ANALİZ - Soçi zirvesi: Normalleşme sürecinden işbirliğine

ANALİZ - Soçi zirvesi: Normalleşme sürecinden işbirliğine

Ankara ile Moskova, Suriye krizinde Türkiye’nin başından beri dile getirdiği “Güvenli Bölgeler” planını revize ederek uygulamaya koyma konusunda görüşmeleri devam ettirme kararı aldı- Eğer ABD/Rusya/Türkiye arasında bir uzlaşma gerçekleşmezse Türkiye/Rusy

İSTANBUL (AA) - SALİH YILMAZ - Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı 3 Mayıs’ta Soçi'deki yazlık devlet başkanlığı konutunda ağırladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir yıl içerisinde Putin ile beşinci defa bir araya geldiğini düşündüğümüzde aslında Türkiye’nin Rusya’ya verdiği önemi de anlıyoruz.

Türkiye’nin olumlu bakış açısının Putin nezdinde de bilindiği ve anlaşıldığı, toplantı sonrası Putin’in yaptığı “İlişkilerimizin iyileşme süreci tamamlandı. Ortak işbirliğine dönüyoruz" açıklaması ile tescillenmiş oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın "Artık normalleşme sürecinin ötesine geçiyoruz" açıklaması da iki ülkenin bölgede önemli işbirliğine gideceklerinin sinyallerini veriyor.

- Suriye'de güvenli bölgeler planı

Putin-Erdoğan görüşmesinin en önemli gündemini Suriye oluşturdu. Bilindiği gibi Han Şeyhun’da yapılan kimyasal saldırı sonrası Türkiye elindeki belge ve bilgileri BM’ye göndermiş ve BM’nin Esed hakkında yaptırım isteğine dayanak oluşturmuştu. Bu süreçte Rusya’dan da Türkiye’nin bu tavrına karşı olumsuz açıklamalar yapılmıştı. Bu zirvede Han Şeyhun saldırısına değinilerek İdlib bölgesinin “çatışmasızlık bölgesi” ilan edilmesi konusunda fikir birliğine varıldı.

Astana süreci başladıktan sonra Türkiye, Rusya ve İran garantör ülkeler olarak Suriye’deki barışın tesisi konusunda uzlaşmışlardı. Hatta Türkiye ve Rusya askeri yetkilileri Suriye’deki ateşkes ihlallerini tespit ederek bunu engellemek adına çalışmalar yapıyorlardı. Fakat Trump’ın iktidara gelmesinden sonra ABD’nin Suriye’de etkinliğini artırmasıyla Astana sürecinde bir durgunluk yaşandığını söyleyebiliriz. Ayrıca Esed güçlerinin saldırgan tutumu da masaya Türkiye’nin garantörlüğünde oturan muhaliflerin birçoğunun barış umudunu yitirmesine neden oldu.

Bu haliyle Astana süreci ile Cenevre görüşmelerinin barışı sağlamayacağı konusunda hemfikir olan iki ülke, Türkiye’nin en başından beri dile getirdiği “Güvenli Bölgeler” planını revize ederek uygulamaya koyma konusunda görüşmeleri devam ettirme kararı aldı.

- Son karar Astana'da verilecek

Rusya’nın önerdiği plana göre Suriye'de güvenli bölgeler/gerilimi azaltma bölgeleri oluşturulması ile Suriye’de ateşkes rejiminin güçlendirileceği öngörülüyor. Rusya/Türkiye görüşmesinden sonra Astana’da masaya getirilecek bu plan üzerinde son karar verilecek. Rusya’nın öne sürdüğü bu plan ile Türkiye’nin hep söylediği Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması ilkesinin de garantiye alınacağını ifade ediliyor. Ayrıca Esed saldırılarına karşı Suriye'deki güvenli bölgelerde herhangi bir askeri eylem gözlenmemesi hâlinde bu bölgede uçakların uçmaması planlanıyor.

Fakat planlanan bu güvenli bölgelerde kontrolün nasıl sağlanacağı konusunda henüz bir karara varılamadığı anlaşılıyor. Rusya her ne kadar Suriye’de hiç savaşmamış tarafsız ülkelerden gelecek askerler tarafından bir korunma planı öne sürse de Türkiye böyle bir uygulamanın bölgeyi bilmeyen güçler tarafından başarısızlığa uğratılacağı endişesini taşıyor. Aslında Türkiye’nin endişelerinde Bosna Savaşı sırasında Sırp kuvvetlerinin Srebrenitsa’ya girmesine izin veren Hollanda askerleri örneği önemli bir etken olarak duruyor. Türkiye, halkın kendisini güvende hissedebilmesi amacıyla etkin güçlerin görev alabileceğini dile getiriyor.

- ABD ile Rusya'nın öncelikleri

Putin’in 2 Mayıs’ta ABD Başkanı Donald Trump ile yaptığı telefon görüşmesinde çatışmasızlık bölgelerini anlattığı ve destek istediğine dair Rus basınında oldukça fazla yorum yapıldı. Hatta Putin’in kendi ağzından Trump’ın da bu planı desteklediği söylense de ABD’nin planları ile Rusya’nın planları arasında önemli farklar var.

Öncelikle Trump’ın ikitidara gelir gelmez gündeme getirdiği güvenli bölgeler planında Esed muhalifi güçlerin korunması öncelikli olarak yer alıyor. Fakat Rusya’nın planı aynı zamanda rejimi de güvence altına alıyor. Ayrıca ABD’nin planında PYD/YPG’ye de koruma kalkanı oluşturulması öngörülürken Rusya’nın planında Türkiye’nin terörle mücadelesi destekleniyor. Bu şartlar altında eğer ABD/Rusya/Türkiye arasında bir uzlaşma gerçekleşmezse Türkiye/Rusya veya ABD/Türkiye işbirliğinde uygulanacak plan devreye girebilir. ABD, PYD/YPG ısrarından vazgeçmediği sürece Türkiye’yi ikna etmesi güç görünüyor. Rusya ise bu durumu iyi değerlendirip Erdoğan/Trump görüşmesinde bir mutabakat çıkabileceği ihtimaline karşı Türkiye’nin hassasiyetlerini de dikkate alarak kendi planı üzerinde uzlaşıya varılması konusunda önemli mesafeler kaydetti.

Hem Türkiye hem de Rusya, Suriye'de çözümün siyasi olduğu konusunda hemfikirler. İki ülkenin çabaları sonucunda çatışmaların önemli oranda azaldığı biliniyor. Hatta askeri yetkililerin 3 Mayıs’ta Astana'da dördüncü kez görüşme masasında Suriye konusundaki tüm planları ele aldığı biliniyor.

- Türkiye'nin PKK/PYD hassasiyeti

Rusya ile Türkiye’nin müzakere ettiği güvenli bölgeler planında terörist gruplarla mücadelenin ise devam edeceği vurgusu var. Çünkü Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde etkin olmaya çalışan PKK/PYD terör gruplarına karşı mücadelesini kırmızı çizgi olarak görüyor. Yine Rusya, özellikle kendisini tehdit eden gruplara karşı mücadele edeceğini dile getiriyor.

Rusya'nın YPG ile ilişkisi konusunda bir açıklama yapılmasa da bunun Soçi'de görüşülen konulardan birisi olduğu gelen bilgiler arasında. Çünkü PKK/PYD konusu Türkiye açısından oldukça hassas bir mesele. ABD’nin 'Fırat’ın batısında PKK/PYD olmayacak' sözüne rağmen Münbiç’i PYD’ye teslim etmesi sonrasında Türkiye politikalarını daha dikkatli yürütüyor. Eskiden olduğu gibi güvene dayalı olarak sözlere değil de icraatların dikkate alındığı bir Türkiye’nin olması aslında Rusya’yı da memnun ediyor diyebiliriz.

Türkiye'nin, Rusya’nın Afrin ve çevresinde askeri üsler kurmasından rahatsızlık duyacağı biliniyor. Eğer ABD’nin Fırat’ın doğusunda askeri üsler kurarak bölgeyi fiili olarak işgal etmesine benzer şekilde Rusya da Afrin’de bu tür bir faaliyette bulunursa zaten iki ülkenin işbirliğinden çok rekabete girişeceğini söyleyebiliriz.

ABD’nin NATO müttefiği Türkiye’nin tüm uyarılarına rağmen PYD/YPG ile işbirliğini devam ettirmesi Rusya’nın da PYD kartını ABD’ye kaptırmamak adına yeni manevralar üretmesine neden oluyor. PYD ise hem Rusya hem de ABD ile işbirliğini güçlendirerek bu ülkelerin Türkiye ile olan işbirliklerini sabote etmeye çalışıyor. Türkiye’nin PYD’nin bu kriz politikasına karşı kendi güvenlik politikaları ölçüsünde PKK/PYD unsurlarına karşı sınır ötesi operasyonları ise PYD’nin politikalarını geçersiz kılıyor. Türkiye'nin, sınır güvenliğini sağlamak adına hem Kuzey Suriye’de hem de Kuzey Irak’ta operasyon düzenlemesini çaresizlikle izleyen taraf güçler, Türkiye’yi ikna etmek için önemli çabalar gösteriyorlar.

- Tüm yasaklar kademeli olarak kaldırılacak

6-7 Mayıs'ta Ankara'da Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek ile Rusya Başbakan Yardımcısı Arkadi Dvorkoviç'in yapacağı müzakerelerle karşılıklı yasakların kalkması konusunda somut adımlar ilan edilecek. Buna göre Rusya, domates yasağının kaldırılmasına dair süre belirleyecek. Türkiye ise Rus buğdayına koyduğu engeli kaldırmak için çalışmalar yürütecek. İki ülke arasında yapılacak müzakerelerde vize serbestisi ve domates konusu süreye yayılacak olup diğer tüm yasaklar kaldırılacak.

Türkiye’nin özellikle üzerinde hassasiyetle durduğu Türk vatandaşlarının Rusya'da çalışma yasağı ile inşaat şirketlerinin faaliyet yasağının yaklaşık bir ay içinde kaldırılması planlanıyor.

Rusya/Türkiye arasındaki ticaretin düşme eğiliminin durdurulmasına için hangi adımların atılacağına dair yapılan fikir alışverişinde ticaretin güçlendirilmesi ve ticarette milli paraların kullanılması kararı alındı.

Rusya’nın Türkiye'ye doğalgaz, kömür ve petrol ihracatı yaptığı tespitinden sonra iki ülke arasındaki ticaret dengesinin sağlanması amacıyla Türk Akımı projesinin 2017 yaz ayında yapımına başlanması konusunda uzlaşıldı. Böylece Karadeniz'den biri Türkiye üzerinden diğeri doğrudan Avrupa’ya olmak üzere iki hatla doğalgaz taşımasında Türkiye’nin kazanımlarının korunması da garanti altına alınmış oldu.

- Turizmin önündeki engeller kaldırıldı

Bilindiği gibi 24 Kasım uçak krizinden önce Türkiye yılda yaklaşık 4 milyon Rus turisti ağırlıyordu. Uçak krizi ile Rus turistlerin Türkiye’yi tercih etmemesine bağlı olarak 2016 yılı turizm açısından kayıp bir yıl oldu diyebiliriz. İki ülke arasındaki normalleşe sonrası 2017 döneminde ise Rusya Sivil Havacılık Kurumu'nun tur operatörlerine yolladığı charter seferlerinin durdurulabileceğine dair uyarı, rezervasyonları önemli oranda etkilemişti. Fakat Soçi zirvesinde Putin-Erdoğan görüşmesinden sonra Rusya Başbakan Yardımcısı Arkadi Dvorkoviç, Rusya Sivil Havacılık Kurumu'nun tur operatörlerine yolladığı uyarının artık geçerliliği kalmadığını söyledi. Dvorkoviç’in açıklamasına göre Rosviatsia uyarıldı ve bilgilendirildi, charter uyarısının geri çekileceği vurgulandı.

Rusya’dan gelecek turistlerin güvenliğinin sağlanması amacıyla da istihbarat işbirliğinin güçlendirilmesi konusunda anlaşıldı diyebiliriz.

- S-400 hava savunma sisteminde sorun yok

Zirve öncesinde Türkiye-Rusya askeri uzmanları S-400 füzeleri konusunda önemli mesafeler kaydetmişlerdi. Rusya, Türkiye’nin ortak üretim ve teknoloji transferi konusundaki taleplerini önemli oranda karşılamış ve anlaşmanın detaylarına geçilmişti. Soçi zirvesinde de bu görüşmelerin olumlu geçmesinden duyulan memnuniyet dile getirilmiş oldu.

Rusya, S-400’leri Türkiye’ye satma konusunda istekli görünüyor. Çünkü Türkiye, S-400 füzelerini alırsa bunun Türkiye'nin Batı ittifakından kopma sürecinin başlaması anlamına geleceğini düşünüyorlar. Bu fırsatın kaçırılması halinde Türkiye’nin NATO üyelerinden birinden bu sistemi alması sonrası Rusya ile siyasi ve askeri yakınlaşma fırsatının kaçacağını dile getiriyorlar. Bu şartlar altında hem Rusya hem de Türkiye karşılıklı çıkara bağlı olarak karlı durumdalar.

Sonuç olarak, Soçi zirvesinden azami kazançla ayrılan her iki ülkenin üzerinde konuşulan konuların uygulanmasına dair Karadeniz Ekonomik İşbirliği'nin yapılacağı 22 Mayıs'taki İstanbul zirvesinde yeniden görüşeceği düşünüldüğünde Türkiye’nin Avrasya ile olan ilişkilerinin yeniden aktif hale geldiğini söylemek yanlış olmayacak.

[Rusya ve Avrasya uzmanı olan Prof. Dr. Salih Yılmaz, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi öğretim üyesidir.]

AA

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :