakan olarak sorguya çekilmeye, kınanmaya tahammül göstermesi isteniyor; İnönü de buna karşı sert tutum alıyordu.

Mesela, bardağı taşıran sıkıntılardan birisi Celâl Bayar'ın ekonomi bakanı olarak kabineye girişi, Atatürk'ün ısrarı üzerine ve İnönü'nün istemediği bir durumdu.

İkinci sebep, dış politika konularındaki görüş farkıydı. Tam bu sırada imzalanan Nyon anlaşması, Türkiye'nin Akdeniz'de İngiltere ve Fransa ile yakınlaşması anlamına geliyordu. İtalya'ya karşı da sert bir cevaptı.

Atatürk, Ülkemizin yeniden İngiltere ile yakınlaşmasından yanaydı. Bu askerî birliktelik İtalya'ya karşıydı; buna karşılık başbakan Sovyetler Birliği ile ilişkileri dengelemenin daha tedbirli bir politika olacağını düşünüyor ve ülkesinin bu hızlı rota değişiminden tedirgin oluyordu.

Hele dış politikayı kendisi bir yana bırakılarak Atatürk'ün Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras ile doğrudan ilişki kurmasına da çıldırıyordu.

Tabi bir de Hatay meselesi vardı ki, Atatürk'ün bütün ısrarlarına ve eleştirilerine rağmen, İnönü Fransızlarla görüşmelerin sonucunun beklenmesinden yanaydı. Hatay, o kadar da mühim bir mesele sayılamazdı; görüşmelerden olumlu bir sonucun alınması sabırla beklenmeliydi. Bu tutum Atatürk'ün düşündüğü şekilde zaman kaybı olarak görülmemeliydi;

Oysa Atatürk sabırsızdı; açıkça hükümeti eleştiriyor, hatta askerî bir harekâtı dahi masanın üzerinde güçlü bir ihtimal olarak tutuyordu ki, İnönü anılarında buna kesinlikle karşı çıktığını anlatmaktadır.

Bugünlük bu kadar, haftaya Atatürk ile İsmet İnönü’nün diğer fikir ayrılıklarını ve bunların güzel ülkemize verdiği zararları yazmaya devam edeceğiz..

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.