ANALİZ - ABD, Asya-Pasifik'te güven arayışında

ANALİZ - ABD, Asya-Pasifik'te güven arayışında

ABD Başkan Yardımcısı Pence'in Asya-Pasifik bölgesine yaptığı on günlük ziyaret, "Kuzey Kore’ye askeri müdahale seçeneğinin masada olduğu" mesajını veren Trump yönetiminin kararlılığının yeni bir işareti- Savunma Bakanı Mattis ve Dışişleri Bakanı Tillerso

KUALA LUMPUR (AA) - MEHMET ÖZAY - ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence on gün boyunca Asya-Pasifik bölgesindeydi. Pence’in Güney Kore, Japonya, Endonezya ve Avustralya’yı kapsayan resmi ziyaretler zinciri, ABD yönetimin bölge ile irtibanının kopmadığının, kopmayacağının yeni bir göstergesiydi. Bu ziyaretin de pekiştirdiği üzere, ABD yönetiminin Asya-Pasifik bölgesine ilgisi ve eğilimi gün geçtikçe daha da güçleniyor.

Pence’in zikredilen dört ülkeyi ziyareti ABD ile ilgili ülkeler arasındaki ikili ilişkilerin yanı sıra, hiç kuşku yok ki, Kuzey Kore sorununa dair önemli bir diplomasi girişimiydi. Başkan Yardımcısı Pence’in, tıpkı Savunma Bakanı James Mattis’in ocak ve Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’ın da mart ayında bölgeye yaptıkları ziyaretleri gibi, ilk ziyaretini Asya-Pasifik bölgesindeki ülkelere yapması, ABD’de yeni yönetimin içe kapanmacı politikaları nedeniyle bu bölgeyle bağların zayıflayacağı yönündeki düşüncelerin giderek anlamını yitirmekte olduğunu ortaya koyuyor.

- ABD'den kararlılık mesajı

Pence’in ziyaretlerinin ana çerçevesini ABD’nin Asya-Pasifik bölgesiyle bağının teyidi kadar, yaklaşmakta olduğu izlenimi verilen Kuzey Kore’ye yönelik bir saldırı için, ilgili ülkelerden belki de son destek talebinde bulunmak ve görüş alış verişlerini gerçekleştirmekti. Bu ziyaret, ABD yönetiminin ‘Kuzey Kore’ye askeri müdahalenin masada olduğu' yönündeki açıklamalarının giderek güç kazanmakta olduğunu kanıtlıyor. Öyle ki, bugünlerde Foreign Affairs başta olmak üzere bazı önemli yayın organlarının bir yandan ABD’nin Asya-Pasifik bölgesine verdiği tarihsel önemi hatırlatan, öte yandan ABD ve bölgedeki müttefiklerinin Kuzey Kore’ye yönelik 'sıcak' bir girişimde bulunmalarının nedenlerini izah eden yayınlar yapması, konunun hiç de hafife alınır bir yanının olmadığını gösteriyor.

Bu bağlamda, söz konusu ziyaretlerin, Trump’ın ‘önce Amerika’ vizyonunun bölge ülkelerinde neden olduğu, “ABD bölgeden çekiliyor mu?” yönündeki kafa karışıklıklarını ve kaygıları ortadan kaldırmayı hedeflediği açık. Bu noktada Trump’ın çizmeye çalıştığı vizyon ile ABD’de ilgili bakanlıklar ve kurumlar nezdinde bölgeye bakış arasında bir ayrışma olduğu söylenebilirse de, gelinen noktada Trump’ın da kaçınılmaz olarak Asya-Pasifik bölgesinde var olmanın önemine ikna edilmiş olduğu ileri sürülebilir. Bu nedenle, öncekiler gibi Pence’in ziyareti de, Asya-Pasifik bölgesinden başlayarak küresel kamuoyunda ABD’nin politikalarına yönelik belirsizlikleri aşma ve güven tazeleme amaçlarını içeriyor.

- Washington bölgedeki müttefiklerine muhtaç

Pence’in bu siyasi atağı, Başkan Trump ile Çin Devlet Başkan Şi Cinping arasında 6-7 Nisan'da Kuzey Kore gündemli zirvenin akabinde gerçekleşmesiyle de önem taşıyor. Liderler zirvesinin akıllarda kalan en önemli açıklaması, Başkan Trump'ın, Şi Cinping’den Kuzey Kore üzerinde yaptırım gücünü ortaya koyması, aksi halde ABD’nin tek başına Kuzey Kore sorununu çözeceği yönündeki mesajıydı. Her ne kadar, Trump ‘tek başına’ dese de bölgede birincil derecede ittifak halindeki ülkelerle ve diğer ülkelerin desteğini almaksızın böylesi bir hamleye kalkış/a/mayacağı ortada. Zaten Pence de, Avustralya ziyaretinde, Çin yönetimine atıfta bulunarak Kuzey Kore’yle baş edemiyorsa, ABD’nin bu işi müttefikleriyle yapacağını açıkladı.

Her ne kadar Trump, önceliği Kuzey Kore tehdidine karşılık verilmesi olarak belirlese de bu durum, daha önceki ABD yönetimlerinin Asya-Pasifik bölgesinde kalıcı olma yönündeki iddialarından bağımsız bir duruma tekabül etmiyor. Bugün Kuzey Kore’nin öne çıkmasında, bu ülkenin nükleer füze denemelerinde ABD’yi hedef alabilecek bir kapasiteye erişmiş olması yatıyor. Öyle ki Kuzey Kore’nin bugün yarın yapması beklenen kıtalararası balistik füze denemesi bunun en açık göstergesi. Kaldı ki Kuzey Kore’nin askeri kabiliyetinin ABD’nin bölgedeki iki güçlü müttefiki Japonya ve Güney Kore’deki üslerini ve açık denizdeki ABD donanmasını da hedef alabilecek olması, ABD’nin ‘ulusal güvenlik’ olgusuyla doğrudan ilintili bir durum ortaya koyuyor.

- Güney Kore'nin tereddütleri

Pence’in Güney Kore ve Japonya ziyaretleri, bu iki ülkenin Kuzey Kore’nin doğrudan hedefi olmaları dolayısıyla birincil derecede önem taşıyor. Güney Kore’de Devlet Başkanı Park Geun-hye’nin yolsuzluk iddiaları sonrasında görevine son verilerek hapis cezası almasının ardından 9 Mayıs’ta yapılacak başkanlık seçimleri, Kuzey Kore ile ‘mücadelede’ nasıl bir politika izleneceğinin de belirlenmesinde bir rol oynayacak. Sanıldığının aksine Güney Kore’de tüm siyasi partiler veya liderler Kuzey Kore’ye yönelik savaş yanlısı bir yaklaşım içerisinde değiller.

Başkanlık için yarışacağı belirtilen kimi adayların Kuzey Kore’yle ‘sıcak bir temas’ yerine siyasi yollarla Kim Jong-un rejiminin iknaya devam edilmesini istediği ve hatta Güney Kore’ye yerleştirilmesi planlanan füze savunma sistemlerine (THAAD) dahi karşı çıktığı biliniyor. Bu noktada akıllara ABD’nin bu süreçte Kuzey Kore seçimlerinde 'bir rol oynayabileceği de' gelmiyor değil. Kuzey Kore’de sıcak bir gelişmeye karşı olanlar hiç kuşku yok ki Yarımada’da olası bir savaşın başta başkent Seul olmak üzere Güney Kore’ye vereceği her türden kayıpları hesap ediyor.

Güney Kore’deki seçim süreci ve akabinde füze savunma sistemlerinin yerleştirilmesi tamamlanmadıkça, ABD’nin Kuzey Kore’ye yönelik bir saldırısından bahsetmek hiç de akılcı değil. Kaldı ki ABD ve Kuzey Kore yönetiminlerinden gelen açıklamalarda, 'yapılacak ilk saldırı' denilerek, karşı tarafın ilk hamlesinin beklendiği ve buna göre konum belirleneceği yönünde bir yaklaşım da gözlemleniyor.

- Tehdit tüm bölgeyi kapsıyor

Pence’in Avustralya gezisinin, Kore Yarımadası temelli yaklaşım kadar, Trump ile Avustralya Başbakanı Turnbull arasında yaşanan telefon skandalını gidermeye matuf bir amacı da vardı. Nitekim Asya-Pasifik’te böylesine önemli bir aşamaya gelmiş olan ABD’nin, Obama döneminde Avustralya ile yapılan ve Manus ile Nauru adalarında sayıları bini aşan göçmenin ABD’ye gönderilmesini öngören anlaşma nedeniyle ilişkileri dondurma kararı alması beklenemez.

Pence’in bu ziyaretinde belki de en dikkat çeken ülke Endonezya oldu. 2014 yılından bu yana, Devlet Başkanı Joko Widodo yönetiminin ABD ile arasına mesafe koyma yönelimli bir dış politika izlemesi ve daha çok Çin’e yakınlaşma çabalarına rağmen, Pence bu ülkeyi de gündemine aldı. ABD yönetiminin dış ticaret açığına yol açan on altı ülke arasında adı geçen Endonezya ile ticari ilişkilerin geleceği kadar, Papua Eyaleti’nde faaliyet gösteren ABD kökenli Freeport madencilik şirketinin Endonezya hükümetiyle yaşadığı sorunlar görüşmede konuşuldu. Bununla birlikte, Kore Yarımadası’nda BM kararları olmasızın bir girişime sıcak bakmadığının işaretini Suriye’ye yapılan füze saldırısında ortaya koyan Endonezya yönetimini bu sorunun ‘ciddiyeti’ konusunda ikna çabası da gündemdeydi.

Pence'in bu görüşmelerde havayı yumuşatma adına Endonezya makamlarının her daim memnun oldukları şekilde ülkenin 'ılımlı İslam anlayışını' öven sözleri öne çıktı. Bununla birlikte, bu ülkenin entelektüel birikimi veya bu yönde kayda değer bir çaba sarf edip etmediği gündeme taşınmıyor. Bu noktada, ülkenin kahir ekseriyetinin Müslüman olmasından neşet eden niceliksel duruma atıf ise, suni bir gündem oluşturma izlenimi veriyor.

Kuzey Kore sorunu, ABD dış politikasında öncelikli bir yer almış durumda. Suriye ve Afganistan güzergâhından Kore Yarımadası’na doğru bir rota çizen başkan Trump’ın çıkışını bölge ülkeleri ciddiye alıyor. Japonya ve Güney Kore'nin ötesinde, dünkü açıklamalarda da görüldüğü üzere Avustralya’ya uzanan bölgeyi içeren ve potansiyel olarak ABD’yi de hedef alan Kuzey Kore tehdidi, bölgede güvenliğin tesisine yönelik acil ihtiyacı da ortaya koyuyor.

Bununla birlikte, Kore Yarımadası’ndaki sıcak bir gelişme, ekonomik krizlerden çıkma uğraşındaki bölge ülkelerini de yakından ilgilendiyor. Nitekim Yarımada’daki gelişmeden doğrudan etkilenecek Güney Kore’nin Tayland, Singapur, Malezya, Endonezya gibi ülkelerde önemli yatırımlarının olması, muhtemel bir müdahale durumunda bu ülkelerdeki ekonomik üretim süreçlerinin de ciddi bir darbe almasını kaçınılmaz kılıyor.

AA

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :