Aşağı Hadim'den Bolay Yaylası'na

Aşağı Hadim'den Bolay Yaylası'na

Gazetemizin gezgin yazarlarından Zeki Oğuz Aşağı Hadim ve Bolay Yaylası ile ilgili izlenimlerini köşesine taşıdı. İşte Oğuz'un yazısı

Toroslarda çiğdemlerin gün yüzüne çıktığını, şubatın ilk haftasında duymuştum. Bu pek doğal değil ama havaların böyle kararsız gitmesi doğayı da şaşırtıyor. Geçtiğimiz hafta Bolaylı arkadaşları aradım, yaylaya gidip gelen var mı? diye. Gidenler olmuş, sarı çiçeklerin, bardacıkların çıktığını söylediler. Onlar kardelene bardacık derler.

Aşağı Hadim’e ilk gidişim 1968 yılıydı. Arkadaşım Muzaffer Toptaş ile bir güz günü gitmiş, bir hafta boyunca avar toplamış, pekmez kaynatanları izlemiş, dut yaprağında pekmez şırası içmiştik. O yıllar Hadim- Taşkent yolu daracıktı. Eğiste deresinden bir araba geliyorsa diğer araba tepenin başında onun geçişini beklemek zorundaydı.

Sonraki yıllar doğa dostu, gerçek bir Hadim aşığı Mustafa Orhan’ı tanıdım. Annesi Aşağı Hadim’de yaşadığı için fırsat buldukça gidiyor, arabada yer varsa beni de çağırıyordu. Geçtiğimiz pazar günü de Aşağı Hadimdeydik. Mustafa Orhan, sanayici ve fotoğraf ustası Kemalettirn Erbil, fotoğraf sanatçıları İrfan ve Şafak Çakır ile birlikte.

Allah sağlıklı bir ömür versin, Mustafa Orhan’ın annesi doksanına yaklaştığı halde hala dinç ve anılarını hala bugünmüş gibi anlatıyor. Mustafa Orhan, ilk dönem milletvekillerinden ve müderris Musa Kazim Efendinin yakın akrabası.

Anneyi kısa bir ziyaretten sonra günlerdir bizi bekleyen Müjgan ablanın evine gittik. Gömleklik, sofra bezi olarak Hadim dokumaları bir zamanlar çok ünlüydü. Günümüzde dokuma işini sadece Müjgan abla sürdürüyor. Tam 67 yaşında, on beş yaşından bu yana dokuma işini yapıyormuş. 

Müjgan abla bütün dokuma araç-gereçlerini ortaya çıkarmış bizi bekliyordu. Eğirtmeç, çark, yay, daha önceden dokunmuş bezler, sohbet arasında gösterdiği her aletin ne işe yaradığını anlatıyordu. Yukardaki bir evde çözgü odası vardı, hiç erinmeden iplerin nasıl çözüldüğünü gösterdi. Odanın birinde çok eski bir ıstar vardı. Onda da pantolon, yelek yapımında kullanılan depmeler dokunuyormuş ama yıllardır kullanılmıyormuş o ıstar.

Hayli dertliydi Müjgan abla. Derdini şiirlerle anlatıyordu.

2008 yılında kadastro geçmiş arazilerinden. Yıllardır yaz aylarında yaylaya çıktıkları Yellice yaylası Beyreli köyünün üstüne geçmiş. Bu yanlışlık düzeltilmezse artık yaylaya çıkamayacağından korkuyor. Müjgan abla ve Aşağı Hadim’in yaşlı kadınları, devletin bu yanlışı düzeltmesini bekliyorlar. 

Müjgan ablanın hazırladığı yemeği yedikten sonra Bolay yaylasına doğru yola düştük,

Bolay yaylası Taşkent’e yaklaşık 20 km. Taşkent-Alanya yol ayrımından sonra. Bolay köylüleri ve Bolay dışında yaşayanlar bahar aylarında buraya yaylaya çıkıyorlar, Sarıveliler, Ermenek yolu üzerinde, çok güzel bir yayla.  Az ötesinde de ünlü yörük pazarı var.

Geçtiğimiz yıl bu aylarda araçlar yüksek bir kar tünelinin içinden geçerek gidiyorlardı. Bu yıl ise doruklarda bile pekaz kar var. Güney cepheleri ise tümüyle açık.Çayın güney tarafına geçtik, her taraf kardelen ve çiğdemlerle doluydu. Nergisler yeni çıkmaya başlamışlardı. Bir hafta sonra sıcaklar vurunca navruzlar da çıkacak, çiçek cennetine dönecek yayla. Gezginlerin ve fotoğraf düşkünlerinin yaylalara gitme zamanı artık.

Kendi aracı olmayanlar için bile kolayca ulaşılabilir Bolay yaylasına. Ermenek, Sarıveliler, Göktepe, Başyayla taraflarına giden otobüs ve münibüsler burdan geçiyorlar. Hadim ve Taşkent’te lokantalar var ama yerel tad arayanları hayal kırıklığı bekliyor.