Salih Sedat Ersöz

Salih Sedat Ersöz

Arzın Kalbine ulaşma ve Haccın ifası (5)

arafat.jpgArafat’ta Vakfe duasının ardından birbirimizi tebrik ederek yaptığımız kucaklaşmalara gözyaşları da karışınca çadırımızda çok büyük duygulu anlar yaşandı. Bu duygu yoğunluğu biraz sonra kendini kuşlar gibi hafifleyen bedenlere bıraktı.

Tebrikleşmeler bitince de her beden kendi atmosferine çekilerek Rabbimizin huzurunda, ferden ferda yalnız O’na kul olmanın ve ancak O’na ibadet etmenin zevkini yaşamaya başladı.

yazi-resmi2.jpg

İnsan o anda çok farklı duyguları bir arada yaşıyor. Bir yandan geçmişte yapılan hata ve işlenen günahlardan duyulan mahcubiyet ve pişmanlık, diğer yandan bütün günahlardan temizlenmenin verdiği rahatlık ve sevinç…

Arafat; af, iltica, yalvarıp yakarma ve arınma makamıdır.

Arafat, kabirden kıyamet sabahına uyanışı ve akın akın mahşer meydanında toplanışı hatırlatır. Bütün kullar, Allah’ın huzurunda aciz, muhtaç, çaresiz ve af ümidi içinde beklerler. Herkes kendi derdine düşmüş, gönüller mahzun bir halde Rabbe yalvarmakta, bedenler kefeni andıran iki bez parçası içinde pişmanlık ve tövbe gözyaşlarıyla ıslanmıştır.

Arafat, insan hayatında bir dönüm noktasıdır. Hayat defterlerinde tertemiz bir sayfa açmak için ve bundan sonra Allah’a tam itaat üzere yaşanacağına dair sözler verilir.

İhsan ve keremi sonsuz olan Yüce Allah, nasıl, Hz. Âdem (as) ile Havva validemizin dualarını kabul ederek affa mazhar etmiş ve Arafat’ta birleştirmiş ise, onların neslinden olan ve Arafat’a gelerek gönülden af dileyen bizlere de af ve bağışlama vaadinde bulunmuştur.

Arafat’ta amir-memur, zengin-fakir, cahil-âlim hep bir arada, aynı elbiseler içinde, aynı meydanda, aynı şartlarda ve aynı saftadır. Orası sınıf farklılıklarından sıyrılıp mahşer iklimine girerek insanın acizliğini itiraf etme, Rabbe iltica etme ve kıyametin o dehşetli manzarasını hissederek ürperme ve kendine dönme yeridir.

Arafat; “Lebbeyk. Allahümme Lebbeyk. Lebbeyke la şerike leke lebbeyk. İnnel hamde ve’n-ni’mete leke vel mülk. La şerike lek.”   “Buyur Allah’ım! Ben senin emrine boyun eğerim ve her emrini yerine getirmeye hazırım. Senin benzerin ve ortağın yoktur. Senin davetine ihlasla uyarım. Şüphe yok ki hamd  ve nimet sana aittir. Mülk de senindir. Senin hiçbir ortağın yoktur.”  Nidaları ile girilen ve insan seli halinde günahsız olarak çıkılan yerdir.

Arafat işte böyle bir yer. Arafat’ta artık akşam olmak üzeredir ve yavaş yavaş ayrılık vakti yaklaşmaktadır.

Bizim Arafat’tan ayrılığımız saat 22.30 gibi gerçekleşti. Otobüslerle Müzdelife’ye doğru hareket ettik ve 10 -15 dakika gibi kısa bir sürede Müzdelife’ye ulaştık.

Kur’an-ı Kerim’de, “Arafat’tan ayrılıp (sel gibi Müzdelife’ye) akın ettiğinizde, Meş’ar-i Haram’da Allah’ı zikredin. Onu, size gösterdiği gibi zikredin” (Bakara/198) buyurulmaktadır.

Meş’ar-i Haram, Arafat dönüşünde, Akşam ile Yatsı namazlarının bir arada kılındığı ve vakfe yapıldığı yerdir. Burası iki Müzdelife dağının arasında kalan yerdir.

Müzdelife, Arafat ile Mina arasında bulunan ve Hac’da Arafat’tan sonra vakfe yapılan bölgedir. Rabbimizin Meş’ar-i Haram olarak adlandırdığı Müzdelife’de namazlar kılınır, vakfe yapılır, dua ve niyazlarda bulunulur.

yazi-resmi1.jpg

Müzdelife ismi Arapça zelefe kelimesinden türemiş olup, yaklaşmak anlamındadır. Müzdelife denmesinin sebebi olarak hac esnasında Müslümanların burada toplanmaları ve Mina’ya yaklaşmaları olarak gösterilmektedir.

Müzdelife denince akla burada yapılan Müzdelife vakfesi gelmektedir. Haccın vaciplerinden olup, arefeyi bayrama bağlayan gece yarısından itibaren sabaha kadar yapılır. Hacı adaylarının bu süre içerisinde burada bir süre bulunmaları vakfe görevini yerine getirmeleri için yeterli görülmektedir.

Müslümanların kalabalık olması ve izdihama sebep olunması gibi sebeplerle Müzdelife vakfesini yapıp gece bu bölgeden ayrılmalarında bir sakınca görülmemektedir. Ancak, arefe gününü bayram gününe bağlayan geceyi burada geçirmek sünnettir.

Müzdelife vakfesinin geçerli olabilmesi için, ihramlı olmak ve Arafat vakfesini yapmış olmak şartı vardır. Müzdelife’de akşam ile yatsı namazı cem edilir. Yatsı namazı akşam vaktinde değil, akşam namazı yatsı namazı vaktinde kılınır. Buna cem-i tehir denir.

yazi-resmi3.jpg

Müzdelife’ye varınca ilk işimiz akşam ile yatsı namazlarını cem ederek Sami hocamızın imametinde cemaatle kılmak oldu. Daha sonra şeytan taşlamada kullanacağımız taşları topladık ve Sami hocamızın yaptığı vakfe duasına gönülden AMİN dedik.

Müzdelife’de, bizim bulunduğumuz alanda çadır olmadığı için namazlarımızı ve vakfemizi açık alanda icra ettik. Vakfeden sonra bir süre daha serbest olarak vakit geçirdikten sonra saat 01.00 e yaklaşırken Mina’ya doğru yürüyüşümüz başladı.  (Devam edecek)

Önceki ve Sonraki Yazılar