ANALİZ - Filistin'in sesi Türkiye ile işitiliyor

ANALİZ - Filistin'in sesi Türkiye ile işitiliyor

15 Mayıs Filistin için önemli bir tarih: İsrail’in kurulduğu 15 Mayıs günü, Filistinliler için yaşadıkları topraklardan sürüldükleri, 1948 yılında yaşanan felaketi anma günü- Arap dünyasının ortak bir tavrının olmayışı ve olaylar karşısında güçlü tepki ve

İSTANBUL (AA) -FATMA ZEHRA TOÇOĞLU- İsrail yönetiminin, 30 Mart 1976 tarihinde ülkenin kuzeyindeki Celile bölgesinde Filistinlilere ait yüzlerce dönüm araziye el koyması ve buna karşı çıkan Filistinlilerin protestolarına müdahale eden İsrail polisinin 6 Filistinliyi öldürmesi, yüzlercesini yaralaması, Filistin ortak hafızasındaki en önemli günlerden biri. Filistinliler her yıl 30 Mart’ı “Toprak Günü” olarak yadediyor.

Filistinliler bu yıl da 30 Mart günü başlayıp 15 Mayıs günü Nekbe’nin yıldönümünde sona erdirmeyi planladıkları büyük bir gösteri zinciri planladılar. 1948 yılında terk etmek zorunda kaldıkları evlerine geri dönme hakkını talep ve topraklarına sahip çıkma konusunda kararlı olduklarını göstermek için “Büyük Dönüş Yürüyüşü” düzenlediler.

Filistinlilerin kitlesel göçüyle sonuçlanan Nekbe, Filistinli mülteciler sorununun da başlangıcını oluşturuyor. Bugün topraklarının sadece yüzde 15’lik kısmını kullanabilen Filistinliler, sürgün edildikleri topraklarına geri dönmeyi talep ediyor.

15 Mayıs Filistin için önemli bir tarih: İsrail’in kurulduğu 15 Mayıs günü, Filistinliler için yaşadıkları topraklardan sürüldükleri, 1948 yılında yaşanan felaketi anma günü. 1947 yılında İsrail tarafından başlatılan etnik temizlik, 1950’lere kadar devam etmiş, köyler kuşatılmış ve Filistinliler evlerini terk etmeye zorlanmıştı. Evlerini terk etmeyen Filistinliler ise katledilmişti. Filistinliler yurtlarından sürgün edilmiş, 500 civarında köy yakıp yıkılmış, 700 bin Filistinli topraklarından edilmişti. Bu sebeple, Filistinlileri ulusal bir harekette birleştiren Nekbe, Filistinlilerin vatanlarının dörtte üçünü kaybettikleri ve zorla sürülerek evsiz mülteciler haline getirildikleri felaket yılları olarak hatırlanıyor.

Günün birinde vatanlarına dönme umuduyla yaşayan Filistinlilerin bu yıl düzenledikleri gösteriler, İsrail tarafından kana bulandı. Farklı gruplar tarafından düzenlenen bu etkinliklerde genç, çocuk, kadın, yaşlı binlerce gösterici, kurulan çadırlarda toplanmıştı. ABD yönetiminin almış olduğu Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak tanınması ve ABD büyükelçiliğinin Kudüs’e taşınması kararına dikkat çekmek isteyen Filistinliler, bu yılki gösterilerde, seslerini daha gür çıkarmak istedi. 30 Mart gününden beri sürdürdükleri barışçıl eylemlerin devamında 14 Mayıs günü Gazze-İsrail sınırında toplandılar. O gün ayrıca ABD’nin büyükelçiliğini Kudüs’e taşınmasına denk geldi. Bu sebeple Gazze şeridinde genel grev ilan edildi, resmi ve özel tüm kurumlar çalışmalarına ara verdi. Sınıra akın eden Filistinliler, gösteriler düzenledi. Düzenlenen gösterilere müdahale eden İsrail askerleri, Filistinlilerin üzerine ateş açtı. İsrail bir yandan Gazze’de insan haklarını ayaklar altına alan bu müdahaleyi gerçekleştirirken, diğer yandan da ABD elçiliğinin taşınmasını eğlenceler düzenleyerek kutluyordu. Müdahalelerde kullanılan gerçek mermi ve göz yaşartıcı gaz bombaları nedeniyle, aralarında 8 aylık Leyla ile daha önceki İsrail saldırılarında iki bacağını kaybeden Ebu Salah’ın da olduğu 65 Filistinli hayatını kaybetti, 3 bine yakın gösterici de yaralandı.

- Filistin’deki gelişmelere uluslararası toplumun ve Türkiye’nin tepkisi

Filistinlilerin göstermiş olduğu direnişe destek olmak için dünyanın birçok yerinde çeşitli gösteriler ve protestolar düzenlendi ve İsrail’in yaptığı katliam protesto edildi. Müslüman Alimler Birliği Genel Sekreteri yaptığı açıklamada, Filistin’e karşı işlenen suçlarda Arap liderlerinin sessiz kalışının ABD ve İsrail’e destek olmak demek olduğunu ifade ederken, İslam İşbirliği Teşkilatı da (İİT), büyükelçiliğin taşınma kararını gayrimeşru olarak niteledi, uluslararası hukukun hiçe sayıldığını belirterek, taşınma kararına dünya ülkelerinin destek vermemeleri çağrısında bulundu.

Körfez ülkeleri Suudi Arabistan, BAE ve Bahreyn, sivillere yönelik saldırıları kınarken, ABD’nin büyükelçiliğini Kudüs’e taşıması konusunda net bir açıklamada bulunmadı. Arap dünyasının ortak bir tavrının olmayışı ve olaylar karşısında güçlü tepki vermemesi, İsrail’i cesaretlendiren bir durum olarak karşımıza çıkıyor.

Uluslararası toplumdan gelen tepkiler ise “kaygılarını” dile getirmekle sınırlı kaldı. Yapılan bazı açıklamalarda, “orantılı güç kullanımı”na vurgu yapıldı. Sivillerin hedef alınmasından endişe duyduğunu belirten Çin dışişleri bakanlığı sözcüsü, başkenti Doğu Kudüs olan Filistin devletini desteklediklerini belirtti. Elçiliklerini Kudüs’e taşımayı düşünmediklerini açıklayan Japonya dışişleri bakanı, tarafların meselenin çözümü konusunda sakin olmaları gerektiğini söyledi. Katar, Afganistan, Pakistan ve İran, elçiliğin taşınmasını kınayan ülkelerden bazılarıydı.

Dikkat çeken noktalardan biri ise Avrupa Birliği’nin (AB) cılız tepkisiydi. Onlarca Filistinlinin öldüğü olayı kınamaktan kaçınan AB, İsrail’in “barışçıl gösteri hakkı”na ve “güç kullanımında orantılılık ilkesi”ne saygı göstermesi gerektiği söylemekle yetindi.

Bolivya devlet başkanı ABD’nin büyükelçiliğini Kudüs’e taşıması kararını ve İsrail’in Filistinlilerin barışçıl gösterilerini kanlı bir şekilde bastırmasını “şiddetle” kınayarak, Amerika’nın “Filistin’in İsrail tarafından 70 yıllık işgalini yasallaştırmasını” reddetti. Güney Afrika Dış İlişkiler Komitesi'nden yapılan açıklamada ise İsrail'in katlettiği sivillere vurgu yapılarak Tel Aviv büyükelçilerini geri çağırma kararı aldıkları söylendi.

ABD’nin büyükelçiliğini taşıma kararı konusunda uzun süre uluslararası diplomasi yürüten Türkiye, İsrail’in bu saldırılarına en sert tepkiyi gösteren ülkelerden biri oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan ABD’nin büyükelçiliği Kudüs’e taşıma kararıyla uluslararası hukuku çiğnediğini ve Ortadoğu’daki arabulucu rolünü yitirerek sorununun bir parçası olduğunu ifade ederken, Birleşmiş Milletler (BM) başta olmak üzere uluslararası toplumu ayağa kaldırmak için görüşmeler yaptı. Filistinliler için 3 günlük milli yas ilan edilmesinin akabinde, İsrail'in Ankara Büyükelçisi Eitan Naeh, Dışişleri Bakanlığı’na çağrılarak, Gazze yaşanan olaylar nedeniyle İsrail protesto edildi ve bir süre ülkesine dönmesinin uygun olacağı belirtildi. İİT üyelerini acil toplantıya çağıran Türkiye, Gazze’deki hastanelere yardım götürülmesi konusunda da çalışmalara başladı.

Bu bağlamda, dünya ülkelerinin yazılı kınama açıklamaları karşısında Türkiye’nin göstermiş olduğu tepkiler önemlidir. Türkiye’nin cesur adımları ve bu konudaki çabası bir insanlık örneği olarak karşımızda durmaktadır. Yaşanan her acıda, Batı’dan bir tepki gelmesini bekleyen insanlık, yaşananları sadece kınamakla yetinen Arap devletlerinden bir açıklama beklemeyen Müslümanlar, Ortadoğu’da yaşanan son gelişmelere baktıklarında, olayların müsebbibini göreceklerdir. Tüm dünya insaniyet ve vicdan tutulması yaşarken Türkiye’nin atmış olduğu bu somut adımlar, dünya sussa da Türkiye'nin susmayacağını gösteriyor.

- İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Filistin’de yaşanan vahim gelişmelerin ardından yaptığı çağrıyla İstanbul’da olağanüstü toplanan İİT İslam Zirvesi Konferansı, 30 maddeden oluşan sonuç bildirgesi yayınladı.

İİT’nin kuruluş amacı ve işlevine dikkat çekilen bildiride, Gazze’de yaşanan insanlık dışı olayların sorumlusu olan İsrail kınanırken, BM Güvenlik Konseyi başta olmak üzere uluslararası topluma, Filistin’de düzeni korumaya yönelik yasal yükümlülüklerini yeri getirme çağrısında bulunuldu. “Uluslararası barış gücü gönderme yolu da dahil, Filistin halkına uluslararası koruma sağlanması” ve Gazze şeridindeki barışçıl silahsız göstericilere karşı İsrail’in yaptığı katliamların soruşturulmasına ilişkin, uluslararası bir komite kurulması için gerekli adımların atılması öne çıkan maddeler arasında yer aldı.

Bildiri kararlarını kısaca değerlendirmek gerekirse, İİT’ye üye ülkelerin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Türkiye’nin inisiyatifiyle İstanbul’da toplanması, İsrail’in saldırgan politikalarına karşı birlik olma çabası önemlidir. İslam ülkelerinin tümünün bu konudaki duyarlılığı yeterli değildir, ancak Türkiye’nin duyarlılığına destek olan ülkeler, Türkiye’yi bu çabasında yalnız bırakmadı. Toplantıda alınan kararlar ve yaptırımlar, İsrail ve ABD’nin hukuksuz uygulamalarına karşı ciddi ve değerli birer adımdır.

[Fatma Zehra Toçoğlu, Sakarya Üniversitesi Ortadoğu Enstitüsü (ORMER) Filistin masasında araştırma görevlisi olarak çalışmalarını sürdürmektedir]

AA

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :