Ahmet Sorgun'un veda konuşmasındaki o detay....

Ahmet Sorgun'un veda konuşmasındaki o detay....

AK Parti İl Başkanlığı'na 5. İl Kongresi ile veda eden Ahmet Sorgun'un veda konuşması oldukça anlamlıydı. Sorgun, Mevlana'nın "Sakın ‘Ben’ deme, elde neler var, sen yoksan da olur" sözlerinin ardından helallik istedi...

Sayın Başbakanımız, Genel Başkanım; Genel Başkan Yardımcılarımız, Kıymetli bakanlarımız, bakan yardımcılarımız, Değerli divan başkanı ve üyeleri, Değerli milletvekillerimiz, Kongremizi teşrif eden sayın il başkanlarımız, Kıymetli belediye başkanlarımız, ilçe başkanlarım, İl yönetim kurulu üyelerim, İl ve ilçe kadın ve gençlik kollar başkan ve yönetim kurulu üyeleririmiz, Basın yayın kuruluşlarımızın kıymetli temsilcileri, Yakın ve uzaktan kongremize katılan tüm Konyalı hemşehrilerime hoş geldiniz, sefalar getirdiniz diyor; hepinizi sevgi saygı ve en kalbi duygularımla selamlıyorum…

Bugün, 5. Olağan İl Kongremizi her zaman olduğu gibi bugün de büyük bir coşku, heyecan ve katılımla gerçekleştiriyoruz. Katılımları ile bizleri onurlandıran başta Sayın Başbakanımız olmak üzere tüm misafirlerimizi bir kez daha saygıyla selamlıyorum.

Bu kongrenin benim için çok ayrı bir yeri var. Cumhurbaşkanımız, kurucu genel başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın 2010 yılının ilk günlerinde teslim ettiği bu emaneti tamı tamamına 5 yıl süreyle taşımaya gayret ettim. Beş yıl, insan hayatında az bir süre değildir.

Zira benden önce il başkanlığı yapan arkadaşlarımın hepsinden daha uzun süreli bu görevi yapmış bulunmaktayım. Kongre süreçleri başlamadan önce Sayın Başbakanımız Genel Başkanımızdan izin talep ettim.

Sağ olsunlar kendileri de muvafık gördüler ve böylece şerefli emaneti teslim etme; bayrağı devretme noktasına gelmiş bulunmaktayım. Her başın bir sonu vardır. Her başlayan, biter. Her yeni de eskir. Her doğan ölür. Başı ve sonu olmayan, ezeli ve ebedi olan yalnız Allah’tır.

Bu sebeple kısa bir geçmiş muhasebesi yaparak, geleceğin inşasına dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Aristo; “İnsan, siyasal bir varlıktır” der. İbn-i Haldun ise bunu; “İnsan, toplumsal bir varlıktır” şeklinde yorumlar. Yani insan, toplumu ve devleti kurgulayan bir varlıktır.

Bu sebeple insan, bireysel hayatında ne ise, toplumsal hayatında, dolayısıyla siyasal hayatında da odur. Şahsi hayatınızda hangi ilkelerden hareket ediyorsanız, siyasal hayatınız odur aslında.

Eğer bu ikisi arasında bir çelişki yaşıyorsanız, ya bireysel hayatınızdaki siz, siz değilsiniz ya da siyasal hayattaki siz, siz değilsiniz. Bu anlamda eğer ağır bir sorumluluk yüklenmişseniz, sırf insan olmakla zaten dağların taşıyamayacağı bir yükün altına girmişiz, bir de üstüne üstlük toplumsal bir sorumluluk yüklenmişseniz, bunu aşmanın yolu, her alanda ilkeli hareket etmek olsa gerektir. Çok aşikârdır ki; tabi olduğunuz kurallarınız yoksa tabi olduğunuz krallarınız var demektir.

Ana başlıkları ile bu temel ilkelerimizden kısaca söz etmek gerekirse;

> Her şeyden önce “Değer Esaslı Değer Merkezli” siyaset yapmaya çalıştık. Kişileri, olayları değil; fikirleri önemsedik. Biliyoruz ki; küçük beyinler kişileri, orta beyinler olayları, büyük beyinler ise fikirleri tartışır.

> İdealsiz siyaset olmaz. AK Parti, bir ideoloji değilse de ideallerin partisidir. Bizim siyaset felsefemizin ruhu Hak rızası ise, bedeni halk hizmetidir.

> Davanın hatırını tüm hatırların üstünde saydık.

> Kişilerin konjonktürel ağırlıklarından çok, özgül ağırlıklarını önemsedik. İşgal ettiği makamdan güç devşirenleri değil; taşıdığım makama ahlakıyla çalışkanlığıyla, erdemiyle, ehliyeti ve liyakatiyle güç katanları önemsedik.

> Sorumluluğunu üstlenmediğimiz hiçbir konunun yetkilisi olmaya kalkmadık “Sorumsuz Yetkili” olmayı sevmedik ve buna özenmedik.

> Başkalarının işini tarif etme kolaycılığı ile meşgul olmak yerine, daima kendi işini yapma sorumluluğu ile hareket edip; “Ben yapmazsam kim yapacak, bugün yapılmazsa ne zaman yapılacak dedik.

> “Yük olmayı değil, yük almayı” yeğledik.

> İstişareyi çalışmalarımızın vazgeçilmezi bildik.

> Bilgisiz siyaseti laf ebeliği saydık. Kendini, toplumunu, ülkesini ve dünyayı tanımadan, bilmeden siyaset yaptığını sanmak, sadece bir hamaset olsa gerek.

> “Ben “ yerine “Biz”i önemsedik. Ekipçilik yapmadan ekip ruhuyla çalışmaya gayret ettik. Ekip içinde ekipçiliği siyasal yürüyüşümüzü içten bitiren bir kemirgen olarak gördük.

> Olabildiğince amatör ruhla profesyonelce iş çıkarmaya çalıştık.

> Ancak yapabileceklerimizi söyledik, söylediklerimizi yaptık. Ama yaptıklarımızı pek anlatmadık. Belki de anlatamadık. Tam da Konya sosyolojisinde olduğu gibi… Hizmetleriyle, rakamlarıyla, oranlarıyla; Eğer Türkiye’de AK Parti, AK Parti içinde de Konya, En’lerin partisiyse bunda ilkeli siyasetin çok büyük payı olduğunu düşünüyorum.

Eğer sorulacak olsa; “Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu’nun ülkemize ve insanımıza kazandırdıkları en büyük eser nedir” diye eğer sorulacak olsa, hiç şüphesiz ve tereddütsüz tek kelime ile derim ki; kendilerinde olan ve insanımıza kazandırdığı; “Özgüvendir. Şimdi saymakla baş edemeyeceğimiz bütün eserler, işte bu özgüvenin eseri. Bizler, cumhurbaşkanımızdan hem de başbakanımızdan çok şeyler öğrendik. Eskilerin deyimi ile kesretten kinaye olarak sadece birini ifade edecek olursak; “Dünyanın 5’ten büyük olduğunu” Büyük Ustadan öğrendik.

Millete hizmet yolunda 24 saatin yetmediği yerde 25. saatin bulunabileceğini de sizden, zat –ı âlinizden öğrendik.

Doğrusu hep ideallerimizi, değerlerimizi, ilkelerimizi asrın idrakine söyletme gayreti güttük. Merhum Akif’in; “Allah’a dayan, Sâye sarıl, Hikmete ram ol! Yol varsa budur. Bilmiyorum başka çıkar yol” mısraları, hep hayat düsturumuz oldu.

Bazen tereddüte düşer gibi olduğumuzda Ziya Paşa’nın; “İnsana sadakat yaraşır, görse de ikrah. Zira doğruların yardımcısıdır Hazreti Allah” beyti ile kendimize geldik. Günü birlik ucuz siyasetin gıylu kali ile, dedikoduları ile karşılaştığımızda; büyük dava ve eylem adamı Hasan El Benna’nın “İşimiz çok vaktimiz az” uyarısı, bize ışık oldu. Şeyh Edebali’nin Osman Bey’e öğütlerini bugün kendimize söylenmiş saydık.

Sayın Başbakanım! Konya’nın ve AK Parti’nin arif insanlarına fazla tarif gerekmez. Sözlerimin nihayetinde; Bu büyük emaneti bana hakkı ile taşımamda büyük emekleri, gayretleri olan başta Kurucu Genel Başkanımız, Liderimiz Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a, Konyamızın, ülkemizin gururu Hocamız, Genel Başkanımız ve Başbakanımız Prof. Dr. Sayın Ahmet Davutoğlu’na, Genel Merkezimize, 22, 23 ve 24. Dönem milletvekillerimize, Büyükşehir ve ilçe belediye başkanlarımıza, kadın ve gençlik kolları başkan ve yönetimlerine, destek ve varlıklarıyla her zaman yanımızda olan önceki dönem il ve ilçe başkan ve yönetimlerimize, kendileriyle çalışmaktan gurur duyduğum ve büyük keyif aldığım tüm il yönetim kurulu üyelerimize, belde yönetimlerimiz ve mahalle temsilcilerimize, il başkanlığım süresince bizlere desteklerini hiçbir zaman esirgemeyen tüm Konyalı hemşehrilerime ve Konyamızın tüm basın yayın kuruluşlarına can – gönülden teşekkür ediyorum.

Ve son söz Arifler Sultanının; “Yüzde inat etme, doksan da olur. İnsan dediğinde noksan da olur. Sakın ‘Ben’ deme, elde neler var, sen yoksan da olur. Kusursuz dost arayan dosttan da olur.”

Gayret bizden, muvaffakiyet Allah’tan… Hepinizden haklarınızı helal etmenizi diliyor; sizleri Allah’a emanet ediyorum… memleket.com.tr