Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun'a kısmi iptal

Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun'a kısmi iptal

Anayasa Mahkemesinin gerekçeli kararı Resmi Gazete'de yayımlandı

ANKARA (AA) - Anayasa Mahkemesinin, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun'un bazı hükümlerini iptaline ilişkin gerekçeli kararı Resmi Gazete'de yayımlandı. 

CHP, 6306 Sayılı Kanunun bazı hükümlerinin iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle Anayasa Mahkemesinde dava açmıştı. Davayı esastan karara bağlayan Yüksek Mahkeme, Kanunun, bazı hükümlerini anayasaya aykırı bularak iptal etmişti.

Kanun'un "Bakanlık veya uygulamayı yürütmesi halinde TOKİ veya İdare, riskli alanlarda, riskli yapıların bulunduğu taşınmazlarda ve rezerv yapı alanlarında bu Kanun kapsamındaki proje ve uygulamalar süresince her türlü imar ve yapılaşma işlemlerini geçici olarak durdurabilir" hükmünün iptal gerekçesinde, düzenlemenin kamu yararı taşıdığının açık olduğu ancak bunun Anayasa'ya uygunluk bakımından yeterli olmadığı belirtildi.

Kuralla getirilen sınırlamanın Anayasa'nın 13. maddesinde düzenlenen ölçülülük ilkesine de uygun olması gerektiğine işaret edilen gerekçede, kanun kapsamındaki proje ve uyulamaların azami süresini gösteren kurala yer verilmemesinin, ölçülülük ilkesine aykırı olduğu kaydedildi.

-"Mahkemeye erişim hakkıyla bağdaşmaz"

Kanun uyarınca tesis edilen idari işlemlere karşı açılacak idari davalarda yürütmenin durdurulmasına karar verilemeyeceğine ilişkin düzenlemenin iptal gerekçesinde ise Anayasa'nın 125. maddesinde idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğunun hükme bağlandığı vurgulandı.

Gerekçede, yürütmenin durdurulması kararı verilmesine istisna getirilebilmesi için açıkça hukuka aykırı olan bir idari işlemin, idari davanın sonuçlandırılmasına kadar davanın tarafı olan bireyler üzerinde doğuracağı telafisi güç veya imkansız zararların gözardı edilmesini meşru kılacak üstün bir kamu yararının bulunması gerektiği, düzenlemede ise böyle bir durum olmadığı belirtilerek, iptali istenen kuralla, bireylerin, hak arama özgürlüklerini daha etkili kullanabilmelerini sağlayan yürütmeyi durdurma kurumundan Anayasa'ya aykırı olarak yoksun bırakıldığı ifade edildi.

"Bu Kanun uyarınca yapılan iş ve işlemlere ilişkin olarak adrese dayalı nüfus kayıt sisteminde belirtilen adreslere yapılan tebligat, muhataplarına yapılmış sayılır" şeklindeki düzenlemenin iptal gerekçesinde ise adres değişikliğinin adres kayıt sistemine bildirilmesinin unutulduğu veya sistemin güncellenmesinde idareden kaynaklanan gecikme olduğu durumlarda, adres kayıt sistemindeki adresle idari işlemi yapacak ilgili kuruma bildirilen son adresin farklı olacağının altı çizildi.

Dava açma sürelerinin, idari işleme ilişkin yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden başladığına dikkati çekilen gerekçede, uygulamanın, bireylerin haklarındaki işlemden haberdar olamamaları, dava açma sürelerini kaçırmaları ve hukuka aykırı olduğunu düşündükleri işlemlere karşı yargı yoluna başvuramamaları sonucunu doğurabileceği, bunun hukuk devleti ilkesi ve adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkıyla bağdaşmadığı belirtildi.

Yüksek Mahkeme, bu Kanun uyarınca kamu kaynağı kullanılarak gerçekleştirilen her türlü mal ve hizmet alımları ile yapım işlerinin, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu'nun doğal afetler, salgın hastalıklar, can veya mal kaybı tehlikesi gibi ani ve beklenmeyen veya idare tarafından önceden öngörülemeyen olayların ortaya çıkması üzerine ihalenin ivedi olarak yapılmasının zorunlu olması halinde pazarlık usulü ile ihale yapılmasını öngören işlerden sayılmasını öngören düzenlemeyi de iptal etmişti.

İptal gerekçesinde, devlet harcamalarında 4734 sayılı Kanun'un uygulanmasını zorunlu kılan bir Anayasa kuralı bulunmadığından, kanun koyucunun bazı mal ve hizmetler yönünden farklı usuller benimsenmesinde anayasal açıdan engel olmadığı ancak 4734 sayılı Kanun'da öngörülen usullerin dışına çıkılırken, kamu yararının gerektirdiği haklı nedenlerin bulunmasının hukuk devleti ilkesinin gereği olduğu vurgulandı.

Gerekçede ayrıca, dava konusu kuralla, kamu kaynağı kullanılarak gerçekleştirilen her türlü mal ve hizmet alımları ile yapım işlerinin niteliğinin gerektirdiği saydamlık, rekabet, güvenirlik ve kamuoyu denetimi ilkelerini yeterince karşıladığının söylenemeyeceği, bu nedenle Anayasa'ya aykırı olduğu kaydedildi.

-"Ölçülülük ilkesine aykırı"

Anayasa Mahkemesi ayrıca, bakanlık veya idare tarafından riskli yapılarla ilgili yapılan tespit işlemi masrafının ilgili tapu müdürlüğüne bildirilmesine ilişkin hüküm ile tapu müdürlüğünün, binanın paydaşlarının müteselsil sorumlu olmalarını sağlamak üzere tapu kaydındaki arsa payları üzerine, masraf tutarında müşterek ipotek belirtmesinde bulunarak Bakanlığa veya idareye ve binanın ayni ve şahsi hak sahiplerine bilgi vermesini öngören düzenlemeyi Anayasa'ya aykırı bulmuştu.

İptal gerekçesinde, Anayasa'nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkına atıfta bulunularak, bu hakkın ancak Anayasa'nın 13. maddesinde düzenlenen ölçülülük ilkesi kapsamında sınırlandırılabileceği anlatıldı.

Düzenlemeyle paydaşlardan herhangi birinin, arsa payı üzerindeki ipoteği kaldırmak istediğinde, tespit masraflarının kendi hissesine düşen bölümünü ödemesinin yeterli olmayacağı, diğer paydaşların ödemeye yanaşmaması halinde masrafların tamamını ödemek zorunda kalacağı belirtilen gerekçede, paydaşların bu şekilde orantılı olmayan yükümlülük altına sokulmasının, Anayasa'da düzenlenen ölçülülük ilkesine aykırı olduğu kaydedildi.

Kanunun, "tahliye ve yıktırma" başlıklı maddesindeki,  "Bakanlık veya İdare tarafından yapılan yıktırmanın masrafları, ilgili tapu müdürlüğüne bildirilir. Tapu müdürlüğü, yıkılan binanın paydaşlarının müteselsil sorumlu olmalarını sağlamak üzere tapu kaydındaki arsa payları üzerine masraf tutarında müşterek ipotek belirtmesinde bulunarak Bakanlığa veya İdareye ve binanın ayni ve şahsi hak sahiplerine bilgi verir" hükmünün iptali için de aynı gerekçeler öngörüldü.

Bu iptal hükümleri, 3 ay sonra yürürlüğe girecek.

-"Kamu hizmetlerinde aksamaya neden olabilir"

Hazine dışındaki kamu idarelerinin mülkiyetinde bulunan taşınmazların, Kanunun amaçları çerçevesinde kullanılmak üzere maliki olan kamu idarelerinin görüşü alınarak Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu kararıyla Bakanlığa tahsis edilerek tasarrufuna bırakılmasını veya Bakanlığın talebi üzerine TOKİ ve İdareye bedelsiz devredilebilmesini öngören hükmün iptal gerekçesinde de kamu idarelerinin "uygun görüşü" değil sadece "görüşü"nün alınacağının düzenlendiği belirtilerek, idarenin aksi görüşüne rağmen mülkiyetinde bulunan taşınmazların devredilebileceği anlatıldı.

Mahalli iderelerin herhangi bir kararına veya uygun görüşüne bağlı olmaksızın taşınmazlarının bedelsiz devrinin öngörülmesinin Anayasa'nın 127. maddesindeki mahalli idarelerin özerklik ilkesiyle bağdaşmadığı ifade edilen gerekçede, bu durumun aynı zamanda kamu hizmetlerinin yerine getirilmesinde aksamaya neden olabileceği vurgulandı.

Kanunun uygulanması için belirlenen alanların sınırları içinde olup riskli yapılar dışında kalan diğer yapılardan uygulama bütünlüğü bakımından Bakanlıkça gerekli görülenlerin de bu Kanun hükümlerine tabi olmasına ilişkin düzenleme Anayasa'ya aykırı bulunmuştu.

İptal gerekçesinde, kuralla riskli olmayan yapılar hakkındaki uygulamalara ilişkin özel bir düzenleme öngörülmediği, riskli yapılara ilişkin kurallara atıf yapıldığı anlatıldı. Buna karşın anılan kuralların, yapıların riskli olması dikkate alınarak düzenlendiği, kamu yararı ile bireylerin hakları arasında buna uygun denge oluşturulmaya çalışıldığı belirtilen gerekçede, menfaatler dengesi bu şekilde oluşturulan kuralların riskli olmayan yapılara uygulanmasının, Anayasa'nın 13. maddesindeki ölçülülük ilkesine aykırı olduğu kaydedildi.

Uygulanmayacak mevzuat kapsamında, Kanun uyarınca yapılacak planların, 3194 sayılı İmar Kanunu'nda ve imara ilişkin hükümler ihtiva eden özel kanunlar da dahil olmak üzere diğer mevzuatta belirtilen kısıtlamalara tabi olmadığını düzenleyen kanun hükmünün iptal gerekçesinde ise kuralla imara ilişkin hüküm içeren kanunlarda belirtilen kısıtlamalara bağlı olmaksızın plan yapma yetkisi verilmesinin, yürütme organının, Kanun'un uygulandığı alanlarda, imara ilişkin konuları herhangi bir kanuni düzenlemeye dayanmaksızın ilk elden düzenleyebilmesi sonucunu doğuracağı, bu durumun yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesiyle bağdaşmadığı vurgulandı.

Kanun kapsamındaki alanlarda bu Kanunun öngördüğü uygulamaların zaruri kılması halinde, bu uygulamaların gerektirdiği iş ve işlemler hakkında, Orman, Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri, Turizmi Teşvik, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma, Kıyı, Mera Kanunlarının da aralarında bulunduğu 12 kanunun, bu Kanunun uygulanmasını engelleyici hükümleri ve diğer kanunların bu Kanuna aykırı hükümlerinin uygulanmayacağını öngören düzenlemeler de iptal edilmişti.

Kararın gerekçesinde, söz konusu kanunların düzenleme alanının doğrudan Anayasa'da koruma altına alınan yerlerle ilgili olmamasına karşın, sınırları kanunla çizilmeyen belirsiz bir alanda yürütme organına uygulama yetkisi verildiği, bu durumun, hukuk devletinin bir gereği olan "belirlilik" ilkesine aykırı olduğu kaydedildi.

Kaynak:Haber Kaynağı