ANALİZ - 2019 Hindistan genel seçimleri ve ‘Yeni Hindistan’ tartışmaları

ANALİZ - 2019 Hindistan genel seçimleri ve ‘Yeni Hindistan’ tartışmaları

Modi merkezli Hindu milliyetçisi BJP’nin kazanmış olduğu seçim zaferi, sadece önümüzdeki beş yılın Hindistan’ını belirlemeyecek, belki de “yeni Hindistan’ın” dizaynını tanzim etmede aşamalı bir sürecin devamına karşılık gelecek- 10 hafta süren yedi aşamal

İSTANBUL (AA) -HAYATİ ÜNLÜ- Hint-Pasifik jeopolitiği son birkaç ay içerisinde dört önemli ülkenin seçimini geride bıraktı. Hindistan, Endonezya, Avustralya ve Tayland’da yapılan seçimlerin tamamında mevcut iktidarlar yerlerini korumayı başarırken, tartışmaya en az yer bırakan seçim sonucu Hindistan’da yaşandı. Mevcut Başbakan Narenda Modi’nin Hindu milliyetçisi partisi Bharatiya Janata Parti (Hindistan Halk Partisi – BJP) öylesine net bir galibiyet elde etti ki ne seçim süreci ne de ülke yönetiminin kimin elinde olması gerektiğiyle ilgili herhangi bir meşruiyet tartışmasına gerek kaldı. Tek başına yüzde 31,34 oy oranıyla 243 sandalye elde eden BJP’nin meclis kapasitesi, liderliğini yaptığı Ulusal Demokratik İttifak bünyesindeki diğer müttefiklerinin de kazanmış olduğu 60 sandalyeyle birlikte 303 sayısına ulaştı. 2014 genel seçimlerinde elde edilen 282 sandalyeyle karşılaştırıldığında daha büyük bir zafere karşılık gelen bu sayı hükümeti yeniden kurmaya rahatlıkla yeterken, 2014 yılında ortaya çıkan “Modi dalgası”, bu sefer yerini ülke seçim siyasetiyle ilgili tüm varsayımları yıkan “Modi depremine” bırakıyordu.

Seçim sonuçları Modi ve BJP için ne kadar önemli bir başarı kabul ediliyorsa, başta Kongre Partisi olmak üzere, muhalefet için de o kadar büyük bir yenilgi anlamına geliyor. Yüzde 19,52 oy oranıyla 44 sandalye elde edebilen Kongre Partisi’nin, liderliğini yaptığı Birleşik İlerici İttifak bünyesindeki diğer müttefikleriyle birlikte sandalye sayısı ancak 60’a çıkabildi. Kongre’nin yenilgisini pekiştiren sembolik olay ise, Kongre lideri Rahul Gandi’nin yarıştığı birinci seçim bölgesi olan Amethi’de BJP’nin Parti Sözcüsü Smriti İrani’ye kaybetmesi olmuştur. Bu yenilgiyle karşılaşabilme ihtimaline karşı zaten Kerala’nın Vayanad seçim bölgesinden de aday olan Rahul Gandi burada kazanarak Parlamento’nun alt kanadı Lok Sabha’ya (Halk Meclisi) girmeyi başardı. Ancak hem Kongre liderinin yenilgiye uğratılması hem de Uttar Pradeş’te yer alan Amethi seçim bölgesinin 1980’den bu yana Gandi Ailesi’nin temsilinde bulunuyor olması Amethi’nin Kongre’nin çöküşünün bir sembolü olarak değerlendirilmesine yol açtı. Netice itibariyle Modi merkezli Hindu milliyetçisi BJP’nin kazanmış olduğu tarihi zafer, sadece önümüzdeki beş yılın Hindistan’ını belirlemeyecek, belki de “yeni Hindistan’ın” dizaynını tanzim etmede aşamalı bir sürecin devamına karşılık gelecek. Bunun da hem iç hem de dış politika açısından bazı sonuçları olacaktır.

- Seçimlerin genel değerlendirmesi

Hindistan seçimlerden önce büyük bir ekonomik bir krizle karşılaşmış ve Modi’nin 2014 yılında iktidara gelmesini sağlayan “vikas” (kalkınma) söylemi ağır yara almıştı. Bu noktada kırsaldan yükselen huzursuzların büyük köylü ve çiftçi yürüyüşlerinin yanında, öğrenci ve kadın yürüyüşleri de hükümet karşıtı bir bloğun oluşmasına vesile olmuştu. Bu doğrultuda başta Kongre Partisi olmak üzere muhalefet partileri de genel olarak seçimleri kırsal ekonomik kriz ve işsizlik gibi reel konular üzerinden ele aldılar. 2019’un başında Chhattisgarh, Madya Pradeş ve Racestan gibi Hint kalpgahının önemli eyaletlerindeki seçimleri Kongre’nin kazanması ise BJP adına bir ters dalganın ortaya çıktığı tartışmalarını başlatmıştı. BJP ise Hindu milliyetçisi söyleminden vazgeçmedi ve özellikle de Pakistan’la yaşanan gerilimden sonra seçimlerin dinamiğini iyice ulusal güvenlik merkezli bir söyleme oturtmaya çalıştı. BJP’nin önceliği Hint kalpgahındaki destek kaybını genel seçimlerde telafi etmek, edemiyorsa da bu kaybı Batı Bengal ve Güney Hindistan’dan gelecek oylarla telafi etmekti. Bu kapsamda 10 hafta süren yedi aşamalı seçim süresi boyunca BJP, başta Batı Bengal olmak üzere Hindu milliyetçisi oyları mobilize edebilmek için şiddet de dâhil her türlü yöntemi denedi.

Seçimlerin sonucunda ise Modi’nin Hint kalpgahındaki desteği geri kazanmış olduğu ve BJP’nin kampanyası itibariyle sembolik ve sayısal olarak en önemli kazanımın Batı Bengal’de olduğu ortaya çıktı. BJP, uzun yıllar Komünist Parti yönetiminde olan, 2011’den bu yana ise Modi’ye alternatif bir lider olarak ortaya çıkan Mamata Banerjee’nin Trinamool Kongresi’nin iktidarında bulunan Batı Bengal’in meclise gönderdiği 42 sandalyenin 18’ini kazanmayı başardı. Bunun yanında BJP, Hint kalpgahının dışında Hintçe konuşulmayan bölgelerde de oyunu arttırdı ve arzu ettiği sandalye sayısına ulaşabildi. Ancak BJP’nin bu başarısının da sınırları var. Örneğin bugüne kadar ülkenin güneyindeki Kerala, Karnataka, Tamil Nadu gibi eyaletlerde Dravidi halklarından oluşan seçmenler BJP’ye hiç destek vermemişti. Güney Hindistan benzer şekilde yine Kongre ya da müttefikleri lehine tercihini kullanmıştı. Tamil Nadu’da Kongre müttefiki Dravidi İlerici Konferans (DMK), 38 sandalyenin 23’ünü elde etmeyi başardı. Andra Pradeş ve Telangana’da ise seçimleri bölgesel partiler domine etti. Örneğin Andra Pradeş’teki YSR Kongre Partisi 25 sandalyenin 22’sini alarak seçimlerin en büyük sürprizini yaptı. Diğer yandan Uttar Pradeş’te BJP karşıtı oluşturulan Bahucan Samac Parti (BSP) ve Samacvadi Parti (SP) arasındaki ittifak, arzu ettiği sonuca ulaşamasa da BJP’ye önemli kayıplar verdirdi (BSP 10 sandalye, SP ise 5 sandalye elde edebildi).

- Başarının ardındaki etkenler

Modi’nin kazanmış olduğu bu dikkat çekici seçimlerin ardında Modi’nin karizmatik kişiliğinin etkisi, Amit Şah’ın olağanüstü çalışan BJP örgütünün dinamizmi, dayanıklı ittifak siyaseti, uygulamaya konulan ekonomik ve sosyal politikalar, iktidarın alternatifsizliği, muhalefetin dağınıklığı ve lider eksikliği gibi birçok parametre sayılabilir. Bunların hepsi de doğrudur ve uzun uzun tartışılabilir. Ancak Modi siyasetinin Hindistan’da gerçekleştirmeyi başardığı ekstra bir değişimin altı ayrıca çizilmeli. Bu da sosyolojik dizayn ve yeni kurumsal çerçeveyle ilgili ele alınabilir. Öyle ki Hindistan’da Kongre Sistemi’nin çöküşü ve yükselen bölgesel partilerle birlikte ortaya çıkan ittifak ve koalisyon siyaseti ülkede oyunun kurallarını belirleyen yeni normal haline gelmişti. Bu kurala etki eden en önemli dinamik ise şüphesiz ülkedeki kast ve sınıf siyasetiydi. Belli kast ve sınıfların oy verdikleri partiler belliydi ve esneklik oldukça zordu. Üst kast ve orta sınıfların partisi olarak yükselen BJP’nin bu noktada en önemli icraatı belki de sosyolojik dizaynı gerçekleştirmeyi başararak söz konusu kurumsal değişimi gerçekleştirmesidir. Başka bir deyişle, kast ve sınıfların içeriğini yeniden tanımlayarak seçmenlerin sadece bu bağımlılıklara göre oy verme oranlarını azaltmasıdır.

Söz konusu bu değişim ise, “Sosyo-Ekonomik Kast Konsensüsü” ile geliştirilen yeni toplumsal mahrumiyet kategorisine ekonomik bir müdahale yoluyla yapılmaya çalışıldı. “Aadhaar Programı” ile de bu kategori mensupları tespit edilerek, yardımlar elektronik ortamda kendilerine aktarıldı ve farklı kast ve sınıf grupları arasında benzer ekonomik profile sahip bir faydalanıcı kesim oluşturulabildi. Bu memnun edilmiş toplumsal kesimin artık belli bir bağlam tarafından etkilenebilmesi ise daha kolaydı. Yani eskiden sadece bölgesel ve yerel özlemlere göre oy kullanan seçmenler, artık BJP’nin ulusal çapta teşvik ettiği Hindu milliyetçiliğine dair duygu ve hissiyatı daha kolay paylaşabilirdi. Zaten Sangh Parivar gibi organizasyonların faaliyetleri ile belli bir desteğe ulaşabilmiş Hindu milliyetçiliği, artık bir bağlam olarak kendisini Hindu hisseden tüm kesimleri çatısı altında barındırabilirdi. Kampanya süresince Hindu milliyetçiliğini aşırı dozda empoze etmeye çalışan BJP’nin tutumunun yanında Pakistan’la Keşmir bölgesinde ortaya çıkan gerilim, seçmenlerin milliyetçilik duygularını iyice körükledi. Bölgesel partiler de ulusal bir anlatı kurma konusunda kendilerini mecbur hissedince en tanıdık çerçeve Hindu milliyetçiliği olarak ortaya çıktı.

- Yeni Hindistan tasavvuru

BJP’nin seçim zaferi sonrası en önemli önceliği, şüphesiz kısa vadede 2015’te büyük bir yenilgiye uğradığı Delhi seçimlerini almak ve Rajya Sabha’da (Eyaletler Meclisi) çoğunluğu ele geçirmek olacaktır. Orta ve uzun vadede ise Modi yönetimi vaat ettiği, Hindu çoğunluğun merkezinde yer aldığı “Medeniyet Devleti” vizyonunu gerçekleştirme fırsatı bulacaktır. Bu konu “Yeni Hindistan” tartışmalarıyla da birlikte ilerliyor. Eski Hindistan, birçok inanç, kast, etnisite, dil ve kültürün seküler ve federal çerçevede bir arada yaşayabildiği bir ulus konseptine dayanıyordu. "Yeni Hindistan"la ise temelde Hindu ve bu Hindu karakteriyle, azınlıkların ana akımla birleştiği, farklı kültürlerden oluşmamış üniter bir medeniyete atıf yapılmakta. Eski Hindistan’ın savunucuları son seçimlerle birlikte siyasetin tamamen periferisine yuvarlanırken, Yeni Hindistan tasavvuru, siyasetin merkezine oturmuş bulunuyor. Modi’nin ısrarla altını çizdiği gibi, ülkenin yerli vizyonunu yansıttığı iddia edilen bu yeni fikir, şüphesiz akıllara ülkede yaşayan 200 milyondan fazla Müslümanın geleceğinin ne olacağı sorusunu getiriyor. Nitekim seçimlerin hemen akabinde ilk gündeme gelen hadiseler yine Müslümanların maruz kaldığı şiddet olayları oldu. Müslüman ve Hıristiyanlar gibi azınlıkların ve de Dalitler gibi sosyal düzenin ezilmişlerinin geleceği, şüphesiz uluslararası sistemde bir statü arayışında olan Yeni Hindistan’ın saygınlığını belirleyen en önemli ölçüt olacaktır.

[İstanbul Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde araştırma görevlisi olan Hayati Ünlü, Güney Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde (GASAM) Güney Asya uzmanı olarak çalışmalarını sürdürmektedir]

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :