Prof. Dr. Ali Akpınar

Prof. Dr. Ali Akpınar

ADAMLAR VE MAKAMLAR!

ADAMLAR VE MAKAMLAR!

BEN, SENİN CEMAZİYE’L-EVVELİNİ BİLİRİM

Hikaye meşhurdur, resmî dairelerin aylık evrakının kaput çuvallara konduğu dönemlerde, aynı kurumda ve aynı statüde çalışan iki arkadaş bir gün hamama giderler. Hamamda arkadaşının giydiği donun arkasına gelen Cemaziye’l- Evvel yazısı öteki arkadaşın dikkatini çeker. Zira arkadaşı, dairenin evrak çuvalını aşırmış ve kendisine don diktirmiştir. Arkadaşı, bunu görmezden gelir ve sesini çıkarmaz.

Aradan çok geçmeden, dairenin çuvalını aşırıp don diktiren arkadaş, daireye âmir olur. Âmir olmasıyla birlikte de astığı astık kestiği kestik bir yönetici profili sergilemeye başlar. Yeni yöneticinin bu tafrasından, can ve hamam yoldaşı olan arkadaşı da nasibini alır. Bir gün, o arkadaşı, yeni yöneticinin yaptıklarına dayanamaz ve şöyle bağırır:

Sen kendini ne sanıyorsun be adam? Ben senin cemaziye’l evvelini bilirim!

Çoğu insanımız böyledir, bir makama geldi mi geldiği yeri, bir zamanlar çektiklerini çabucak unutuverir. Vaktiyle kendisi çekmiştir, iş başına gelince bu sefer o başkalarına çektirmeye başlar. Ben çektim, başkaları çekmesin demez.  Yahut bu çektirmenin altında, vatandaşın kendini kabul ettirme çabası yatmaktadır. Zira bu kişinin kendisini kabul ettireceği başka meziyeti yoktur.  Yahut sonradan görmelerin karakter yansımasıdır bu çektirme işi. Hak etmediği halde gelmiştir o makama. Bunda itilmişlik ve ezilmişlik psikolojisi de vardır.

Hâlbuki huzuruna çıktığında heybetinden titreyen bir adama, korkma ben bir zamanlar yer sofrasında kuru et yiyen bir kadının oğluyum diyen bir peygamberimiz var. Kulluğu, peygamberliğinden önce gelen bir peygamber. Ashabının derdiyle dertlenen, onlarla birlikte oturup kalkan, halkının adamı bir peygamber.

Demek ki insan, geldiği yeri unutmamalı. Bir zamanlar kendisinin çektiği acı durumları, başkalarına çektirmeye kalkmamalı. Başkalarının yaptıkları yanlışsa, aynı yanlışları tekrarlayan kişi olmamalı. Herkes yanlış da yapsa, kendisi doğruyu yapanların ilki olmalı. Veraset yoluyla yahut hasbe’l-kader kendisini çok iyi bir konumda bulmuşsa, onu bulamayanları düşünmeli, kendisini o insanların yerine koymalı.  Sahip olduğu o imkanların elinden alınıvereceğini aklına getirerek hep iyiliklerin adamı olmaya gayret etmeli.

Bu yüzden insan önce adam olmasını ve her şartta adam kalmasını bilmelidir. Çocuklarımıza da önce adam olmalarını öğretmeliyiz. Geçici olan makam ve mevkiler adamlıktan nasibi olmayanı adam etmez. Makam ve mevkileri adam edenler, gerçek adamlardır. Önemli olan şu ya da bu makama gelmek değil, önce adam olmak ve her makamda adam olarak kalabilmektir.

Nice adamlar vardır ki, makam ve mevkileri insanların gözünde sıradandır; ancak sergiledikleri hizmet, yaptıkları iyilik ve güzelliklerle Allah katında bir numaradırlar. Nice insanlar da vardır, layık olmadıkları halde çok büyük makamlar işgal ederler; ancak Allah katında beş para etmezler.

Unutmayalım ki makamlar fânî, adamlık bakîdir. Allah ve insanlar katında bize kalıcı saygınlık ve değer kazandıracak olan da  makamlarımız değil, adamlığımızdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum