AK Parti MKYK Toplantısı

AK Parti MKYK Toplantısı

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik: (4)- "Erken seçim diye bir şey yok, seçimler bitti. Türkiye'de siyasetin patronu vatandaştır. Vatandaşımız, milletimiz artık seçim gündeminin geride kalmasını arzu ediyordu. Seçimler yapıldı ve bitti"- "(Tank Palet Fabrikası)

ANKARA (AA) - AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "Erken seçim diye bir şey yok, seçimler bitti. Türkiye'de siyasetin patronu vatandaştır. Vatandaşımız, milletimiz artık seçim gündeminin geride kalmasını arzu ediyordu. Seçimler yapıldı ve bitti." dedi.

Çelik, AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısının ardından, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun erken seçim konusunu dile getirdiği, son programında "Ekonomik şartlar içerisinde iktidar erken seçime gitmek zorunda kalabilir, ekonomiyi yönetemiyorlar" dediği belirtilerek, erken seçimin gündemde olup olmadığı yönündeki soru üzerine Çelik, "Erken seçim diye bir şey yok, seçimler bitti. Türkiye'de siyasetin patronu vatandaştır. Vatandaşımız, milletimiz artık seçim gündeminin geride kalmasını arzu ediyordu. Seçimler yapıldı ve bitti." diye konuştu.

Vatandaşın beklentisinin reformların yapılması, devletin, milletin olağan işlerinin görülmesi, etraftaki sorunların azaltılması ve Türkiye'nin gelişmesine imza atılması için çeşitli politikaların ortaya konulması olduğunu dile getiren Çelik, "Erken seçim gündemi, bizim gündemimizde yok. Bunu herhangi bir politik meydan okuma olarak gündeme getiriyorsa bunu gündeme getirecek en son kişi Kılıçdaroğlu'dur. İkide bir Türkiye iyi yönetilmiyor gibisinden birtakım yaklaşımlar ortaya koyuyor. Hükümet gündemine hakimdir. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Türkiye dirayetle yönetilmektedir. Bahsettiğim reform süreçleri, zirveler Türkiye'nin iç ve dış politikada daha güçlü adımlar atacağının da işaretleridir." değerlendirmesinde bulundu.

Vatandaşların seçim istemediğini belirten Çelik, AK Parti'nin her an seçim olacakmış gibi hazırlığı bulunan bir parti olduğunu ancak gündemde seçim diye bir konu olmadığını bildirdi. Çelik, "Herhangi bir yerde 'mesela' diyerek bile gündeme gelen bir konu değildir. Erken seçim diye bir gündem yok, bunun herhangi bir şekilde 'meselası' ya da 'farazası' bile yok." ifadesini kullandı.

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu'nun Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmesinde "Suriye meselesinin çözümünde Esed ile üst düzey bir temas olması gerektiğini" ifade ettiği ve "Sayın Cumhurbaşkanı da bence bu konuya sıcak bakıyor" dediği dile getirilerek "Üst düzey bir temas olacak mı?" yönündeki soru üzerine Çelik, Karamollaoğlu'nun Esed ile değil Suriye devletiyle görüşmeyi kastettiğini açıkladığını söyledi.

Buradaki tavrın ilkesel bir tavır olduğunu belirten Çelik, şöyle konuştu:

"Sanki Suriye rejimi çok pozitif davranıyor, onun dışında herkes çok pozitif davranıyor da tek mesele Türkiye'nin görüşmemesiymiş gibi bir tablo ortaya koyuyor. Halbuki bu süreç 9 yıl öncesinden, hatta ondan önce Orta Doğu'da böyle bir dalganın geldiğini görerek, bu rejimlerin birtakım reformlar yapmasıyla ilgili olarak, ön almakla ilgili olarak Sayın Cumhurbaşkanımız orada yaptığı görüşmelerde, reformların gerçekleşmesi, ön alması için büyük gayretler ortaya koydu. Hatta bunlar kısmen de başlamıştı ama rejimin kendi halkına karşı silah çekmesi, kendi halkına karşı hava kuvvetlerini kullanması, arkasından kendi halkına karşı çok büyük bir suç, affedilmez bir suç olan kimyasal silahları kullanması gibi tablolar sanki hiç olmadı da her şey gayet normaldi de Türkiye ilişkiyi kesti ve sorun Türkiye'nin ilişkiyi kesmesiymiş gibi konuşuluyor."

- "Mesele rejimin katliam politikasından vazgeçmesidir"

CHP'den de "AK Parti, Esed rejimiyle görüşsün" gibi söylemler geldiğini belirten Çelik, şöyle devam etti:

"Peki bütün bu tablonun sorumlusuyla neyi görüşeceksiniz? Bütün bu tablonun sorumlusunda bir tavır değişikliği yokken niçin Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ne bir tavır değişikliği tavsiye ediyorsunuz? Bizim gelecekte bugünleri andığımızda alnımızın ak, başımızın dik olması için, bu insanlar karşısında mahcup olmamamız için ahlaki, vicdani ve siyasi duruşumuzu doğru şekilde ortaya koymamız gerekiyor. Burada kastedilen şuysa sahada birtakım insani durumlar ortaya çıktığında daha fazla insan zarar görmesin diye istihbarat örgütleri arasında temas olabilir, birtakım askeri temaslar olabilir istihbarat örgütleri arasında. Niye? Sahadaki insanlar oradaki bu temassızlıktan daha fazla zarar görmesinler diye ama burada unutulmaması gereken şudur, oyun değiştirici olan Türkiye'nin görüşüp görüşmemesi değildir. Türkiye burada siyasi olarak doğru yapmıştır. Zaten bütün bir uluslararası sistem de bunu desteklemektedir bir kaç ülke dışında. Mesele, Suriye rejiminin kendi halkına karşı bu katliam politikasından vazgeçmesidir."

Soçi'de, İdlib'de çatışmasızlık bölgesi oluşması yönünde muhtıra yayımlandığını belirten Çelik, rejimin bunu defalarca ihlal ettiğini, binden fazla kişinin hayatını kaybettiğini, 600 bine yakın kişinin yerinden ayrıldığını, bunların 300 bine yakınının Türkiye sınırına geldiğini anlattı.

Çelik, "Dolayısıyla burada rejim üzerinde bir baskı oluşturması gerekirken, rejim üzerinde baskı oluşturmaya çalışan uluslararası toplum ve Türkiye ile beraber hareket edilmesi gerekirken rejime Türk siyasetinin içinden bir nefes borusu uzatılmasını doğrusu anlamak mümkün değildir." dedi.

Bunun Suriye halkının faydasına da olmadığını dile getiren Çelik, Suriye halkının geleceği için siyasi çözüm, anayasa süreci gibi konuların dikkate alınması, terör örgütlerinin bölgeden temizlenmesi, Suriye'nin kuzeyindeki birtakım fiili oluşumların ortadan kaldırılması, en önemlisi de rejimin bu ihlallerden vazgeçerek bu katliam politikasından vazgeçmesi gerektiğini bildirdi.

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül'ün, "Daha düne kadar aynı maklubeye kaşık sallayanların bizi eleştirmeye hakkı yok." açıklaması yaptığı ifade edilerek, hedefinde kimlerin olduğunun sorulmasına karşılık Çelik, "Sosyal medya veya başka yerlerde Sayın Bakanın, Adalet Bakanlığının tasarruflarıyla ilgili FETÖ ile mücadele konusunda bir zaaf varmış gibi yorumlar söz konusu olunca Sayın Bakan da buna cevap vermiş." dedi.

Çelik, Adalet Bakanlığının FETÖ ile mücadele konusunda kilit bakanlıklardan olduğunu, çünkü FETÖ'nün en çok orada yapılandığını ve oradan Türkiye'deki pek çok yanlış işi gerçekleştirdiğini, Bakan Gül'ün ve Bakanlık personelinin de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın talimatları doğrultusunda FETÖ ile güçlü şekilde mücadele ettiklerini söyledi.

- "Bu gizli bir kararname değildir"

Çelik, "CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Tank Palet Fabrikası'nın yabancı mülkiyet devir işlemlerinin gizli bir kararnameyle gerçekleştirildiğini iddia ediyor. Bu konuya ilişkin açıklamalarınız nelerdir?" sorusunu yanıtlarken, "Bir parti genel başkanından konuştuğu konuda asgari düzeyde bilgi sahibi olmasını beklemek hepimizin hakkıdır. Cumhurbaşkanlığı kararıyla kararname arasındaki farkın bilinmesi gerekir. Bu gizli bir kararname değildir, bir Cumhurbaşkanlığı kararıdır. Cumhurbaşkanlığı kararlarının birçoğu yayınlanmayabiliyor, bu da öyle bir karardır." dedi.

Ortada gizli, saklı bir şey bulunmadığını ifade eden Çelik, Milli Savunma Bakanlığına tahsisli bu arazinin mülkiyetinin hazineye ait olduğunu belirtti.

Bunun üzerinde bulunan Milli Savunma Bakanlığı Askeri Fabrikalar Genel Müdürlüğüne ait tesisin Aralık 2018'de özelleştirme programı kapsamına alındığını aktaran Çelik, "Burada herhangi bir şekilde ordunun ihtiyaçlarına dönük olarak zaaf oluşturacak bir yaklaşım söz konusu değil. Tam tersine buradaki milli kapasitenin daha yükseğe çıkarılması için, eldeki imkanların daha verimli kullanılması için ve yeni gelişen teknolojik imkanlara uygun olarak buraya yeni yatırımların yapılabilmesi için bu karar alındı." diye konuştu.

Burada yeni iş ve üretim imkanlarının oluşturulmasının hedeflendiğini dile getiren Çelik, devletteki atıl kapasitenin en aza indirilmesinin, kaynakların en etkin ve verimli şekilde kullanılmasının amaçlandığını kaydetti.

Özel sektörle bu işin yapılmasının yüksek teknolojiye erişim imkanı bakımından da yeni birtakım fırsatlar doğuracağını ifade eden Çelik, "Dolayısıyla tesisin mülkiyeti yine Milli Savunma Bakanlığında kalacaktır. Mülkiyet kimseye devredilmiyor arkadaşlar. Bu nettir. Bununla ilgili gizli, saklı bir durum da yok, son derece açık bir durumdur, defalarca açıklandı, söylendi." değerlendirmesinde bulundu.

Çelik, 657'ye tabi tesis çalışanlarının yine Milli Savunma Bakanlığında kalacağını, işçilerin hiçbirisinin yeni organizasyon içinde işsiz kalmayacağını belirterek, "Yeni alanlar yani bu üstlenenler fabrika işletmesi için en az 50 milyon dolar yatırım yapması şartıyla bu işi üstleneceklerdir. Dolayısıyla bu kamu özel sektör ortaklığı şeklinde mülkiyeti Milli Savunma Bakanlığında olmak üzere, hatta bunun daha fazla ayrıntıları da var. Yarın bir gün bir devir işlemi, başka bir şey söz konusu olursa yine Milli Savunma Bakanlığının iznine tabidir. Dolayısıyla doğrudan doğruya bir milli kaynakların etkin ve verimli şekilde kullanılması, atıl kapasitenin en aza indirilmesi, ordunun ihtiyaçlarının en yüksek teknolojik imkanlarla üretilmesi şeklinde bir yaklaşımın neticesi olmuştur. Dünyanın her tarafında kamu özel ortaklığıyla ilgili işler vardır." diye konuştu.

(Bitti)

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :