“Arif Nihat Asya,  Mevlâna âşığıydı”

“Arif Nihat Asya, Mevlâna âşığıydı”

Bayrak Şâiri Arif Nihat Asya, ölümünün 41. Yıldönümünde Konya Aydınlar Ocağı’nda yâd edildi. Konuimacı Dr. Güçlü, “Asya, Mevlâna âşığı bir şâirdi. 1600’e yakın rubaisi var. Beni Konya’ya gömün diye vasiyeti de var” dedi.

Bayrak Şâiri Arif Nihat Asya, ölümünün 41. Yıldönümünde Konya Aydınlar Ocağı’nın Selçuklu Salı Sohbetleri’nde dua ve şiirlerle anıldı.

Konya Halk Kütüphanesi Konferans Salonu'nda gerçekleştirilen sohbette konuşmacı Dr. Mustafa Güçlü, Arif Nihat Asya’nın hayatını ve nükteleriyle birlikte anlattı. Üniversite öğrencisi ve Ribat FM’de şiir programları yapan Enes Samancıoğlu da Arif Nihat Asya’nın sevilen şiirlerini okuyarak sohbete renk kattı. Dua şiirinin okunmasıyla başlayan sohbette Dr. Mustafa Güçlü, “Değerli dostlar! Rabbimiz bizi Arif Nihat’sız bırakmasın. Şiirleri ebedi kalsın. Bütün minarelerden ezan mesajı söylensin” temennisinde bulundu. Dr. Güçlü, Arif Nihat’ın hayatından şu ifadelere yer verdi: “7 Şubat 1904 tarihinde Çatalca’nın İnceyiz köyünde doğuyor. 7 günlük iken babasını kaybetmiş. Hayatında hiç baba diyemeyen birisi. Meşrutiyet’in ilân edildiği 1908’lere gelindiğinde Arif Nihat 4 yaşındadır. O tarihte de annesi Filistinli bir Arap ile evlenir. Dedesi torununu vermez ve o andan itibaren Arif Nihat bu sefer annesiz kalır. Dedesinin yanında kalan ve hayatında anne ve baba diyememiş bir çocuk olan  Arif Nihat, Osmanlı geleneği olarak 4 yaş 4 ay ve 4 günlük olunca Amin Alayları yapılarak Mahalle Mektebinde İmam Hüseyin’in rahle-i tedrisatına başlıyor.  Öksüz ve yetim olarak büyüyen ve 1912’de Balkan Harbiyle birlikte “gavur geliyor” korkusuyla dede ve torun İstanbul’da halalarının yanına taşınıyorlar. Arif, Haseki semtindeki Haseki Mektebine gidiyor ve 8 yaşında da şiir yazmaya başlıyor.”

Bayrak Şiirinin Hikâyesi

Üç senesi İstanbul’da 8 senesi de Çatalca’da geçen Arif Nihat’ın iki kez evlendiğini hatırlatan Dr. Güçlü, şunları dile getirdi: “5 Ocak 1922’den beri Adanalılar kurtuluş günlerini kutluyorlar. Edebiyat hocası olan Arif de o anma gününde okunmak üzere talebelere ne kadar güzel ve anlamlı şiir varsa okunmak üzere getirmelerini istiyor. Arif hiç birisini beğenmiyor. Bun un üzerine 4 Ocak’ta kendisi gaz lambasının ışığında sabah ezanı okunurken Bayrak şiirini yazıp bitiriyor. Bayrak şiiri böylece doğuyor. 1940 yılının 5 Ocak’ında coşkulu bir kutlama olarak bu şiir okunuyor. Çok beğeniliyor. Protokol tarafından düzenlenen 30 Ağustos Resepsiyonunda o şiir okunuyor ve büyük alkış alıyor.  Bu şiiri kimin yazdığı merak ediliyor. Şiiri okuyan çocuk da bu şiirin şairi 40 derece ateşler içerisinde kıvranıyor diyor. O zaman anlaşılıyor şiiri yazanın Arif Nihat Asya olduğu. Hasta olduğu anlaşılınca ertesi gün mülkî ve askerî erkân geçmiş olsun ziyaretine gidiyorlar. Durumu kritik olduğu için  o gariban adam hastaneye kaldırılıyor ve çabuk iyileşiyor. Bunun üzerine Arif; “Bayrak şiirimin şefaatini hemen gördüm” diyor.”

Konya ve Mevlâna Âşığı Bir Şâir

Şâir Arif Nihat Asya’nın çok cömert bir insan olduğunu ve maaşını aldığı gün öğretmenler odasında masaya bırakarak “Arif Nihat Vakfı’nın vakfiyesinden isteyen istediği kadar alabilir” diyen cömert bir adam olduğunu belirten Güçlü, Arif Nihat Asya’nın icazet alacak kadar Mevlevi olduğunu ve Mevlâna’ya son derece âşık ve Konya’yı da, vasiyetinde dile getirdiği üzere “ben ölürsem cenazemi Konya’ya gömün” diyecek kadar çok seven ve Konya’ya hayran olduğunu  söyledi.

Arif Nihat Asya’nın Fetih Marşı adlı şiiri ise Muammer Yavuz beyin öncülüğünde salondaki dinleyicilerin iştirakiyle okundu. Anma programı okunan aşr-ı şerif ve Fatihalarla son buldu.