28 Nisan ‘Sağlıkçıya Şiddete Hayır Günü’

28 Nisan ‘Sağlıkçıya Şiddete Hayır Günü’

Odalar ve Borsalar Birliği Türkiye Sağlık Kurumları Meclis Başkanı Dr. Seyit Karaca, 28 Nisan ‘Sağlıkçıya Şiddete Hayır Günü’ ile ilgili bir açıklama yaparak konunun önemine ve hassasiyetine dikkat çekti.

Yıl içerisinde o kadar fazla günümüz var ki, bu gün de nereden çıktı diyebilirsiniz. Haklısınız ama bu gün son yıllarda meydana gelen şiddet vakalarının artış göstermesinden dolayı kamuoyunu bilgilendirmek ve vicdanını harekete geçirmek için ortaya çıktı.

2002 yılında AK Parti hükümetleri ile başlayan sağlıkta dönüşüm politikalarının en önemli meyvelerinden birisi "sağlık hizmetine, hekime ve ilaca çok kolay ulaşabilmek" olmuştur. Bu sayede yılda 2-3 defa hekime başvurabilen insanımız yılda 7-8 defa hekime ve sağlık kuruluşlarına başvurur hale gelmiştir. Bu durum son derece yüksek bir başarı ve önemli bir gelişmedir. Ekonomik ve sosyal düzey anlamında örnek aldığımız OECD ülkelerindeki başvuru ortalamalarından bile daha yüksek olan bu oran gerçekten önemli bir başarı hikayesidir.

Sağlık çalışanlarımız da bu yoğunluğa önemli ölçüde adapte olmuşlardır. Bazılarınca performans uygulamasının neticesidir diyerek hafifletilmeye çalışılsa da hekimler başta olmak üzere sağlık çalışanlarımız, hastanesi, tıp merkezi, özeli, kamusu, üniversitesi, yerleşiği, mobili ile özverili bir şekilde işlerini yapmaya çalışmaktadırlar. Kendilerine millet olarak teşekkür etmek hepimizin boynunun borcudur.

Ama unutulan ve bir an önce hatırlanması gereken bazı hususlar var diye düşünüyorum. Bunların başlıcaları da şunlardır:

Hiçbir sağlık çalışanı, hastasına zarar vermek için çalışmaz. "Şifa vermek" temel ilkesidir sağlık çalışanının. 

Sağlık çalışanı da insandır. Her insan gibi ailesi var, annelik, babalık, evlatlık gibi görevleri var. Ailesinde onlar da sorunlar yaşayabilir. Onların da duyguları vardır. Bunlara bağlı olarak onlar da moral bozukluğu yaşayabilirler. Kan kussa da kızılcık şerbeti içtim diyip bu duygularını etrafına sezdirmemek gibi bir çabaları hepsinin vardır. İstisnalar olabilir. Onların da milletimizin hoşgörüsü ile aşılacağını düşünüyorum.

İnancımızın gereğidir ki; "Şifayı veren Allah'tır". Tüm sağlıkçılar bu şifaya aracılık eder, vesîle olur. Eğer öyle olmasaydı ölüm olur muydu? Kendisini tüm öğrendikleriyle karşısına gelen hastanın şifa bulması için adamış sağlıkçıya kesin şifa veren kaynak muamelesi yaparak ölen yakınının suçlusu olarak sağlıkçıyı görüp şiddet uygulamak bir başka yanlış tutumdur.

"Kolay bulduklarımızın kıymetini bilememek" huyumuzdan bir an önce vazgeçmeliyiz. Değilse insanlık tarihi boyunca "kıymeti bilinmeyen her nimet" insanların elinden alınmıştır.

Bu duygularla benim de "keşke ihdas edilmeseydi" diye düşündüğüm ancak yaşanan olaylar nedeniyle farkındalık oluşmasına katkı anlamında bazı şeyleri belirtme ihtiyacı duyduğum bu günde, insanımıza sağlıklı bir gelecek, sağlık çalışanlarına da huzurlu bir hizmet ortamı dilerim.