Arkana Asla Bakma Çünkü O Yöne Gitmiyorsun!

Bir sofrada Sufiler, Dervişler yemek yiyorlarmış bir handa fakat bunlar tabaklarını ayırmışlar. Herkes kendi tabağından yiyor. O sırada içeriye bir Türk savaşçı giriyor. (O dönemde Türklerin zaten tanınma tipi savaş. Savaş dışında kimse Türkülerle karşılaşmamış çok tanınmıyorlar. Türk deyince savaş geliyor direk akla ve korkuyorlar çok pervasız olmasından.) İçeri giren savaşçı, ne yapıyorsunuz diye soruyor. Sofiler yemek yiyoruz diye cevap veriyor. Neden ayrı tabaklarda yiyorsunuz, siz kardeş değim misiniz diyor bu kez. Onlar da diyorlar ki biz birbirimize hakkımız geçmesin kardeşlik hukukumuzu zedelenmesin diye ayrı tabak tercih ediyoruz. Sufi olduğumuz için her şeyi çok ince hesap eden insanlar olduğumuz için… Falan diyorlar. Türk kılıcını çekiyor ve diyor ki: Birleştirin şu tabakları!  Korkuyorlar, hemen birleştiriyorlar ama neden diyorlar. Yani seni ne rahatsız etti? O da diyor ki: Siz eğer gerçekten kardeşseniz o hak geçme ayrılık duygusu aklınıza bile gelmemeliydi zaten, o sofraya otururken peşinen birbirinize hakkınızı helal etmiş olsaydınız burada bir hak meselesi zaten olmayacaktı. Ne hakkından bahsediyorsunuz. Baştan helal edin hakkınızı bir kaşık çorbayı hesap eden sufi mi olur. Adam olun önce!

Şems bunu anlattıktan sonra der ki: Benim de olaylara bakış açım, sorunları çözme şeklim, dine bakış açım, bu Türk’ünki gibidir.

 Yani pratiktir biraz ayrıntıya girmeden, meselenin tam temel noktasına temas eden bir tavırdır. Birleştirin tabakları, noktasındaki tavır, onun da genellikle olaylara, insanlara yaklaşımını iyi örnekler. Uyarıları biraz bu kılıcı çeken Türk tarzındadır. Zaten kendisi de bunu ifade eder. Derin tartışmaları, düşünce zirvelerini ve uçurumlarını zorlamayı sever. Şekli yüzeysel sahte çıt kırıldım konulara temas etmekten bile nefret eder.

Şöyle söylüyor çoğu zaman: Her zaman ben Mevlana kadar sabırlı değilim insanları olayları ayrıntısıyla anlatmaya sabredemiyorum.

1243’te maddenin içinde atomdan ve onun içindeki dönen hareketli parçacıklardan (proton, elektron) söz eden bir insanın ne kadar anlaşılmama sancısı çektiğini bir düşünün…

 Ne yazık ki günümüzde kendini çakma Şems gibi ya da Şems hayranı olarak nitelendirip etrafına negatif enerji saçanlar artıyor. Belki Şems’i tanımadan önce doğrudan sözlerini okumaktan kaynaklanan bir durum bu ve tanıdıkça geçecektir. Çünkü insanların ona ilgi ve merakı gün geçtikçe artıyor.

Ben de çok sık sorulan mezarının yeri konusundaki iddiaları derli toplu bir şekilde yazmak için kalemi elime almıştım. Fakat kalem başka şeylere doğru gitti. Nefesimiz varsa yine yazarız. Ama bu konuda asıl söylemek istediğim şu, Şems Hazretlerinin mezarı bilimsel olarak hiçbir zaman kesinlik kazanmaz çünkü kendi arzusu bu yöndedir. “Bu kez öyle bir gideceğim ki izimin tozunu bile bulamayacaklar” sözü buna işaret sayılır. Belki sadece gerçek sevenlerinin haberdar olması için bir duası daha vardır dileyenler bu bilgiye ulaşmışlardır. Ama dediğim gibi bilimsel delil isteyene bunu sunamayız. Onun mesajından duruşundan sözlerinden nasibdar olmayı kabrini bulmaya tercih etmeliyiz.

Geçmişi öğrenmeli ama asla ona takılı kalmamalıyız. Çünkü her insan dünyaya kendi misyonu ile gelmiştir. Ama hala tarihi geçmişimizde hiç değiştiremeyeceğimiz konuları bile tartışıp didişerek vakit kaybetmekte pek mahiriz. Kişisel geçmişimizde de öyle… Geçen geçti sen neler yapabilirsin diye sormalıyız nefsimize! Ve her sabah: Arkana asla bakma çünkü o yöne gitmiyorsun! Diye ihtar edip gönlümüzü tazeleyelim. Geçmişimizi öğrenelim arkamızı iyi bilelim, o kadar iyi bilelim ki yürürken dönüp dönüp bakmamıza gerek kalmasın…

Konu Şems-i Tebrizi’den açılmışken makalatındaki sohbetlerinde peygamberimiz(s.a.s) için okuduğu iki şiirle sizi baş başa bırakmak istiyorum. Sohbetlerinde başkalarından şiir okuyor genelde ama ben aşağıdakileri kendisinin söylediğini zannediyorum. Çünkü başka kaynakta görmedim şair ismi de zikretmemiş. Kendisinin veya başkasının okuduğuna göre duygularını ifade ediyor. Şems’in pek bilinmeyen duygu cephesine işaret olması bakımından buyurunuz iyi okumalar…

Ayda onun yüzünden bir eser kaldı

O melek huyludan ayda bir iz kaldı

Hayır, hayır nereden nereye, ay kim oluyor?

Can onun kulu oldu ve yalnız o kaldı.

Ay dün gece minderinin üstüne düşmüştü

Kıskançlığımdan elimi, ayağımı yere vurarak çırpınmaya başladım.

Ay kimdir ki, seninle bir yerde otursun?

Sen cihanı dolanmış, parmakla gösterilen bir güzelsin!

 

 

Ey seher yeli! O semtten haberin var mı?

Bir ay yüzlünün yanağından ne haber getirdin?

Çalıp çağırdığın, hay huy ettiğin günler nerede?

Ey rüzgâr! Daha yavaş es, çünkü güzel kokuyorsun...

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum