ANALİZ - Irak’ta ABD-İran rekabeti

ANALİZ - Irak’ta ABD-İran rekabeti

DEAŞ’ın Haziran 2014’te Musul’u ele geçirmesinden sonra ABD’nin Irak’taki askeri varlığı hızla artmaya başladı. Buna karşılık, ABD’nin Irak’ı işgali sonrasında, İran, Irak’ta hiç olmadığı kadar nüfuz sahibi bir aktör olarak ortaya çıktı- Önümüzdeki dönemd

İSTANBUL (AA) -FATİH OĞUZHAN İPEK- ABD 2003 yılındaki işgalinden sonra Irak’ta “Pandora’nın kutusunu” açmış ve Irak’ı istikrarlı bir hale getiremeden 2011 yılında da çekilmişti. DEAŞ’ın Haziran 2014’te Musul’u ele geçirmesinden sonra ABD’nin Irak’taki askeri varlığı hızla artmaya başladı. Buna karşılık, ABD’nin Irak’ı işgali sonrasında, İran, Irak’ta hiç olmadığı kadar nüfuz sahibi bir aktör olarak ortaya çıktı. Öyle ki ABD ordusunun Irak’taki işgal sürecinde yer alan komutanların mülakatlarında, Irak savaşında tek kazananın İran olduğu ve İran’ın sahada kilit unsurlarla ilişki geliştirme yeteneğine sahip olduğu ifade ediliyordu. Irak’taki güncel ABD-İran rekabetini ise Haşdi Şabi, Falih Feyyad’ın Milli Güvenlik Müsteşarı olarak atanması, ABD’nin askeri varlığı ve ABD’nin İran yaptırımları meselelerinde gözlemleyebiliriz.

- Haşdi Şabi ve Feyyad faktörü

Haşdi Şabi DEAŞ’ın ortaya çıkmasının ardından Şii din adamı Ali Sistani’nin fetvasıyla Şii milislerden oluşturulmuş bir çatı örgütlenmesi. İran, Haşdi Şabi’yi Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani ile yönlendiriyor. Haşdi Şabi komutanlarından Ebu Mehdi Mühendis ile sık sık görüntülenen Kasım Süleymani, seçim sürecinde (Haşdi Şabi’nin siyasi kanadı niteliğindeki) Fetih Koalisyonu lehine lobi faaliyetlerinde dahi bulunmuştu. Haşdi Şabi (ABD’nin baskılarıyla) Haydar İbadi döneminde yasal statüye kavuşarak Irak silahlı kuvvetleri bünyesine dâhil edildi ve daha sonra başbakanlığa bağlı Ulusal Güvenlik Müsteşarlığı içinde özerk bir birim haline getirildi. Fakat Irak güvenlik güçlerinin Anbar’daki ABD üssünü vurmak üzere hazır bekletilen üç füzeyi ele geçirmesi ve ABD askerleriyle Haşdi Şabi arasında sürtüşmeler yaşanmaya başlaması, Haşdi Şabi’yi kontrol altında tutmanın zorluğunu gösteriyor.

İran yanlısı Falih Feyyad, Haydar İbadi tarafından ulusal güvenlik müsteşarlığı görevinden alındı. Başbakan Adil Abdülmehdi’nin göreve gelmesinin ardından, Feyyad mahkeme kararıyla görevine iade edildi. Fetih Koalisyonu ve Kanun Devleti Koalisyonu tarafından içişleri bakanlığına aday gösterilen Feyyad’ın, bakan olması halinde, Haşdi Şabi’nin ABD karşıtlığını resmi kanallar üzerinden de sürdüreceği tahmin ediliyor. Abdülmehdi’nin Feyyad’ın içişleri bakanlığı adaylığını sürüncemede bırakması ise aylar geçmesine rağmen içişleri bakanlığı koltuğunun boş kalmasına sebep oldu.

- İran-Irak ekonomik ilişkileri

ABD ile İran rekabetinin Irak’taki bir diğer yansıması, ABD’nin İran yaptırımlarının Irak’a da yansıyan ekonomik yönü. İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ülkesinin Irak’taki çıkarlarını korumak adına 2013 yılından beri ilk defa Bağdat’a üç günlük bir ziyaret gerçekleştirdi. Ruhani’nin gündemindeki meselelerden biri Irak ile İran arasındaki vizelerin kaldırılmasıydı. ABD’nin İran yaptırımlarından dolayı İran riyali zarar gördüğü için, Irak’ı ziyaret eden İranlı turist sayısında da düşüş yaşanıyor.

Ruhani’nin gündemindeki meselelerden bir diğeri ise dış ticaret ve Basra-Şelemçe demiryolu hattı projesi. ABD’nin İran yaptırımlardan muaf tutulan altı ülkeden biri olan Irak’ın İran’la dış ticaret hacmi 12 milyar dolar. İran, Irak’la dış ticaret hacmini 20 milyar dolara çıkarmayı hedefliyor. Bu ziyaretin önemli sonuçlarından biri, İran’ın güneybatısındaki Şelemçe ile Irak’ın güneydoğusundaki Basra’yı birbirine bağlayacak 37 kilometre uzunluğundaki demiryolu hususunda anlaşmanın imzalanmış olması. Bu demiryolu hattı sayesinde İran, sadece ticaretini artırmakla kalmayacak, aynı zamanda Basra-Şam demiryolu bağlantısı üzerinden Lazkiye’ye kadar ihracat yapmasının da önü açılacak. Bu proje İran’ın hem ekonomisini takviye edecek hem de Lübnan ve Suriye’deki müttefiklerine destek vererek nüfuzunu artırmasına yardımcı olacak.

- ABD’nin askeri varlığı

2003 yılında Irak’ı işgal eden ABD, 2011 yılında Barack Obama’nın talimatı üzerine tüm askerini Irak’tan çekti. DEAŞ’ın ortaya çıkmasından sonra ise (dönemin başbakanı Nuri Maliki’nin talebi üzerine) ABD askerlerini yeniden Irak’a gönderdi. ABD ile Irak arasında 2014 yılında askeri stratejik bir anlaşma imzalandı. Şu anda yaklaşık 5 bin ABD askeri bu anlaşma çerçevesinde ülkede bulunuyor. Bu askeri varlık, ABD başkanı Donald Trump’ın Suriye’den çekileceklerini açıklamasından sonra sürpriz biçimde Irak’ta bir ABD askeri üssünü ziyaret etmesiyle tartışmaya açıldı. Trump’ın (diplomatik teamüllere aykırı biçimde) Irak başbakanıyla görüşmeyip ülkeyi terk etmesi ve CBS kanalında ABD’nin İran’ı Irak’tan gözetleyeceğini ifade etmesi, Irak siyasetinde ABD’nin askeri varlığının sorgulanmasına yol açmış durumda. Irak Cumhurbaşkanı Berhem Salih, ABD askerlerinin “İran’ı izleme” görevine ilişkin Trump’ın kendilerinden herhangi bir izin almadığını belirtti. Irak Başbakanı Abdülmehdi ise Irak topraklarının herhangi bir ülke tarafından, başka ülkelere saldırmak için kullanılmasını kabul etmeyeceklerini ifade etti.

ABD’nin Irak’taki askeri varlığı, önceden beri Haşdi Şabi’nin parçası Asaib Ehlil Hak grubunun lideri Kays el-Hazali tarafından dile getirilmekteydi. Hazali ABD’nin Irak halkının ve parlamentosunun iradesine uymaması halinde, Amerikan varlığının güç kullanılarak sonlandırılacağını ifade etmişti. Haşdi Şabi’nin sadece ABD’ye değil, kendi politikasına muhalif diğer devletlere de tehditler savurmuşluğu var: Mesela 2016 yılındaki Başika kampı krizi esnasında Haşdi Şabi, Türkiye’nin Başika kampı nedeniyle Irak ile çatışmaya girmesi durumunda Irak’ın yanında Türkiye’ye karşı savaşacağını açıklamıştı. Dolayısıyla ABD’nin Irak’taki askeri varlığının sorgulanması hem Irak siyasetinde ABD karşıtı partilerin yükselişi hem de İran’ın baskıları nedeniyle gündeme oturdu. Öyle ki ABD askeri birliklerinin Irak’tan gönderilmesine dair bir yasa tasarısı dahi gündeme getirildi. Bu durum Irak siyasetindeki Şii partileri de bir araya getirdi.

Mukteda Sadr’ın 54 parlamentere sahip Sâirûn Koalisyonu, Hâdi Âmiri’nin 47 parlamentere sahip Fetih Koalisyonu ve Nuri Maliki’nin 25 parlamentere sahip Kanun Devleti Koalisyonu Ocak ayında ülkedeki ABD unsurlarının ve diğer yabancı güçlerin çıkarılmasını öngören bir yasa tasarısı hazırladı. Sadr’ın Sâirûn koalisyonu, ABD askeri varlığı meselesini Irak milliyetçiliği açısından değerlendiriyor. Sadr ABD işgaline karşı şiddetli bir tavır takınmış, hatta silahlı mücadeleye girişmişti. Sadr aslında sadece ABD askerlerinin değil, İran ve Türk askerlerinin de eşzamanlı olarak çekilmesini takvime bağlayan bir yasa teklif etti. Haşdi Şabi’nin siyasi kanadı sayılan, Hâdi Âmiri’nin Fetih Koalisyonu ise İran’dan ötürü ABD’nin askeri varlığına karşı çıkıyor. Keza Maliki de muhalefetini ABD karşıtlığı üzerine kuruyor. Sünniler bu hususta tavırlarını netleştirmemiş durumdalar. Kürtler ise DEAŞ tehdidi devam ettiği müddetçe ABD güçlerinin ülkede kalması gerektiğini söylüyor.

Irak siyasetçileri arasında ABD’nin askeri varlığına karşı olmayanların açıklamaları, ABD’nin askeri varlığını Irak’ta tutmasına zemin teşkil ediyor. ABD’nin askeri varlığına karşı çıkan bazı gruplar, bu meselede ABD’nin yanında yer alanları “dolar köleleri ve vatan haini” olmakla itham ediyor. Sünni siyasetçilerden Salih Mutlak ise milislerin varlığı ve kırılgan güvenlik durumu nedeniyle, ABD askerlerinin çıkışının Irak için bir öncelik olmadığı kanaatinde. Halihazırda Irak parlamentosu tatile girdiği için, bu yasa tasarısı henüz oya sunulabilmiş değil. Irak parlamentosundan bir tasarının geçmesi için, parlamenterlerin yarısından bir fazlasının oyu gerekiyor. Bu nedenle sayılan üç partinin bu tasarıyı parlamentodan geçirmesi zor görünüyor.

ABD’nin askeri varlığının problem haline dönüştüğü gören Trump, ABD Savunma Bakanı vekili Patrick Shanahan’ı Irak’a gönderdi. Shanahan bu ziyaretinde, ABD güçlerinin DEAŞ ile mücadele etmek ve Irak güvenlik güçlerini eğitmekle görevli olduğunu ifade etti. Başbakan Abdülmehdi Irak güvenlik güçlerinin eğitimi ve teröre karşı savaş hususunda ABD ile ilişkilerini geliştirmek istediklerini ve aralarındaki temel anlaşmaya uymaları gerektiğini söyledi. Bu sözler, başbakanlık ofisinden gelen, DEAŞ ile mücadele hususunda ABD ile işbirliği sinyalleriyle bir araya getirildiğinde, ABD’nin kısa veya orta vadede Irak’tan çıkmayacağının göstergesi olarak okunabilir.

ABD’nin son zamanlarda Irak’taki üslerde askeri varlığını artırdığı söyleniyor. ABD Irak maslahatgüzarı Joey Hood ise Irak hükümetinin talep etmesi halinde ABD, uluslararası koalisyon ve NATO güçlerinin ülkeden çekilebileceğini belirtti. Irak’ta sadece askeri danışman ve eğitmenlerinin bulunduğunu belirten Hood, ülkede ABD’ye ait herhangi bir askeri üs olmadığını öne sürdü. Hood ayrıca Iraklı güçlerin yabancı askeri danışmanların yardımı olmadan güvenliği sağlamada henüz yeterli seviyeye ulaşamadığını savundu.

- İran neler yapabilir?

Güvenlik anlayışını “direniş hattı” çerçevesinde kurgulayan İran ise kendi sınır güvenliğini Lübnan, Suriye ve Irak’tan başlattığı için, burada yaşanacak bir kırılmanın kendi güvenliğini sarsacağını düşünüyor. Önümüzdeki dönemde İran’ın Irak’ta ABD’yi sıkıştırabilecek birinci hamlesi, Haşdi Şabi’nin etkinliğini kullanması olacaktır. İran Haşdi Şabi’yi Kudüs Gücü komutanı Kasım Süleymani aracılığıyla bir manivela olarak kullanacaktır. Irak ordusunun resmî bir parçası olan Haşdi Şabi, ABD askerlerinin manevra alanını sınırlayabilir; Suriye’deki bazı operasyonlara dâhil edilebilir.

İran’ın Irak’ta ABD’yi sıkıştırabilecek ikinci araç ise Irak siyasetçileri üstündeki nüfuzudur. Irak’ta 2018 genel seçimlerinden sonra, Haydar İbadi’nin ikinci dönem başbakanlığını etkileyecek bir gösteri dalgası yaşanmıştı. Hükümetin temel hizmetleri yerine getirmediğinden yakınan göstericiler, İran’ın Irak’a verdiği elektriği beklenmedik biçimde kesmesinin ardından sokaklara dökülmüştü. Nitekim, Irak’ta hükümetin dizginlerinin çekilmesi ve yeni hükümetin kurulma süreçlerinde, Basra gösterileri öğretici niteliktedir.

- ABD’nin Irak’taki askeri varlığı bölge ülkelerini nasıl etkiler?

ABD’nin Irak’taki güçlü askeri varlığı, (Musul operasyonunda olduğu gibi) Türkiye’nin Irak’taki bazı operasyonlara katılmasını zorlaştırabilir. ABD ile sorun yaşaması halinde, Türkiye’nin Kuzey Irak’a yönelik sınır ötesi operasyonları daha sorunlu hale gelebilir.

Trump’ın açıkladığı gibi ABD, gerektiğinde Suriye operasyonlarını Irak’taki üslerinden yürütecektir. İran’ın Lübnan’a uzanan “direniş eksenini” önceleri PYD aracılığıyla kırmak isteyen ABD’nin, İran’ın bağlantılarını Suriye’ye yakın Irak üslerinden kesmesi bekleniyor. Abdülmehdi hükümetinin hem ülkenin yeniden inşa sürecinde hem de DEAŞ sonrası dönemde askeri yardıma ihtiyaç duyması, İran yanlılarının beklediğinin aksine, ABD ile dengeli bir işbirliğini sürdüreceğini gösteriyor. Bu ise Irak siyasetçileri arasında süregelen çekişmelerin daha da sertleştireceğine işaret ediyor. ABD Irak’ta Kürtleri ve Sünnileri yanında tuttuğu sürece, parlamentodan ABD aleyhine bir karar çıkması zor görünüyor. ABD’nin önümüzdeki süreçte de Irak’taki askeri varlığını “DEAŞ’la mücadele” bahanesiyle sürdüreceği anlaşılıyor. ABD Irak’ta sorun haline gelen askeri varlığını meşrulaştırmak için, türlü gerekçeler bulmakta zorlanmayacaktır.

[Fatih Oğuzhan İpek Sakarya Üniversitesi Ortadoğu Enstitüsü’nde lisansüstü eğitimine devam etmektedir]

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :