ANALİZ - Sykes-Picot: "Yapay" sınırlardan "yapay" tasavvurlara

ANALİZ - Sykes-Picot: "Yapay" sınırlardan "yapay" tasavvurlara

Sykes-Picot Anlaşması'nın, geride bıraktığı "yapay" sınırlarla Ortadoğu'daki bütün sorunların başlıca kaynağı olduğu kabulünden hareketle yürütülen tartışmalar, "doğal olan neydi?" sorusuna ilişkin bir açıklık elde edilmesini engelliyor- Sembolleştirilen

İSTANBUL (AA) - YASİN ÖZDEMİR - I. Dünya Savaşı devam ederken Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanması ve paylaşılması konusunda İngiltere ve Fransa tarafından gizlice imzalanan Sykes-Picot Anlaşması, 100. yılı vesilesiyle medya, üniversiteler ve düşünce kuruluşları tarafından dünya çapında ciddi şekilde ele alınıyor, analizlere konu ediliyor.

16 Mayıs 1916 günü imzalanan Sykes-Picot’nun, dayattığı “yapay” sınırlarla Ortadoğu’daki etnik ve dini bölünmelerden “kronik” hudut ihtilaflarına, giderek bölgeyi rehin alan bütün bir şiddet sarmalına zemin teşkil ettiği ve bu haliyle mevcut bütün sorunların başlıca kaynağı olduğu kabulüyle yürütülen tartışmalar, üzerinde dikkatle durulmasa da Ortadoğu’ya ilişkin sahici ve sağlıklı bir tasavvurun biçimlendirilmesine de engel oluyor. Sanılanın aksine hukuken geçerli olan güncel sınırlarla çok az örtüşen anlaşmayla ilgili tartışmaların, “yapay” sınırlar vurgusuna mukabil “doğal olan neydi?” sorusuna ilişkin bir açıklık temin etmemesi, tarihsel bağlamından kopuk ve bu haliyle çarpık bir Ortadoğu kavrayışını da beraberinde getiriyor.

Sykes-Picot’ya yönelik yoğun hatırlama faaliyeti, yaygın olarak “Arap Baharı” şeklinde isimlendirilen süreç ile başlamış olsa da, DAEŞ’in 2014 yazında yayınladığı “Sykes-Picot’nun Sonu” isimli propaganda videosu ile konu başka bir boyuta ulaştı. Geçtiğimiz günlerde Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani’nin Sykes-Picot Anlaşması'nın “öldüğünü” belirten açıklaması ve sonrasında Erbil’de bir gösteride üzerinde Sykes-Picot yazılı bir tabutun taşınması, gelinen aşamada anlaşmanın artık belirli bir tarih kavrayışının, siyasi vizyonun ve gelecek perspektifinin odağına yerleşmeye başladığının açık işaretleri.

Kasım 1917’de Bolşevikler tarafından ifşa edilen, uygulanmayan ancak sonraki uygulamaların taslağına katkısı olan, güncel sınırlarla çok az örtüşen Sykes-Picot bir sembole dönüştürülmekte. Ortadoğu’ya etkileri esasen oldukça muğlak olan anlaşmanın tarihsel arka planı yanında, bu derece gündeme getirilişi, başlı başına dikkat çekiyor.

- Sykes-Picot “Doğu Sorunu”na çözüm arayışlarından biri

1916 Küçük Asya Anlaşması veya Rusya’nın da tasdik etmesine gönderme ile Sykes-Picot-Sazonov Anlaşması olarak da bilinen mutabakat, I. Dünya savaşı esnasında İtilaf devletleri arasında imzalanan gizli paylaşım anlaşmalarından yalnızca biri. Büyük Güçler açısından 19. yüzyıldan beri devam eden “Doğu Sorunu”nun neticeye vardırılmasındaki faaliyetlerden biri. Ancak “Doğu Sorunu” tabirinin örneğin 1923 yazı gibi bir zamanda dahi Fransa ve İngiltere arasındaki resmi yazışmalarda yer almaya devam ettiği belirtilmelidir.

Anlaşma, çoğunlukla haritada imzaları olan İngiliz temsilci Mark Sykes ve Fransız temsilci François Georges-Picot ile anılmakla birlikte aylar süren hazırlık ve müzakere sürecinde iki ülkenin çok sayıda görevlisinin etkinlikleriyle şekillendi. Paris ve Londra’nın farklı seviyelerden dışişleri mensupları ile pazarlık konusu olan bölgede bulunan askeri ve sivil istihbarat görevlilerinin şu ya da bu derecede dâhil olduğu görüşmeler, Kasım 1915’te başladı. Görüşmeler, taraf devletler arasında ve daha da önemlisi her devlet içindeki farklı ekiplerin ve kişilerin birbirleriyle çelişen beklentileriyle vücut buldu.

Anlaşmanın son hali, İngiltere’nin Siyonistlere ve Mekke Şerifi Hüseyin’e verdiği taahhütlerle ciddi şekilde çelişiyordu. Netice olarak harita üzerinde gösterildiği üzere Fransa ve İngiltere’nin doğrudan veya dolaylı olarak -nasıl isterlerse- idareleri altına alacakları bölgeler yanında nüfuz alanlarına alacakları ve niteliği bilahare netleştirilecek Arap devleti veya Arap devletler konfederasyonu öngörülüyordu. Ayrıca niteliği ilgili taraflarca istişareler sonrası belirlenecek uluslararası yönetim altında (sonradan İngiltere’nin Filistin Mandası olacak) bir kahverengi bölge, İngiliz yönetimine bırakılmış Hayfa ve Akka Limanları, serbest liman olarak İskenderun, iç ve dış gümrük uygulamaları, mevcut ve yapılması öngörülen demiryollarına dair haklar gibi hususları düzenleyen maddeler vardı.

Sykes-Picot, Kasım 1917’de Bolşevikler tarafından ifşa edildi. Bir görüşe göre İngilizler 1917 ilkbaharında İtalyanları ve Hüseyin’i anlaşma içeriğine dair belli ölçüde bilgilendirmişti ve bu nedenle Bolşevikler’in ifşası onlarda büyük bir şok yaratmamıştı. Anlaşmada öngörülen düzenlemeler esasen gerçekleşmedi, çünkü I. Dünya Savaşı’nın gidişatı, savaş sonrası olaylar ve imzalanan uluslararası antlaşmalar bambaşka siyasi yapılar ve sınırlar meydana getirdi. Ancak yaygın kanaat, Sykes-Picot’nun zihinlerde belli bir yer ettiği ve müteakip düzenlemelerin kaba taslağı olduğu yönünde.

-“Arap Baharı”, “DAEŞ” ve 100. Yıl

Sykes-Picot’nun yoğun bir şekilde hatırlanışı Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da “Arap Baharı” adı verilen değişim süreci ile başladı. Anlaşmanın ismi gösteri sloganlarında yer aldı, Ortadoğu’daki birçok kötülüğün sebebi olarak zikredildi. Anlaşmanın, kapsadığı bölgenin dahi güncel sınırlarına etkisi son derece az ve dolaylı iken, Yemen ve Kuzey Afrika ülkelerini ele alan haber ve değerlendirmelerde bile felaketlerin sebebi olarak anıldı. Bir çeşit günah keçisine dönüşen Sykes-Picot, bölgeyi etnik, dini, mezhepsel, coğrafi, dilsel vs. özellikleri dikkate almadan “yapay” kısımlara ayırmak anlamına gelmeye başladı. Bununla beraber “doğal” olanın ne olduğu, olması gerektiği hususlarını açıklığa kavuşturacak entelektüel mesai ve araştırmalara tanık olunmadı.

DAEŞ’in 2014 yazında yayınladığı “Sykes-Picot’nun Sonu” isimli propaganda videosu ile anlaşma daha da hatırlanır oldu. “Bölge insanının görüşlerini dikkate almadan Modern Ortadoğu’yu yaratan sömürgeci güçlerin gizli ihanet planı ve bu plandan kaynaklanan düzeni yıkan bir İslam devleti” teması propaganda unsuru olarak kullanıldı. Buna karşın

, örneğin Saddam Hüseyin’in Kuveyt işgaline tarihi bir mesnet ve meşruiyet kazandırmak niyetiyle yaptığı gibi, gereken referanslardan biri olarak gönderme yapılmadı.

16 Mayıs 2016 itibariyle başlayan 100. yıl hatırlamaları kapsamında Sykes-Picot “tarihin akışını değiştiren, bir asırlık felaketlerin ve durmadan akan kan ve gözyaşının sebebi” gibi ifadelerde ele alınmaya başladı. Yerli ve yabancı medyanın anlaşmaya yer verirken kimi zaman olgusal hatalar yaptığı, kimi zaman görsel temsillerde gerçeklikten uzaklaştığı oldu. İngiliz temsilci Mark Sykes’ın “Akka’dan Kerkük’e bir çizge çekmek istiyorum” sözü alıntılanarak sömürgeci gücün tek görevlisinin “cetvelle düz bir çizgi” çizerek keyfi sınırları tayin ettiği düşüncesi verilirken, bazı medya kuruluşlarının kullandığı harita buna örnektir. Haritada Akka’dan Kerkük’e çizilmiş bir doğru verilmekte ki anlaşmanın orijinal haritasına bakılırsa Akka’dan Kerkük’e çizilen sınırın bir doğru olmadığı, ayrıca Akdeniz’den, Akka’nın kuzeyinden başlayıp Kerkük’ün kuzeyinden geçerek İran’a uzanan İngiliz-Fransız nüfuz bölgelerini ayıran sınırın, günümüzde Suriye’nin Irak ile ve anlaşmada olmayan Ürdün ile sınırlarının ancak bir kısmını o da bazı farklılıklarla belirlediği görülür. Gerek anlaşmanın asıl haritasıyla gerekse de güncel sınırlarla örtüşmeyen, “cetvelle çizilmiş, keyfi, yapay sınır” temsilinin anlatıyı güçlendirmek için kullanıldığı görülmekte.

100. yıl ele alınışında bazı medya kuruluşlarının, “Kürdistan’ı yanlışlıkla dörde bölen Sykes-Picot” temasını işlediği de dikkat çekiyor. En dikkat çekici olan ise bu bağlamda “bağımsız Kürdistan öngören Sevr Antlaşması” ve bu planın gerçekleşmesini önleyen Lozan Antlaşması düşüncelerinin dahi ifade ediliyor olması. Nitekim Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani, anlaşmanın öldüğünü belirten bir açıklama yaptı. Sonrasında Erbil’de bir gösteride üzerinde Sykes-Picot yazılı bir tabut taşınarak cenaze göndermesi yapıldı; bir yandan da bölgesel yönetimin “bağımsızlık referandumu” bahsi daha kararlı bir tavırla gündeme getirilmeye başladı.

-“Ayının postunu, ayı sağ iken bölmek”

İngiliz Bahriye İstihbarat Direktörü William Reginald Hall’un “ayının postunu, ayı sağ iken bölmek” olarak tarif ettiği Sykes-Picot, “Arap Baharı” ile başlayarak, DAEŞ’in propaganda videosu ile yoğunlaşarak gündem teşkil eder oldu. Anlaşma, 100. yıl bağlamında kuzeyde Sivas, Yıldız Dağı’na kadar doğrudan veya dolaylı -arzu edilen şekilde- bir Fransız idaresi düzenleyen hiçbir zaman uygulanmamış haritası ile bir sembole dönüştürülmekte. Sykes-Picot’nun kelimenin tam anlamıyla tarihin tozlu raflarından çıkarılış ve sembolleştiriliş süreci devam ediyor.

AA

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :