ABD'nin Kudüs'ü "İsrail'in başkenti" olarak tanımasına tepkiler

ABD'nin Kudüs'ü "İsrail'in başkenti" olarak tanımasına tepkiler

MAZLUMDER: - "ABD'nin Kudüs’ü başkent olarak tanıması, yıllardır BM Genel Kurulu ve Güvenlik Konseyi’nce de defalarca kınanmış olan çok boyutlu hak ihlallerini meşrulaştıramaz" - "İİT üye ülkeleri, hiçbir anlaşma ve kararı tanımayan İsrail’e ve onun Amer

İSTANBUL (AA) - İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği'nden (MAZLUMDER) yapılan açıklamada, ABD'nin Kudüs’ü "İsrail'in başkenti" olarak tanımasının, yıllardır Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu ve Güvenlik Konseyi’nce de defalarca kınanmış olan çok boyutlu hak ihlallerini meşrulaştıramayacağı belirtildi.

MAZLUMDER'den yapılan yazılı açıklamada, Kudüs meselesinin temel insani meselelerin odak noktasında yer aldığı, bir ülkenin topraklarının işgal edilip orada oturan insanların yurtlarından edilmesinin temel insan haklarının ihlali yanında uluslararası anlaşmalara da aykırı olduğu aktarıldı.

Açıklamada, İstanbul'da yapılacak İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Olağanüstü Zirvesi'nde lider ve yöneticiler başta olmak üzere, insanlık onurunu ve hakkaniyet duygusunu korumayı önemseyen tüm insanların çağrılarına kulak verilmesi istendi.

BM Güvenlik Konseyi'nin 1980 yılında 478 sayılı kararı ile İsrail'in Kudüs'ü başkent ilan etmesinin kınandığı ve büyükelçiliklerini Kudüs’e taşıyan ülkelerin elçiliklerini derhal geri çekmeleri istendiği anımsatılan açıklamada, şu ifadelere yer verildi:

"Doğu Kudüs hem 1967 tarihli 242 sayılı Güvenlik Konseyi kararına göre, hem de Güvenlik Konseyi’nin 1980 yılında kabul ettiği 478 sayılı karara göre Filistinlilere aittir. İslam İşbirliği Teşkilatı, ABD’nin bu kararını en sert şekilde kınayan ve söz konusu devletin bu kararından geri adım atmasını isteyen bir bildiri yayınlamalıdır. Müslüman ülkeler, bu konuyu BM Genel Kurulu’na getirerek, bu organın ABD’nin kararını kınayan ve bu devletin söz konusu sakıncalı kararından dönmesini talep eden bir karar almasını istemelidir. Müslüman ülkeler, hiçbir Müslüman-çoğunluklu devleti istisna etmeksizin, İsrail’e yönelik olarak tüm alanları kapsayan (iktisadi, ticari, siyasi, askeri, turistik vs.) topyekün bir ambargo kararı almalı ve bunu derhal uygulamaya başlamalıdır.

Müslüman ülkeler, ABD ile ilişkilerini bugüne dek olduğundan daha alt seviyeye indirme kararı almalıdır. Bu hususta İslam İşbirliği Teşkilatı olarak bir bildiri yayınlamalı, ayrıca ABD ile ilişkilerin seviyesini indirme konusunda ortak yaklaşımların ve konu başlıklarının belirlenmesi amacıyla ABD ile İlişkileri Yeniden Tanzim Komitesi kurulmalıdır. İsrail’le yoğun iktisadi ve ticari ilişki içinde olan uluslararası şirketlerin bundan böyle İslam ülkelerine yatırım yapmasına ya da mal ve hizmet ihracında bulunmasına yasak getirmelidir. İslam İşbirliği Teşkilatı, İsrail’i hedef alan topyekün ambargo kararını takip etmek üzere Siyonizme Karşı Ambargo Takip Komitesi kurmalıdır. Konu, Bağlantısız Devletler Topluluğu’nun, Afrika Birliği’nin, Amerikan Devletleri Örgütü’nün ve Şanghay İşbirliği Örgütü’nün de gündemine getirmelidir. Bu uluslararası örgütlerin hem İsrail’i hem de ABD’yi kınayan ve bu karardan geri adım atılmasını isteyen bildiriler yayınlamalarını sağlamalıdır."

- "ABD'nin gayrimeşru uygulamalarına boyun eğilmemeli"

Açıklamada, İİT Olağanüstü Zirvesi'ne de çağrı yapılarak, ABD'nin Ortadoğu'daki misyonunun gözden geçirilmesi istendi.

ABD'nin gayrimeşru uygulamalarına boyun eğilmemesi talep edilen açıklamada, şunlar kaydedildi:

"ABD’nin Kudüs’ü başkent olarak tanıması, yıllardır BM Genel Kurulu ve Güvenlik Konseyi’nce de defalarca kınanmış olan çok boyutlu hak ihlallerini meşrulaştıramaz. Dünya zorbalıkla hakkaniyet arasındaki farkı artık görmeli ve Amerika’nın gayrimeşru uygulamalarına daha fazla boyun eğmemelidir. BM Güvenlik Konseyi’nin de hiçbir zaman tanımadığı Kudüs işgali sürecinde ve özellikle 30 Temmuz 1980’de kabul ettiği Kudüs Yasası’yla 'Birleşik ve Bölünmemiş Kudüs’ü İsrail Devleti’nin başkenti' olarak ilan eden İsrail’in bu zaman zarfındaki ihlallerini tespit etmek ve tazminat ödetmek üzere BM bünyesinde özel bir komisyon oluşturulması talep edilmelidir. 1982’den beri Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu (UNESCO) tarafından korunan Dünya Mirası listesine kayıtlı olan eski Kudüs Şehri’nin 'dünya çapındaki olağanüstü değerini ve bu dünya mirasını koruma ihtiyacını' yeniden vurgulayan bir karar ivedilikle hayata geçirilmelidir. Hristiyan ve Müslümanlara ait kutsal mekanların korunması ve imarı konusunda uluslararası güvencenin sağlanması için Kudüslülerin yürüttüğü çabalara, hukukçular tarafından destek olunmalı, var olan uluslararası düzenlemeler işler hale getirilmelidir. Bu çerçevede; 1904 tarihli Lahey Konvansiyonu’nun 'kutsal mekanların insanlık tarihindeki yeri dolayısıyla korunması' ve 1907 tarihli Lahey Konvansiyonu’nun 'ibadet yerlerinin kuşatma ve bombalanmasının yasaklanması' hükümleri ile işe başlanabilir. Bu meyanda Kudüs’teki Osmanlı ve İslam eserlerinin korunması için, Türkiye’nin başını çektiği bir uluslararası komite oluşturulabilir. En azından mevcut durumdan daha kötüye gidişi durdurmak üzere, Kudüs’teki kutsal mekanların korunması ile ilgili diyalog geliştirilebilir.

BM Güvenlik Konseyi, 20 Ağustos 1980'de 478 sayılı kararıyla Kudüs'ün statüsünü değiştiren bütün eylemlerin 'geçersiz ve yasa dışı' olduğunu ilan eden kararı başta olmak üzere İsrail aleyhine aldığı tüm kararlara mutlaka müeyyide kazandırmalıdır. Filistin arazilerinin, rüşvet, iltimas, baskı, hileli işlemler, sahtecilik, haciz vs. yöntemlerle sahiplerinden alınarak siyonistlere nasıl intikal ettirildiğini araştırmak üzere uluslararası bir inceleme komisyonu kurulmalı ve geniş araştırma yetkileriyle donatılmalıdır. İİT üye ülkeleri, hiçbir anlaşma ve kararı tanımayan İsrail’e ve onun Amerika’ya karşı topyekün hareket etmeli, diplomatik ve ticari yaptırımlar uygulamaktan çekinmemeli, bu soylu tutumlarının tüm dünya mazlumlarının desteğini ve Allah Teala’nın yardımını celb edeceğine inanmalıdır."

AA

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :