AB’ye Girmeden Ev Almalı

Gün boyu nezleyle boğuşur bir halde yatağımda uzanmış televizyon seyrediyorum. Bütün televizyonlar 17 Aralık tarihine kilitlenmiş durumda. AB’ye girdik giriyoruz, muhabbeti tam gaz gidiyor. O sırada annem “oğulum gelcek hafta Avrupa’ya girecekmişiz” diyor. Hükümet ve medya bu konuda gerçekten başarılı olmuş. İnsanlar AB’ye girersek her şey güllük gülistanlık olacak, cebimiz Euro dolacak zannediyorlar. Bütün bunları düşünürken televizyon kanallarından birinde Yunanistan’dan görüntüler geçiyor. AB üyesi Yunanistan’ın pek de farkı yok bizden. Yolda işportacılar, ayakkabı boyacıları, sokak çocukları.. Program sunucusu soruyor, Dimtri adlı Yunan vatandaşına. AB’ye girdikten sonra ne değişti hayatınızda? Cevap veriyor Yunan’lı: Ne mi değişti? Yunanistan’da hayat zorlaştı. 1 Dremhi’ye aldığımızı şimdi 1Euro’ya alıyoruz. Hayatımız yüzde kırk daha pahalı hale geldi. Fiyatlar arttı, ücretler aynı! Annem tekrar araya giriyor: Oğlum aman bu Avrupa’ya girmeden bir ev alalım, ev kiralarını iki katına çıkaracak bunlar.. Evet nihayet annem doğruyu buldu. Keşke AB yanlıları da bu kadar çabuk ayılsa. Yunan Dimtri devam ediyor: Sizin ülkeniz çok ucuzmuş, girin de görün diyor AB’nin ne olduğunu..AB bir devlet projesi, kırk yıllık sevdamız. Biliyoruz. Ama bildiğimiz bir şey daha var ki, insan kara sevdasından bile vazgeçip başka biriyle evlenip coluk çocuk sahibi oluyor ve mutlu bir şekilde yaşayabiliyor. Türkiye Gümrük Birliğine girdi, sevgilisinin ilk kez elini tuttu, yandı eli. Yüz milyar doları geçen bir ateş topu Gümrük Birliğinin maliyeti ve hala toparlanamıyoruz. Sevgilinin elini tuttuk bu hale geldik, ya bir de kavuşursak ne olur bilmem. Etrafımıza bakalım, AB’ye giren ve girmeyen ülkeleri gözlemleyelim. İsviçre AB üyesi değil, kişi başına düşen milli geliri 30 bin dolar civarında, Kanada, Japonya keza öyle. Demek ki AB’ye girmeden de kalkınabiliyorsunuz. Bu bir tercih meselesi ve biz AB’yi tercih ettik diyorsanız, bunu da gözden geçirmek gerekiyor. AB’ye girince neleri feda edeceğiz neler kazanacağız. Bir muhasebe yapmak yeterli. Serbest dolaşım hakkının olmadığı, sadece yeşil pasaportluların, yani tuzu kuruların rahatça dolaşabileceği bir dönem, dünden ne kadar farklı olacak onu kendi kendimize sormak lazım. 17 Aralık’ta müzakerelerin başlamasına yönelik bir başlangıç yapılacak sadece. AB’ye ne zaman tam üye olacağımız, onların iki dudağı arasında . Bütün istekleri/tavizleri verdik. Bütün şartları yerine getirdik diyelim. Kaşın eğri, gözün çapaklı, almıyoruz seni derse elin oğlu, ne yapacağız. Tabi bu sürede neleri feda etmiş olacağız, hangi kimlikle yaşayacağız onu da bilmiyoruz. Türkiye’nin bir B planı yok diyor sayın Başbakan. İlle de AB, ille de Roman olsun! Ben de diyorum ki, AB’ye niye gireceğiz, girsek ne olur girmesek ne olurun soruları ve bu sorulara verilen cevaplar bu kadar muallaktayken neden şuursuzca AB savunuculuğu yapılır bu ülkede. İyice düşünmek lazım. Hele bu savunucular ‘bir kısım medyanın’ kalemşorlarıysa iki defa daha düşünmek lazım. Bugüne kadar onlar ne dediyse tersini düşündüm, tersini savundum. Çünkü gördüm ki, Ertuğrul Özkök ne söylerse tersi millet adına, ümmet adına hayırlıdır. Bu nedenle de, AB’ye hayır dersek bunda yine bir hayır var diyorum. AB’ye girmezsek, en azından ev sahibi olma ihtimalimiz daha yüksek!

Önceki ve Sonraki Yazılar